1 Mayıs’taki Taksim yasağı ile başlayan, Tayyip Erdoğan’ın şoven söylem ve diktatöryal tavırlarıyla bezeli olağanüstü şiddet atmosferi, hangi önemli gelişmelerle çakıştı, bir bakalım… Tayyip Erdoğan’ın ayarının kaçmasının nedeni ne? ABD’den ayar yiyip dönmesi mi? Fethullah Gülen ile arayı düzeltememesi mi? Suriye’de girdiği bataktan kolay kurtulamayacağını görmesi mi? Ekonominin bıçak sırtına gelmesi mi? Kürt sorununda artık […]
1 Mayıs’taki Taksim yasağı ile başlayan, Tayyip Erdoğan’ın şoven söylem ve diktatöryal tavırlarıyla bezeli olağanüstü şiddet atmosferi, hangi önemli gelişmelerle çakıştı, bir bakalım…
Tayyip Erdoğan’ın ayarının kaçmasının nedeni ne? ABD’den ayar yiyip dönmesi mi? Fethullah Gülen ile arayı düzeltememesi mi? Suriye’de girdiği bataktan kolay kurtulamayacağını görmesi mi? Ekonominin bıçak sırtına gelmesi mi? Kürt sorununda artık somut adım atmak zorunda kalması mı? Sokağın susmaması, grevler, hak mücadeleleri, doğayı ve yaşamın savunan direnişlerin büyümesi mi? Bu basınçlar altında iktidar içi gerilimleri yönetemez hale gelip, sağı saflaştırma siyasetine ve şiddete mahkûm olması mı? Belki de hepsi…
ABD ziyaretinde hüsranla döndü
Tayyip Erdoğan, 14 Mayıs’ta ABD’ye giderken Suriye’ye karşı Beşar Esad’ı düşürecek bir uluslararası müdahale beklentisi içinde iddialı sözler sarf etti. Ziyaretinin hemen öncesinde uçuşa yasak bölge ve askeri müdahale gibi talepleri dile getiren Erdoğan, basın toplantısında istediklerini elde edememiş, üstelik de daha önceki açıklamalarının tam tersi bir çizgiye çekilmiş olduğu görüldü.
Obama’dan önce Erdoğan:
“Siyasi olarak 1. Cenevre Konferansı’ndan sonuç alınamadı. 2. Cenevre de ipe un sermek gibi duruyor. Başka çözümler için bakacağız. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin yapısı bu tür adımların atılmasına vesile oluyor. Rusya ve Çin attıkları tavırla adımları engelliyor. Biz Beşar’ın avukatı değiliz demelerine rağmen ne Rusya ne Çin olumlu adım atmadılar. Bu sürece olumlu bakan ülkelerle çalışmalarımızı sürdüreceğiz.”
Obama’dan sonra Erdoğan:
Cenevre görüşmelerin devamı olarak, bu sürecin içinde Rusya’nın, Çin’in olması çok çok önemli. Bunu BM Güvenlik Konseyi üyeleri açısından önemsiyoruz. Onların da işe katılımı süreci hızlandıracaktır.
ABD’de AKP marifetiyle bölgede üs kazanan El Kaide bağlantılı El Nusra’ya bağlı cihatçılara karşı mücadele gibi ödevler Erdoğan’ın önüne kondu.
Yandaş basın dahi manzarayı toparlayamadı. Erdoğan’ın eski basın danışmanı Akif Beki bile dişini sıkarak yazdığı belli olan bir yazıyla Ahmet Davutoğlu’ndan dert yandı.
Ve El Nusra operasyonu…
AKP medyası Suriye’de bilmem kaç yüzüncü “Esad yandı, yıkıldı, sona yaklaşıyor” haberini yaparken Esad, Rusya’dan aldığı silah desteği ile İsrail’e rest çekiyordu.
Suriye’de PYD, cihatçılara ve AKP-KDP ittifakı oyunlarına karşı başarılı bir direniş sergiliyor ve KCK denetiminde bir “Kuzey Suriye” gerçeğini daha güçlü ifade ediyordu.
“Kimyasal silahı kim kullanıyor, Türkiye’de güvenlik tehdidi kim” tartışmalarının ortasında 30 Mayıs günü Adana’da El Nusra’cıların kullandığı bir eve yapılan polis operasyonunda iki kilo sarin gazı ele geçirildi.
AKP’nin toz konduramadığı cihatçıların hedef alınması, bunun Fethullah Gülen Hareketi etkisindeki polis eliyle yapılmış olması, operasyonun CIA dahil uluslararası istihbarat örgütlerinin Suriye operasyonunu yürüttüğü bilinen (BBC gibi kanallarca çoktan ifşa edilen) Adana’da yapılmış olması gibi gerçeklerin konuşulacağı bir habercilik yapan olmadı. Haber geçiştirildi.
Fethullah Gülen’le ara düzelmedi
ABD’ye giderken Gülen’le görüşüp görüşmeyeceği konusunda “Gökten ne yağar ki yer kabul etmez” diyen Erdoğan’a yağan bir şey olmadı ki kabul etsin. O da Bülent Arınç’ı Gülen’in ayağına gönderdi.
Arınç, Gülen’le görüştükten sonra Türkiye’ye dönünce tıpkı Gülenciler gibi, Erdoğan’ın düşü olan başkanlık sistemi aleyhinde konuştu. Abdullah Gül de daha önce söz konusu anayasa değişikliğinin yapılması için artık geç olduğunu açıklamıştı.
Doğrudan Gülenci gazeteler ve Taraf’ta AKP’yi eleştiren haberler çoğaldı. Hatta iş o raddeye vardı ki Vakit gazetesi dahi Taksim Gezi Parkı gündeminde eylemcileri değil Tayyip Erdoğan’ı eleştiren haberler yaptı.
Ertuğrul Günay, Erdoğan’a karşı twitter muhalefetine başladı.
Ekonomide bıçak sırtı
Dolar 1.88’i aştı, Borsa 85.000’lere düştü… ABD para genişlemesine gitmezse AKP’nin finansal açıkları kapatılamaz, idare edilemez bir hal alacak.
Kürt sorununda adım atma vakti AKP’de
AKP’nin PKK ile başlattığı müzakere sürecinde hızla geri çekilme aşamasını tamamlamaya girişen Kürtler, AKP’nin seçime kadar oyalama taktiğini boşa çıkardı. Toplumsal demokratik çözüm için çeşitli inisiyatifler açığa çıktı. AKP adım atmak zorunda. Adım atsa bir türlü, atmasa bir türlü…
Bu koşullarda Tayyip Erdoğan’ın ayarı kaçmasın da ne yapsın.
Ama Taksim’i Tahrir’e çevirecek bir toplumsal direniş ruhu canlanmışken ayarsız şiddet ve gericilik iktidarı sağlama mı alır, tehlikeye mi atar? Günlerdir Gezi Parkı simgesi etrafında AKP’nin emek, doğa düşmanı politikalarına, faşizme karşı direnenlerin kararlılığı bu sorunun cevabını belirleyecek…
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.