İstanbul’un 11 parkında Gezi Parkı deneyiminden öğrenilen pratikler yaşatılıyor. Dün (18 Haziran) Beşiktaş’taki Abbasağa Parkı’nda gerçekleştirilen forum da bunlardan biriydi. Binlerce kişinin gelip gitmesine rağmen parkta söz alan konuşmacının dışında ses duymanız pek mümkün değildi. Parkın yerleşimin ortasında bulunması nedeniyle alkış yerine trübünlerdeki “şşşşş” sesini duyduğunuzda karşılaştığınız o el hareketi kullanılıyordu. Sevilmeyen sözler kolların çapraz […]
İstanbul’un 11 parkında Gezi Parkı deneyiminden öğrenilen pratikler yaşatılıyor. Dün (18 Haziran) Beşiktaş’taki Abbasağa Parkı’nda gerçekleştirilen forum da bunlardan biriydi. Binlerce kişinin gelip gitmesine rağmen parkta söz alan konuşmacının dışında ses duymanız pek mümkün değildi. Parkın yerleşimin ortasında bulunması nedeniyle alkış yerine trübünlerdeki “şşşşş” sesini duyduğunuzda karşılaştığınız o el hareketi kullanılıyordu. Sevilmeyen sözler kolların çapraz tutulmasıyla ifade ediliyordu. Konuşanların uzattığını söylemek için “sardın” işareti yapılıyordu.
Beşiktaş’ta Abbasağa Parkı’ndaki forum Gezi Direnişi’nde yaşamını kaybedenlere saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunması ile başaldı. Yüzlerce insanın katıldığı forumda, insanlar sırayla söz alıp megafona düşüncelerini, istediklerini, önerilerini anlattılar. Kimi AKP’lileri ötekileştirmemek gerektiğini, kimi ötekini anlamaya çalışınca ona benzemeye başlanabileceğini söyledi. Deneyimler paylaşıldı, uyarılarda ve dileklerde bulunuldu.
İnsanlar megafonu ellerine alıp sırayla konuştu. Hepsinin yaşları farklıydı, meslekleri, geldikleri yer, direnişe katılma nedenleri de farklıydı. Hatta forum Beşiktaş’ta yapılıyordu ama tuttukları takım da farklıydı.
Megafon elden ele dolaştı. Konuşanın sözü sadece sesi duyulmuyorsa kesildi. Bir ses dedi ki, “Biz burada yeni bir dünya kuruyoruz.” Sonra bu yeni dünyanın kardeşliğin, dayanışmanın dünyası olduğunu, hiçbir gücün bu yeni dünyanın karşısında duramayacağını anlattı. ‘Ama biz durmayı da beceririz, Taksim’de dün ortaya çıkan duran adamdan sonra şu anda yüzlerce insan her yerde duruyor’ diye devam etti. Başka bir ses ‘ben bu bayrak altında durma meselesinden rahatsız oluyorum’ deyip, “Bayraklar hep kanla sulanmış. Ben yeni bir dünya kuruyorsak bu dünyada kardeşlik bayrağının altında durulması gerektiğini düşünüyorum” diye düşüncesini açıkladı.
Direnişe katılmak için çok sebep var
Genç bir ses “Vvarolan hiçbir parti ve hiçbir örgüt bu hareketi temsil etmiyor” deyip, bunun direnişin başında bir avantaj olduğunu, ama gelinen noktada artık örgütlenmeye ihtiyaç olduğunu, bu örgütün eskiden olduğu gibi bir parti olarak adlandırılmasını doğru bulmadığını, tüm Türkiye’de benzer forumların çoğaltılması ve bir platform oluşturulmasının örgütlenme için yeterli olduğunu anlattı. Ardından başka bir ses, “Ben Gezi Direnişine seçim barajı yüzünden dahil oldum” deyip, olanca samimiyetiyle ‘benim oy verdiğim parti hiçbir zaman seçim barajını aşamıyor.’ itirafında bulundu.
Gencecik bir kadın sesi, “Sadece bir cümle söyleyeceğim” dedi. “Bize unutturulmaya çalışılanları unutmayalım. Reyhanlı’yı, Uludere’yi, Afyon Karahisar’ı unutmayalım.” Yeniden orta yaşlı bir ses duyuldu: “Tüm kimliklerimi reddediyorum. Ne erkeğim, ne Türk’üm, ne demokratım, ne de başka bir şeyim. Tüm kimlikler birer hapishanedir. Herkesi de buna davet ediyorum.” Kendi kimliklerini reddederken başkalarına bir takım kimlikler atfedilmesinden duyduğu rahatsızlığı dile getirdi, kimseyi ötekileştirmeyelim telkininde bulundu.
Biz aslında neoliberalizme karşı savaşıyoruz
Arkasından konuşmaya başlayan sesin yerleşik siyasetle derdi vardı. “Sorun AKP değildir, sorun şu anki hükümet değildir, sorun yerleşik siyaset üretme biçimidir. Hepimiz bunun farkına varalım” dedi. Ardından Paris’ten geldiğini, orada bulunduğu sürece Gezi Direnişini gururla izlediğini söyleyen bir kadın sesi yükseldi. Duyamıyoruz ikazları geldi, tekrar etti sözlerini, bir kez daha duyamıyoruz ikazları duyuldu. Bağıracağım bu kez deyip bir kez daha tekrar etti. Ardından dünyanın diğer kentlerinde gerçekleşen Occupy eylemlerini de izlediğini, o eylemlere katılmış arkadaşlarının gözlemlerine başvurduğunu söyledi. “Biz aslında neoliberalizmle savaşıyoruz. Neoliberalizmin yarattığı tahribata karşı ayaktayız” dedi. İspanya deneyimlerinden bahsedip, forumun çok yerinde olduğunu ama bu direnişin kapitalizmin yarattığı tüketim kültürüne karşı oluşturulabilecek başka örgütlenmelerle de güçlendirilmesi gerektiğini, örneğin ürünlerin değiş-tokuş edildiği pazarlar kurulabileceğini söyledi. Artık toparlasanız ikazıyla sözlerini sonlandırdı.
Biz provokatör değiliz
Genç bir erkek sesi, ben direnişin başından itibaren sokaklardaydım, sosyalistim, örgütlüyüm diye kendisini tanıtıp, ‘taş atanlara provokatör diyorsunuz. Ben provokatör değilim, ben bize acımasızca saldıranlara karşı elinde taştan başka bir şey bulunmayan bir direnişçiyim’ dedi. Provokatör adlandırmasının kendisini yaraladığını söyleyip, “İnsanları Gezi Parkı’ndan çıkartabilirler, ama Gezi Parkı’nı insanların içinden çıkartamazlar” diye bitirdi. Ardından genç bir kadın sesi, “Şimdi hedef diye bir şeyden bahsediyorlar. Ekonomik hedefler var falan. Bir Hedef 2023 var. Ben bu hedef lafından çok rahatsız oluyorum. Hedef’e karşılık hayal sözcüğünü öneriyorum. Hedef 2023’e karşı, biz de Hayal 2023’ü başlatalım. Biz birkaç arkadaş bir blog açtık. Ona da bakın isterseniz” diyerek sözlerini bitirdi.v
Orta yaşlı bir ses, “Sosyalist örgütlerden rahatsızlık duymayalım. Bugün Gezi Direnişi bu noktaya geldiyse onlar sayesindedir.” diye bir önceki gence destek attı. Sonraki ses besbelli 68 kuşağından bir erkeğindi. “Ben Yeni Çeltek’de direnen işçilere, Terzi Fikri’nin yarattığı Fatsa deneyimine tanıklık ettim. ODTÜ ÖTK’daydım. Ama şunu görüyorum, bu coğrafyada bu kadar büyük bir demokrasi deneyimi daha önce yaşanmadı. Bu deneyimin kıymetini bilelim, Bu deneyime sahip çıkın” diye sözlerini sonlandırdı.
Rakip takım sert oynuyor, hakem de onlardan ama maçı alacağız
Başka birisi “Biz maçın ilk yarısını önde kapattık. Belki biz farkında değiliz ama hükümet bunun farkında” dedi. “Rakip takım sert oynuyor, hakem karşı takımı tutuyor. Ama ikinci yarıyı da alacağız” diye tamamladı sözlerini.
Abbasağa Parkı’nda beşinci kayıp cüzdan vakası yaşanınca, megafondan “Cüzdanlarınızı çantalarınıza değil ceplerinize koyun” uyarısı yapıldı. Bir taraftan “Adı üstünde adamlar cepçi” sesleri, diğer taraftan “Aramızdaki sivil polisleri göreve çağıralım” sesleri duyuldu. Hep birlikte gülündü. Elden ele dolaşan çöp poşetlerine izmaritler, şişeler, kağıtlar, poşetler toplandı. Ertesi gün gelecek olan atık toplayıcılara kolaylık olsun diye ayrıştırılmış olan atıklar kenarlara koyuldu.
“’Saat ilerledi, çevredeki evlerde insanlar uyuyacak, artık bu işi megafon kullanmadan devam ettirelim” önerisi hep birlikte kabul edildi, sesler kısıldı.
Kimse birbirinin sözünü kesmedi, yuhalamadı, alkışlamadı. Kimse alkış almak için, onaylanmak için, provoke etmek için de konuşmadı. Günlerdir birlikte direnenler, artık birbirlerini anlama zamanının geldiği bilinciyle, farklılıklarıyla direniş alanında birlikte durdularsa, forumlarda da yan yana konuşabileceklerinin güveniyle zaman zaman birbirinin tam tersi, zaman zaman da birbirini destekleyen ve tamamlayan düşüncelerini anlattılar, dinlediler. İstanbul’da 11 parkta süren forumların, tüm Türkiye’ye, tüm kentlere yaygınlaşmasının birlikte yaşama, dayanışma ve kardeşleşme sürecini ne denli hızlandırabileceğini ispat ettiler.
Sendika.Org
b