Onlar her yerde, biliyoruz. Bazen bürokrasinin en tepesinde, bazen en “modern” kurumların yönetim kurullarındalar… Bazen, bizi isyan ettiren tecavüz ve cinayet davalarında sanığı koruyan, kollayan hakim kılığındalar. Bazen inancı istismar eden din görevlileri olarak karşımızdalar… Bazen, sokakta yürürken bile varlığımızdan rahatsız oluyorlar. Kadın aktivistler ve iyi erkekler olmasa, hepimizi çiğ çiğ yer bunlar! Örtülü, örtüsüz, […]
Onlar her yerde, biliyoruz. Bazen bürokrasinin en tepesinde, bazen en “modern” kurumların yönetim kurullarındalar…
Bazen, bizi isyan ettiren tecavüz ve cinayet davalarında sanığı koruyan, kollayan hakim kılığındalar.
Bazen inancı istismar eden din görevlileri olarak karşımızdalar…
Bazen, sokakta yürürken bile varlığımızdan rahatsız oluyorlar.
Kadın aktivistler ve iyi erkekler olmasa, hepimizi çiğ çiğ yer bunlar!
Örtülü, örtüsüz, gebe, genç-yaşlı, bekâr veya evli fark etmez, kadınlara düşmanlar.
10 yaşındaki kız çocuklarını bile cinsel obje olarak görebilen, kadını ikinci sınıf vatandaş olarak gören bu zihniyet, erkeklerin karar verici olduğu sistemde, her yerde karşımıza dikiliyor.
Gönül değil çamur dünyası
Çoğunlukla düşmanlıklarını gizliyorlar, ne de olsa kadını ince ince ezme sanatının âlâsını biliyorlar!
İş vermiyorlar, sokağa çıkarmıyorlar, şöyle yürü, burada dur diyorlar, kapan diyorlar, açıl diyorlar… Maşallah çeneleri hiç durmuyor! Her şeyi biliyor, evrenin tartışmasız hâkimi ya erkekler…
Genelde kapı arkalarında pisliklerini icra edip, toplumun önüne kolalı gömlekleriyle çıkıp “efendi”yi oynuyorlar.
Bazıları, ortamı uygun bulup alenen kadın düşmanlığını kusuyor. Hatta, devletin televizyonunda “gönül dünyamız” diye program yapabiliyor!
Ö. Tuğrul İnançer adlı zat, hamileler için yaptığı ayrımcı, cinsiyetçi, kötücül yorumların ardından şimdi de “çalışan kadın”a saldırdı.
Ona göre “çalışan kadın patronun kölesi” oysaki emir alacağı tek makam var, o da kocası…
Ona göre çalışan kadın ekonomik özgürlüğüne kavuşunca “kocama muhtaç değilim” deyip “yuvasını dağıtıyor.”
İstediğin kadar koru, boşuna!
21. yüzyıldayız ve hâlâ “evli kadınlar çalışmasın, erkekle kadın eşit değil” diyen anlayış hakimiyetini koruyor.
Bu kafalar yüzünden kadınlar bu ülkede sinek gibi öldürülüyor, bu kafalar yüzünden çocuklara tecavüz ediliyor, bu kafalar yüzünden en temel insan hakkı olan kadın-erkek eşitliğinde bile çuvallanıyor…
İstediğin kadar “panik butonu” koy, istediğin kadar polisini eğit, istediğin kadar “kadını koruyorum” de.
İnançer ve benzerleri “gönül adamlığı” kisvesiyle zehirli düşüncelerini saçtıkça, Japon turiste tecavüz eden de, ilkokul çocuğu için “beni ayarttı” diyen de, kadını ayrılmak istediği için öldüren de daha çok çıkar.
Kadınlardan çok korkuyorlar
* Kadınları eşit görmemenin ve kadın nefretinin temelinde derin bir korku var… Evet, çok korkuyorlar kadınlardan. Hamile kadını bile tehdit olarak görecek kadar korkuyorlar!
* Kadının kendi ayakları üzerinde durmasına karşılar, çünkü kendi iktidarlarını kaybetmekten korkuyorlar.
* Estetikmiş, ahlakmış, dini değerlermiş… Korkularını perdelemek için kadınlara karşı kullandıkları, artık yüzyıllardır ustalaştıkları bahaneler sadece.
* Biliyorlar ki dünya değişti, değişiyor. Kadını eve kapamak, eğitimsiz, işsiz bırakmak istemeleri bundan! Emin olun daha çok korkacaklar.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.