Mersin Limanı’ndan getirilen pirinçlerin GDO’lu olduğunu söyleyen İTÜ’lü akadamisyeni, rektör yalanladı. Tarım Bakanı’nın talimatına uyan rektör akademisyeni de açığa aldı
Mersin Limanı’nda ele geçirilen pirinçlerin İTÜ Moleküler Biyoloji-Biyoteknoloji ve Genetik Araştırmalar Merkezi (İTÜ-MOBGAM) laboratuarlarında incelenmesi sonucunda pirinçlerde iki GDO ırkının birden olduğu tespit edildi
İTÜ yönetimi sonuçların duyurulmasının ardından süratle merkez sorumlusu Doç Dr. Alper Tunga Akarsubaşı’yı deneylerde hata yaptıkları gerekçesiyle sorumlu tutup soruşturma sürecine aldı. Böylece Doç. Dr. Akarsubaşı da Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu ve Prof. Dr. Beyza Üstün gibi halka gerçekleri söyledikleri için suçlanan ve “soruşturulan” bilim insanları arasına girdi
Mersin Limanı’nda ele geçirilen pirinçler, Mersin Cumhuriyet Başsavcılığı Kaçakçılık ve Mali Suçlar Soruşturma Bürosu’nca, 4 Nisan 2013 tarih ve 2013/11021 sayılı yazıyla “Biyogüvenlik Kanunu’na muhalefet” suçundan yürütülen bir soruşturma kapsamında, “Numunelerde GDO olup olmadığı” ve “Numunelerde GDO bulunması halinde kontaminasyondan kaynaklanıp kaynaklanmadığı” ile ilgili sonuçların tespiti amacıyla İTÜ Moleküler Biyoloji-Biyoteknoloji ve Genetik Araştırmalar Merkezi’ne (İTÜ-MOBGAM) gönderilmişti.
Konuyla ilgili Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker dünyada GDO ile üretilen pirinç olmadığını savunarak sonucun olumlu yönde çıkmasını beklediklerini dile getirmişti. Ancak deneyler sonucunda pirinçlerde iki ayrı GDO ırkı tespit edildi.
İTÜ-MOBGAM tarafından bildirilen raporda Mersin Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından gönderilen 7 numunede “LLRice601 ve Bt63 ırklarının” ikisinin birlikte var olduğunun pirinç spesifik yapılan Real-Time PCR ve DNA dizi analizleri ile tespit edildiği açıklandı.
Pirinçlerde tespit edilen iki ırk
Bu ırklardan Bt63, güve öldüren bir protein barındıran Çin kökenli bir ırk. Pirinç ırkı, güve türlerine karşı toksik bir protein üretiyor. Her ne kadar pirincin üretimine olumlu bir katkısı var gibi gösterilse de böceklerin ölmesi ekosistemde bu böceklerin beslendiği ve besin olduğu canlıları etkileyerek genele vurulduğunda besin zinciri yoluyla tüm canlıları ilgilendiren olumsuz sonuçlar ortaya çıkarıyor. Ayrıca bu proteinle beslenen fareler üzerinde yapılan deneylerde proteinin alerji benzeri sorunlara yol açtığı gösterildi. Bu nedenle dünyada üretimi yasaklandı. Ancak hala Çin’de bu ırkların üretildiği biliniyor.
Pirinçlerde tespit edilen ikinci ırk amonyum tabanlı herbisitlere (bir tür böcek ilacı) toleranslı genetiği değiştirilmiş LLRice601 ırkı. Bayer firması tarafından geliştirilen ve henüz onaylanmayan ırkın ABD’de üretilen pirinçlerde tespiti sonucunda firma 750 milyon dolarlık tazminat ile cezalandırılmıştı.
Ancak raporun açıklanmasının hemen ardından AKP’ye yakınlığı ile bilinen ve ismi özellikle son bir yıldır İTÜ’lü asistanların görevlerine son vermesiyle duyulan İTÜ rektörü Mehmet Karaca, bilirkişiliğe soyunup deneylerde hata tespit ettiklerini iddia etti ve şu açıklamada bulundu:
Konunun kamuoyundaki hassasiyeti nedeniyle MOBGAM tarafından verilen raporların incelenmesi için Rektörlüğümüz tarafından kurulan komisyon, süreçte usul ve deneysel kurgu hataları olduğunu saptamıştır. Verilen raporlarda uygulanan deneysel yöntemlerin, pirinçlerde saptandığı iddia edilen GDO’nun kontaminasyondan kaynaklandığı riskini değerlendirecek kurguda oluşturulmadığı anlaşılmıştır. Dolayısıyla MOBGAM tarafından verilen raporlarda belirtilen sonuçlar teknik olarak geçersizdir. Bu hususlara istinaden sorumlu kişi hakkında soruşturma başlatılmış ve soruşturma sonuçlanana kadar görevinden açığa alınmıştır. Konunun yargıya intikal etmiş olması nedeniyle her türlü hukuki hakkımızı saklı tuttuğumuzu belirtir, gerekli hassasiyetin gösterilmesini önemle rica ederiz.”
“İnsan vücudunun zehire de ihtiyacı var”
Sonuçların açıklanmasından sonra Mehdi Eker laf cambazlığına başvurarak GDO’nun pirinçlerin kabuğunda olabileceğini şu sözlerle iddia etti:
Bulaşmayı Amerikalılar yapmadı ki zaten. Pirinç GDO’lu değil çeltik GDO’ludur. Çeltiği soyup kabuğunu attıktan sonra zaten GDO diye bir şey kalmıyor ki. İnsanlar çeltik yiyemez zaten. Dolayısıyla bulaşıklık zaten ortadan kalkıyor. Bunda asıl konu pirinç. GDO’lu pirinç yok. Kabuğu olan çeltikte varsa o da soyulduktan sonra bir şey kalmıyor… Bu gün içtiğimiz suda arsenik var ama yazılmaz üzerinde şişenin. Yani bir tolerans var, insanın da vücudunun zehire ihtiyacı var.”
Bakan kabukla içinin farklı yerlerde yetişip sonra bir araya geldiğini düşünüyor olsa gerek. Ayrıca GDO böyle bulaşmayla geçecek bir şey olmadığı gibi, alınan yedi numunenin 7’sinde de aynı sonucun çıkması sonuçların oldukça net olduğunu gösteriyor.
Açıklamaların öncesinde Tarım ve Köy İşleri Bakanı Mehdi Eker’in dünyada GDO ile üretilen pirinç olmadığı yönünde açıklaması ise ufak bir araştırmayla yalanlanabilecek cinsten. Bt63 ırkında olduğu gibi dünyada yasak olmasına rağmen üretilen ve LLRice06 ve LLRice62 gibi onaylanmış birçok ırkın üretiminin yapıldığı biliniyor.
Ancak fatura yine bir gerçekleri açıklamakla görevli olan bir bilim insanına kesildi. MOBGAM’da yapılan deneyler birçok analizde başvurulan, bilirkişiler tarafından büyük hassaslıkla yapılan ve sonuçları büyük bir doğrulukla veren deneylerden oluşuyor.
Eğer pirinçlerde bu ırklar yoksa kullanılan yöntemlerle aksi kesinlikle ispatlanamaz. Çünkü yöntemler bu tür yanlışlıklara izin vermeyecek kadar hassas ve olmayan bir şeyi oraya koymayacak kadar da doğrudur.
Elbette bu yaşananlar artık tanıdık olduğumuz oyunun bir parçası. Ancak İTÜ gibi yıllardır bilimsel bir geleneğe sahip üniversitelerde dahi bilim insanlarının bu şekilde susturulmaya çalışılması çok daha büyük bir oyunun sırada olduğunu gösteriyor. İTÜ rektörü, bir yandan 6 Mayıs’ta Taksim’de insanlar coplarla dövülüp, gaza boğulurken, üstelik bu insanlar içinde kendi üniversitesinden bir öğrencinin kaburga kemiği kırılırken, olayların sorumlularından İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu’yu aynı gün üniversitesine davet etme cüretini gösteriyor. Bir yandan da kendi yaptığı bilimi dahi yanlışlıyor. İTÜ-MOBGAM binasının üstünde yazan belki de anlamını çoktan yitirmeye başlamış “İTÜ Asırlardır Çağdaş” yazısı ile ise yaratılan bu durumun ironikliği daha da çarpıcı hale geliyor.