“Koyunların otlaklarını paylaşmak üzere kurtların kendi aralarında anlaşması gibi bir şey bu!” NSA/Küresel casusluk skandalında gelinen noktayı bir İtalyan istihbarat görevlisi böyle özetliyor… Washington merkezli “NSA/Ulusal Güvenlik Ajansı”na bağlı özel bir taşeron şirkette çalışan Edward Snowden’ın açıklamalarıyla yaz başında su yüzüne çıkan skandal, biliyorsunuz ABD’nin uçan kuşu izlediğini ortaya koymuş; bu amaçla “kişilerin mahrem hayatına” ilişkin […]
“Koyunların otlaklarını paylaşmak üzere kurtların kendi aralarında anlaşması gibi bir şey bu!”
NSA/Küresel casusluk skandalında gelinen noktayı bir İtalyan istihbarat görevlisi böyle özetliyor…
Washington merkezli “NSA/Ulusal Güvenlik Ajansı”na bağlı özel bir taşeron şirkette çalışan Edward Snowden’ın açıklamalarıyla yaz başında su yüzüne çıkan skandal, biliyorsunuz ABD’nin uçan kuşu izlediğini ortaya koymuş; bu amaçla “kişilerin mahrem hayatına” ilişkin kaygı gözetilmeksizin milyonlarca insanın telefon konuşmaları ve bilgisayar verilerine girildiği belirlenmiş, “algoritmalara” dönüştürülen verilerin NSA veri bankalarında depolandığı anlaşılmıştı.
Skandalın yaygın biçimde anıldığı diğer ismi de bu yüzden “data-gate” olmaktaydı.
Snowden’ın bu ifşaatlarını yaptığı mayıs ayından Moskova’ya vardığı haziranın sonuna dek gündemdeki sıcak yerini koruyan skandal, Rusya’dan genç istihbaratçının iltica almasıyla arka plana itildi.
Kovboy filmlerindeki “wanted” yöntemleriyle ABD’nin peşine düştüğü büyük Snowden kovalaması, bu sürede istihbarat skandalının önüne geçmiş; olay Snowden’ın bir “realty şov” macerasına dönüşmüştü.
“Data-gate” halbuki Snowden’dan çok büyük ve dallı budaklı bir öyküydü.
Bu dallı budaklı öykü arkada bıraktığımız hafta içinde, Merkel’in telefonlarının ABD istihbaratı tarafından dinlendiğinin açıklanmasıyla yeniden patladı.
Merkel’in ifşaatlarını “Guardian”da yer alan ve 35 dünya liderinin aynı şekilde NSA tarafından dinlendiğine dair haberler izleyince; “Eh!” diyenler çıktı: “Bu defa kızılca kıyamet kopar. Merkel ve Hollande gibi NSA ağına düşen liderlerin Obama’dan art arda hesap sormaya başlamasıyla; ‘data-gate’, tıpkı ‘Watergate’ gibi büyük sarsıntı yaratan bir skandala dönüşür!”
Dünyayı yöneten istihbarat halkaları
Ancak “Merkel çıkışmasının” patlamasıyla sönmesi bir olunca, bu düşüncelerin safdilli temennilerden öte gitmediği anlaşıldı.
“Elimizde vahim gerekçeler ve ipuçları olmasa bu kadar ağır bir diplomatik adım atmazdık!” diyen Alman Dışişleri Bakanı Guido Westerwelle; ABD’nin Almanya’daki büyükelçisi John Emerson’ı apar topar çağırıp önce bir posta izahat talep istemiş; Merkel daha ileri giderek Obama’dan telefonla hesap sormuştu…
Avrupa’nın en güçlü ülkesinin bu şekilde “hodri meydan” tavır koyması ardından; AB-ABD arasında hayata geçirilmesi beklenen, “Transatlantic Trade and Investment Partnership”olarak adlandırlan serbest ticaret anlaşmasının suya düşeceği yorumları yapılmıştı.
Bu endişeler iki gün sürdü.
Önceki gün biten son AB zirvesinde Merkel, Avrupa’nın da çıkarına olan bu anlaşmadan geri adım atmayacağını belirtti.
Merkel bunun yerine; ABD’nin “küresel casusluk sisteminin” hemen ikinci halkasında, İngiltere ile birlikte yan yana yer almak istemekteydi…
Dost–düşman ülke”, “müttefik” gibi ayrımları ortadan kaldıran “data-gate” sisteminin ilk halkası haliyle Amerikan istihbarat kurumlarından oluşmaktaydı.
İkinci halkada başta İngilizler olmak üzere Anglosakson ülkeler (ABD, Birleşik Krallık, Avusturalya, Yeni Zelanda, Kanada) vardı.
“Ortak istihbarat” programları paylaşan bu ülkelerin arasında “birbirleri nezdinde casusluk yapmamak” üzere bir çeşit centilmenlik paktı bulunmaktaydı.
ABD ile arasında ayrı bir ortak istihbarat sistemi olan İsrail bile bu canalıcı ikinci halkadan muaf tutulmuştu…
Merkel, şimdi ortaya çıkan son “telekulak” skandalını kullanarak bu ikinci halkaya yerleşmek istiyordu.
Merkel’i, aynı halkada ısrarla yer almak isteyen Hollande izlemekte…
Merkel ve Hollande “data-gate” işbirliğine bugünkünden çok daha yakın biçimde dahil edilmeleri halinde; görünen o ki söylenip sızlanmaktan vazgeçecek…
Bu pazarlık kamuoyuna “istihbarat sistemleri için yeni ortak norm arayışı” olarak sunuluyor.
“Koyunların otlakları için kurtların kendi aralarında anlaşması” denen şey işte bu.
İleri demokrasilerin tükenişi
ABD ile öteden beri yakın istihbarat işbirliği kuran Londra’nın; Washington’ın kullandığı bu agresif yöntemlere dair bu arada hiçbir dokundurmada bulunmaması özellikle dikkat çekiyor.
Obama ve ABD’yi eleştirmek şöyle dursun ortaya dökülen kirli sırlar yüzünden Cameron eleştiri oklarını yalnız Snowden’a çeviriyor ve Snowden’ın “Batı’nın güvenlik sistemine hasar verdiğini” söylüyor.
Bununla kalmıyor; Snowden haberlerini yayımlayan gazeteleri “düşmanlarımıza yardım ettiler” diye topa tutuyor.
Demokrasinin beşiği ve ifade özgürlüklerinin vatanı İngiltere’nin Başbakanı David Cameron elinde olsa Snowden ifşaatlarını yayımlayan “Guardian”a “drone” baskını düzenleyecek!
“Data-gate” skandalı, son yılların en önemli skandalı…
Bu skandal “ileri demokrasilerin” ne ölçüde geriye gittiğinin ve dünyanın denetim dışı istihbarat sistemleri tarafından nasıl ele geçirildiğinin göstergesi.
Son BM Genel Kurulu’nda “küresel casusluk” isyanını dile getiren tek devlet başkanı olan Brezilyalı Dilma Rousseff’in sözleriyle bitirelim bu yazıyı:
“Özel bilgilere saygı gösterilmediği yerde fikir ve ifade özgürlüğü olmaz. Bu özgürlüklerin olmadığı yerde demokrasi yoktur!”
Rousseff’ten başka bunları kendine dert edinen dünya lideri yok.
Kurtlar sadece “otlak” arıyor!
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.