AKP’nin Kürt sorununun dair izlediği çözüm politikasının özü tasfiyedir. Şuana kadar izlediği politika ve taktik planlar, tasfiye stratejisi üzerine kurulu olup pratik adımlarda bunu çok açık olarak doğrular niteliktedir. AKP’nin çok ustaca ve tek yanlı geliştirdiği süreç, aşamalı olarak uygulanıyor. Bunun en son örneklerinden biri de “Akil İnsanlar” olarak tanımlanan bir grubun kurulmuş olmasıdır. AKP’nin […]
AKP’nin Kürt sorununun dair izlediği çözüm politikasının özü tasfiyedir. Şuana kadar izlediği politika ve taktik planlar, tasfiye stratejisi üzerine kurulu olup pratik adımlarda bunu çok açık olarak doğrular niteliktedir. AKP’nin çok ustaca ve tek yanlı geliştirdiği süreç, aşamalı olarak uygulanıyor. Bunun en son örneklerinden biri de “Akil İnsanlar” olarak tanımlanan bir grubun kurulmuş olmasıdır.
AKP’nin başından beri ‘Kürt sorunu yok terör sorunu var’ üzerine kurduğu politik kurguyu kesintisizce devam ettiriyor. Doğal olarak meselinin çözümüne ilişkin adımları da bu tarzda oluyor. “AKP’nin akilleri”ni toplarken Erdoğan’ın yaptığı konuşma da bu temelde oldu. Yani bir bakıma “akillerin” nasıl hareket etmesi gerektiğinin talimatını verdi.
Öncelikle Türkiye’nin terör sorunu yok, Kürt sorunu vardır. Doğal olarak kurulmuş olan bu Akil Adamlar grubunun bunu bilince çıkarmaları ve kavramaları gerekir. Akil Adamlar, çözümde rol alırlar ve önemli bir toplumsal misyon üstlenirler. Dünyanın hemen her yerinde işlevleri böyle olmuştur. Bunun ilk şartı da taraflar arasında eşit mesafede durmaktır. Bu ilk koşuldur. Tarafsızlığını yetirmiş kişi veya grup “akil” özelliğini yetirir. Bu bakımdan “Akil İnsanlar” seçilirken dikkatli ve hassas davranılır. Taraf tutmak onların işi olamaz. Meseleyi objektif analiz eder, gerekli sonuçları çıkartarak rapor hazırlar ve bunu iki tarafın bilgisine sunarlar. Bir bakıma pratik yol haritasının nasıl olması gerektiğine ilişkin kolektif önerilerini hazırlar ve kamuoyuyla paylaşırlar. Bunun başarılması için de seçilenlerin iki tarafa da eşit durması ve kim hatalar yapmışsa bunu çok açık olarak ifade etmesi gerekiyor. Ayrıca sorunun muhatapları da bir araya gelir, karşılıklı bilgilendirmeler yapılır ve isimler üzerinde bir uzlaşıya gidilir.
Peki AKP’nin Akillerine baktığımızda bu özelliklere sahip kaç kişi bulunur? Karşımızda, gerçekten sorunu objektif olarak ele alan ve hassas davranan bir ekip bulunmuyor.
Birincisi, Kürtlere ve Devlete eşit mesafede duran ve her iki tarafa eleştirel yaklaşan kaç kişi bulunuyor? Medyadan alınanların önemli bir kısmı PKK’yi terörist olarak gören ve özellikle KCK operasyonlarında AKP’ye çok aktif destek verenlerden oluşuyor. Yani bunlar Kürt Politik Hareketi’nin tasfiyesinde yer almış olanlardır. Bunlar Kürt sorununa objektif yaklaşmazlar. Örneğin Fehmi Koru, Abdurahman Dilipak, Hilal Kaplan, Nihal Bengisu Karaca, Hayrettin Karaman gibi İslamcı yazarlar, AKP Akillerinin esasını oluşturuyor. Şimdi, Bu yazarlar, “Türkiye’de Kürt sorunu vardır ve PKK bu sürecin muhatabıdır. PKK terörist değil, toplumsal bir harekettir” diye görüş belirtecekler mi? KCK operasyonları bir tasfiye politikasıydı, Roboski bir devlet katliamıdır ya da PKK ile Devlet arasında eşit mesafede duracağız diyecekler mi? Var mı böyle bir politik cesaretleri? Buyursun açıklasınlar. Ya da Kürt Alevilerini inkar eden, bütün Alevileri Türk göstermek için gecesini gündüzüne katan ve Kürtleri topyekun terörist gören İzzettin Doğan gibi biri ne kadar objektif olur? Olmaz. AKP Akillerinin önemli bir kısmı bu tiplerden oluşuyor.
İkincisi, sorunun bir tarafı da Kürtlerdir. Peki, Kürt tarafının önerdiği isimlerden kimse var mı? Yok. Örneğin İstanbul’da Kürt Enstitüsü, Barış Anneleri Derneği veya Tutsaklarla Dayanışma Derneği Temsilcileri olabilirdi. Bu sürece doğrudan müdahil olan 10 bine yakın KCK tutuklusu var. İlginçtir, bütün hassasiyetler devletin ihtiyaçlarına göre yapılmış. Tabii Kürtlerin hassasiyetleri yok, bunun için Kürtlerin içinde yer aldığı bir Akiller grubu oluşursa ayıp olur. Nasılsa, yüzyıllardır Kürtler adına konuşanlar var. Onlar Kürtlerin yerine konuşur karar verir. Sömürgecilik ruhu bu olsa gerek.
Üçüncüsü, dikkat edilirse Zaman, Akit, Star, Yeni Şafak, Bugün gibi Cemaate ve AKP’ye yakın olan gazetelerin yazarları, Akiller topluluğuna doldurulmuş. Peki, Neden Ülkede Gündem, Birgün ve Evrensel gazetelerin hiçbir yazar alınmamış. Topluluktan yer alan İslamcı yazarların aklına gelmiyor mu? Bu sorun herkesi ilgilendiriyor. “Bu nedenle sol tarafta bulunan gazete yazarlarından da alınmalıdır” önerisini ilk toplantıda sunmadılar. Sunarlar mı? Sunmazlar, Çünkü Kürt sorunun objektif kriterler içerisinde çözmek gibi bir dertleri yok.
Dördüncüsü, AKP’li Akillerin görevi, Kürt sorunun çözümünü oluşturmada bir rol üstlenmek değil, esasen AKP’nin psikolojik savaş politikalarına nesnel bir zemin hazırlamak olarak şekilleniyor. Verilen ilk izlenim budur. Umarım yanılırım. Örneğin bu Akiller grubu, Kandil’e gidip KCK Yürütme Konseyi’nin görüşünü alacak mı? Ya da Kürt sorunun çözümünde birinci derecede rol üstlenen Öcalan’ı ziyaret etmek için İmralı’ya gidecekler mi? Eminim “böyle bir rolümüz yok” diyecekler.
Beşincisi, eğer bu Akiller grubu Kürtlerle Türk devleti arasındaki politik sorunların çözümde yer alacaksa, daha ilk toplantıda BDP temsilcisinin bulunmamasını nasıl görmek gerek.
Çok açık, AKP’nin derdi Kürt sorunun çözümü değil, kendisinin deyimiyle “terör sorununu” çözmek yani tasfiyeyi gerçekleştirmek. Bunun için BDP’yi muhatap alması gereken bir durum söz konusu değil. Bu Akiller grubundan yer alanların aklına hiç gelmedi mi! Sorunun bir tarafı devlet, tam takım masanın başında oturmuş. Ya diğer tarafı Kürtler neden yok? Kürtlerin de ilk toplantıda olması gerekmez mi? Neden bu soruyu Erdoğan’a sormadılar. Sanırım Erdoğan, Akillere şunu demiş: “Kürtler adına konuşma hakkı da bendedir. İki tarafı da ben temsil ediyorum.” Erdoğan’ın Akilleri de bunu kabullenmiş gibiler.
AKP’yi anladık. Amacı da çok açık; Kürtleri hiç bir şekilde muhatap almıyor. Bu barış meselesi gündeme geldiğinden beri, Kürt tarafı sürecin dışında tutuluyor ve çok açık olarak izole ediyor, etkisizleştirmiş durumda. Bunu başarılı bir şekilde yerine getiriyor. Yani inisiyatif AKP’nin elinde, onların belirlediği rotada ilerliyor.
BDP’ye sormak istiyorum. Bugüne kadar yaptığınız görüşmelerde, Akil İnsanlar grubunun oluşturulmasında olduğu gibi AKP veya Hükümet sizin hiçbir önerinizi kabul etti mi? Sizin ortaya koyduğunuz şartlardan bir tanesi dahi kabul gördü mü? Kamuoyuna yansımadığı için bilmiyoruz. Belki bizim bilmediğimiz ve görmediğimiz bir kısım gelişmeler vardır. Bu konuda bilgilendirirlerse seviniriz ve BDP’nin sürecin önemli bir aktörü olduğunu görmüş oluruz.
Böyle çözüm olur mu? Olmaz. Bu bir niyet meselesi olmayıp, politik gerçeklerin ortaya çıkardığı bir sonuçtur. AKP’nin attığı her adım çok bilinçli olup, Kürt Hareketini etkisizleştirme planı üzerine kurulmuş bulunuyor. Bunu asla unutmamalıyız.
Belirsizlik Kürtlere kaybettiriyor. Bu gerçeğin farkında olalım. Kürtler tarihin en güçlü dönemini yaşıyor. Stratejik güç haline gelmiş bir PKK gerçeği var. Bu toplumsal güç doğru kullanıldığında Kürt sorunun çözümü sağlanır. AKP’nin hileleri boşa çıkartılır ve masaya oturmak zorunda kalırlar.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.