Hepimiz Gezi eylemlerine yoğunlaşmış, tüm dikkatle olanları takip ederken, AKP hükümeti de çalışanların hayatlarını yakından ilgilendiren yasa maddelerini bertaraf etme ve 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun bazı maddelerinin yürürlük tarihlerine değiştirme derdinde.
Hepimiz Gezi eylemlerine yoğunlaşmış, tüm dikkatle olanları takip ederken, AKP hükümeti de çalışanların hayatlarını yakından ilgilendiren yasa maddelerini bertaraf etme ve 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun bazı maddelerinin yürürlük tarihlerine değiştirme derdinde. Hükümetin bu girişimi “bir kısım medya” tarafından hararetle destekleniyor. Bazı medya kuruluşları tarafından “deli saçması” olarak nitelendirilen yasa maddelerine ilişkin” büyük bir hatayı düzelttik” gibi cümlelerle yapılan deli saçması haberleri, aslında 7 milyon çalışanının can güvenliğini hiçe sayılarak yapılmış sorumsuzca ve tamamen işverenlerin çıkarlarına hizmet eden yanlı haberler olarak nitelendirmek gerek.
AKP hükümeti, Türkiye’nin AB’ye tam üyelik müzakere sürecine paralel olarak işçi sağlığı ve güvenliği mevzuatını ILO ve AB normlarına uygun hale getirmek için bir dizi değişiklikleri yapmak zorunda kaldı. 30 Haziran 2012 tarihinde kısmen yürürlüğe giren 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası çıkartıldı. Ancak pek çok maddesinin uygulanması da zamana yayıldı. Kanun maddelerinin uygulama tarihleri yaklaştıkça, işverenlerin yükümlülüklerini arttıran maddelerin ertelenmesi gündeme gelmeye başladı.
Neyi erteliyorlar?
2003 yılında yürürlüğe giren İş Kanunu’nun 81 ve 82. Maddeleri ile 50 ve üzeri işçi çalıştıran işyerlerine iş güvenliği uzmanı ve işyeri hekimi çalıştırma yükümlüğü getirilmişti. Yasanın yürürlüğe girmesinin ardından 50’nin altında işçi çalıştıran işyeri sayısında büyük artış oldu. İşverenlerin yükümlülüklerden kaçınmak istemesi nedeniyle bu sayı kısa sürede 1 milyon 500 bine ulaştı. Bu işyerlerinde 7 milyona yakın işçi istihdam ediliyor. 50’nin üzerinde işçi çalıştıran işyeri sayısı ise sadece 28 bin 147. Çalışanların büyük kısmı 50’nin altında işçinin çalıştığı işyerlerinde çalışıyor, yine ölümlü ve kalıcı hasar bırakan kazaların büyük çoğunluğu bu işyerlerinde oluyor. Resmi rakamlar ölümlü kazaların oranını yüzde 56 olarak verse de kayıt dışı çalıştırmanın yaygın olduğu ülkemizde bu oran çok daha fazladır. Bunun için inşaatlardaki ölümlü kazaları ve en son Milas’ta bir taşeron firmada çalışan 7 işçinin ölümüne neden olan kazayı hatırlamak yeterli olacak.
14 Haziran 2013 tarihinde 20 AKP milletvekili tarafından TBMM Başkanlığına sunulan “Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi” TBMM Komisyonlarında kabul edilmiştir. Değişiklik yakın zamanda TBMM Genel Kurulu’nda görüşülecektir. Bu torba yasa içinde “20.06.2012 tarihli ve 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun 38 inci maddesinin birinci fıkrasının a bendi” değiştirilmek istenmektedir. Yasanın 6.ve 7. Maddesine atıfta bulunan madde, iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin alınması ile ilgili.
50’nin altında işçi çalıştıran çok tehlikeli, tehlikeli ve az tehlikeli işyerleri ile kamu kuruşlarında iş güvenliği uzmanı ve işyeri hekimi hizmeti alma yükümlülüğü getiren 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 6. ve 7. maddelerini yürürlük sürelerini 2016 yılına ertelenmek isteniyor. Büyük olasılıkla da önümüzdeki günlerde AKP milletvekilleri işverenlerin bu taleplerini yerine getirmiş olacak.
Yasanın pek çok maddesinin uygulanması işyerinin tehlike sınıfına göre kademeli olarak belirlenmişti. Mevcut durumda, 50’nin altında işçi çalıştıran çok tehlikeli ve tehlikeli işyerlerinde iş sağlığı güvenliği hizmetleri alma yükümlülüğü 30 Haziran 2013 tarihinden sonra başlayacaktı, yine 50’nin altında işçi çalıştıran az tehlikeli sınıfına giren işyerlerinde ve kamu kuruluşlarında iş sağlığı hizmetleri alma tarihi 30 Haziran 2014 tarihi olarak belirlenmişti. Bu torba yasa ile uygulama tarihleri sırasıyla 30 Haziran 2014 ve 2016 yılına ertelenecek.
İşgüzar medya işbaşında!
Yine kamuoyunu yanıltmak ve ertelemeyi haklı göstermek için, “1-2 çalışanı olan kuaförler, berberler bile iş güvenliği uzmanı istihdam edecek” şeklinde kasıtlı ve yanlış haberler yapılmaktadır. Oysa yasaya göre tehlike sınıfına bakılmaksızın 10 kişinin altında çalışanı bulunan işyerlerinde, bu hizmetlerin maliyeti Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından finanse edilecek.
Yine ilgili yönetmeliklerde iş güvenliği uzmanlarının nasıl çalışacağı ve iş güvenliği uzmanlarının hangi koşullarda tam zamanlı olarak çalışacakları belirtiliyor. Yönetmeliğe göre; çalışan sayısı, çok tehlikeli işyerlerinde en az 500, tehlikeli işyerlerinde 750 ve az tehlikeli işyerlerinde 1000 olan yerlerde iş güvenliği uzmanın tam zamanlı olarak çalıştırılma zorunluluğu var.
Bunun dışındaki işyerlerinde iş güvenliği hizmet alımı, 10 çalışanın altında olan yerlerde yıllık kişi başına 60 dakika olarak belirtiliyor. Diğer 10 kişinin üzerinde işçi çalıştıran işyerlerinde sırasıyla az tehlikeli işyerleri de işçi başına ayda en az 10 dakika, tehlikeli işyerlerinde ayda kişi başına 15 dakika ve çok tehlikeli işyerlerinde 20 dakika hizmet alımı yapılacaktı. Yani Sözcü gazetesinin 20 Haziran tarihli haberinde iddia ettiği gibi, çırak çalıştıran bir berberde bir de iş güvenliği uzmanı istihdam edilmeyecek, sadece hizmet alımı yapılacak. Hiçbir işyerinin yıllık kişi başına 60 dakikalık hizmet için iş güvenliği uzmanı istihdam etmeyeceği açık. Bunun için de yine yasa çerçevesinde, bu hizmetlerinin alımının yapılabileceği Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimleri kurulmasının önü açılmış oldu.
Uygulamaya girmeyen yasa maddelerinin özellikle AKP’li vekillerin iddiasına göre “uygulamada yaşanan aksaklıklar nedeni ile” ertelenme yoluna gidilmesi ise hayli ilginç bir bahane. Uygulamaya başlamadan aksaklıkları görmek AKP milletvekillerine özgü bir yetenek olmalı!
Yasa maddelerinin ertelenmesi, büyük olasılıkla TBMM Genel Kurulu’ndan geçecek ve Cumhurbaşkanı tarafından onaylanacak. Bu maddelerin ertelenmesi, iş kazlarının ve işçi ölümlerinin devam etmesi anlamına geliyor. Bundan sonraki ölümlerden, kazalardan AKP hükümeti ile kamuoyunu yalan yanlış bilgilerle yanıltan medya kuruluşları sorumlu olacaktır.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.