Deba işçilerinin dramı bölgenin yarası olmuş. Denizli sokakları yuvaları dağılan, intihara kalkışan, sendikalı oldukları bahane edilerek yılarca iş verilmeyen, borç batağındaki işçilerin hikayeleriyle dolu.
Deba işçilerinin dramı bölgenin yarası olmuş. Denizli sokakları yuvaları dağılan, intihara kalkışan, sendikalı oldukları bahane edilerek yılarca iş verilmeyen, borç batağındaki işçilerin hikayeleriyle dolu
Denizli, 50 bin’i aşkın tekstil işçinin istihdam edildiği bir kent. Uluslararası markaların Türkiye’deki en önemli tedarik bölgelerinden biri. Türk-İş, DİSK ve Hak-iş’e bağlı 4 sendikadan hiçbirinin örgütlüğü yok.
2009 yılına kadar Türk-İş’e bağlı TEKSİF sendikasının son örgütlü olduğu Esat Sivri’ye ait Deba Holding de (Denizli Basma) gürültüsüz patırtısız kapandı. Holdinge bağlı Günak ve Deba işyerinde çalışan 1.850 işçi tazminatsız olarak işten çıkarıldı. Esat Sivri ise Denizli’nin önde gelen işverenlerinden. Hem de öyle böyle değil. Hani işçilere sorsanız “Denizli batar, ama Deba batmaz” diyorlar. Esat Sivri, aynı zamanda ezelden CHP’li biliniyor. Öyle ki kurduğu işyerlerinden birinin adını “Savarona” koyacak kadar.
Batmaz Deba “battı”. İşçiler şaşkın. İki firmada çalışan toplam 1850 işçinin 10 aylık ücretleri ve 21 yıla varan kıdemleri buhar oldu. Sendika da işçilerin tabiri ile “kılını kıpırdatmadı”.
Bölgedeki tek sendika da arkasında büyük bir enkaz bırakarak çalışmalarına ara verdi. Yıllar sonra, TEKSİF bölgede yeniden örgütlenmek için temiz bir sayfa açmaya çalıştı. Ancak Deba enkazı karşısına çıktı.
Deba işçilerinin dramı bölgenin yarası olmuş. Denizli sokakları yuvaları dağılan, intihara kalkışan, sendikalı oldukları bahane edilerek yılarca iş verilmeyen, borç batağındaki işçilerin hikayeleriyle dolu.
Sendikanın tüm ikircikli tutumuna rağmen Deba işçileri işyerinin kapanışından 3 yıl sonra, TEKSİF’in tekrar örgütlenmeye niyetlendiği dönemde toparlanmaya ve alacaklarını Deba’nın sahibi Esat Sivri’den almak için mücadele etmeye başladı. Mücadelenin başlamasıyla 3 yıldır açılmayan defterler açılmaya başladı. Perde arkasında kalan, 3 yıl önce görünmeyen aktörler yani İş Bankası ve CHP işçiler eşeledikçe ortaya çıkmaya başladı.
Deba’yı kim batırdı?
Deba ve Günak’ın nasıl “batma noktasına” getirildiğini ve İş Bankası, CHP gibi aktörlerin süreçte nasıl rol aldıklarına yakından bakalım.
Deba Holding, İş Bankası’ndan yüklü miktarda kredi alır. 2005’te Esat Sivri’nin işyerinde pazarlama müdürü olarak çalışan Ali Yaman adına Larma adıyla bir firma kurulur. Larma “7 kuruşa” aldığını, Deba ve Günak işçilerine “3 kuruşa” yaptırmaya başlar. Deba ve Günak zarar etmeye başlar. Yani, Esat Sivri kendi firmasının içini boşaltır. 2009’da işçilerin beş kuruşsuz kapıya kondukları dönemde, Esat Sivri kızı Berrin Sivri’nin üzerine Savorana adlı şirketi kurar. Yine aynı dönemde işyerinde çalışan, beş çalışanın baş harflerinden oluşan ASSEM firmasını kurar. (Hali hazırda Savorana pazarlama şirketi olarak çalışmaya devam ederken, ASSEM ve Larma üretimin yapıldığı firmalar olarak üretime devam ediyor.)
Alacak davalarını kazanan işçiler tahsilat için işyerine gittiklerinde İş Bankası’nın haczi ile karşılaşır. Diğer firmalar ise zaten başkalarının üzerine. İşçiler bu sefer Esat Sivri’ye ait mağazalara yönelir. Fakat mağazaların da mağazadaki çalışanların üzerine yapılan İstun adlı bir şirkete devredildiğini öğrenirler. Son olarak Berrin Sivri, Savorana firmasını oğlu Emre’nin üzerine geçirir.
İş Bankası’nın 2005’te Deba’ya haciz koymasından sonra sürecin aktörleri de çoğaldı. 2005 ve 2009 yılları arasında Larma çalışmaya devam etti. 2009 yılında “işyeri battı” denilerek, işçiler işten çıkarıldı. Ancak, dönemim İş Bankası Yönetim Kurulu Üyesi Adnan Keskin’in Denizli’deki yerel bir TV kanalında yaptığı açıklamada 2009 yılında 15 trilyon bir ödeme işçilerin alacakları ödensin diye Deba’ya verilmiş ama ne hikmetse İş Bankası bu paranın nereye gittiğini “takip etmemiş”. Bankanın o dönemki “işçi severliği” de baştan sona şaibeli. Diğer taraftan, hacizli fabrikadan işçiler alacaklarını tahsil edemezken, Esat Sivri makineleri fabrikadan çıkartıp sattırıyor ve İş Bankası’nın “ruhu duymuyor”. O günden bu güne Esat Sivri üzerindeki tüm mal varlığını çevresindeki insanların üzerine geçiriyor. Hatta oturduğu ev bile kardeşinin üzerinde. Esat Sivri işçilerinin eylemlerine karşı gönül rahatlığı ile “ben 90 yaşında adamın, yarın öbür gün öleceğim benden hiç bir şey alamazsınız” diyor.
Tabii bu arada Esat Sivri ve ailesi enerji sektörüne girişirler, ENDA Holdingi kurarak faaliyetlerine başlar. Şirketin tekstilde edindikleri paralar da enerji sektörüne akar. Yani Esat Sivri kendi firmasını soyup enerji işine girer.
Esat Sivri ailesi 1850 işçinin 22 trilyonuna el koymak için firma kurup firma batırırken, kendi firmalarını soyarak paraları sektör dışına çıkarır.
Bul karayı al parayı!
İşçiler, 1 yıldır paralarını alacakları muhatap arıyor. İş Bankası ve Esat Sivri’nin işçinin alacakları üzerinde nasıl bir oyun oynadıkları henüz çözülmüş değil. Bu ilişkiden pis kokular yükseliyor, 2005-2009 döneminde hacizli işyerinden makinelerin satılması, batmış işyerine yeniden 2009 yılında yüklü miktarda tekrar kredi verilmesi, işyeri önünde işçilerin eyleme başlamasından bir süre sonra, Esat Sivri’nin her gün fabrikaya, sabah girip akşam çıkmaya devam ettiği halde İş Bankası’nın Deba fabrikasının bulunduğu alana “İş Bankası malıdır” tabelası asması bu pis kokuların kaynağı. Bu ilişkinin kurulmasında dönemin Denizli CHP kadrolarının rolü kafalarda soru işareti olarak durmakta.
İşçilerin 22 trilyonu bu ilişkiler yumağı içinde iç edilmiş. Bir yıldır işçiler Organize Sanayi Bölgesi’nin girişinde ve Denizli merkezinde yapmış oldukları eylemlerle paralarının peşinde. Bölgede gözler Deba işçilerinin eylemlerine çevrilmiş, sonucu merakla bekleniyor.
Geçtiğimiz günlerde işçilerin eline iflas kararı ulaştı. Hileli bir iflasın olduğu gün gibi ortada. İşçiler bu karara rağmen İş Bankası’nın da Esat Sivri’nin de peşini bırakma niyetinde değil. Ancak hukukla bir yere varamayan işçilerin bu kanalı zorlama olanakları giderek tükenmekte.
CHP de TEKSİF de istemeseler de bu davanın parçası. İşçilerinin 3 yıl sonra gündeme gelen sorunlarını çözmekle mükellefler. Aksi takdirde, Denizli’de çok ciddi yara alacaklar. İşçilerin yalnız bırakılması, mücadelelerinin yenilgisi, Deba işçilerinin sanayi önündeki eylemlerini coşkuyla selamlayan binlerce tekstil işçisinin yenilgisi ve sendikalara küsmesine neden olacak. O nedenle Deba mücadelesi dün yapılan yanlışların düzeltilmesi için bir fırsat. Tarih her zaman hataları düzeltme fırsatı sunmaz. Şimdi, Deba işçilerin mücadelesine sahip çıkma zamanı.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.