Türkiye’de Darwinizm’in inanca dönüştürülmesi sorunu mu yoksa tam tersi inancın bilim yerine geçirilmesi sorunu mu yaşanıyor?
Türkiye’de Darwinizm’in inanca dönüştürülmesi sorunu mu yoksa tam tersi inancın bilim yerine geçirilmesi sorunu mu yaşanıyor?
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, 18 Şubat’ta Akşam gazetesine verdiği röportajda Türkiye’nin sorununun Darwinizm’in inanca dönüştürülmesi olduğunu iddia etti.
Darwinizm’in bilimsel olarak kaldığı müddetçe problem olmayacağını söyleyen Ergün, “Bunu inancın yerine geçirmeye çalışırsanız, sizinki de inanç olur, bilim olmaktan çıkar ve o zaman çatışma yaşanır” dedi.
Ergün’ün Akşam gazetesinde yaptığı tespitlerin ardından bazı sorular sormak gerekiyor. Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı bilimsel çalışmalara ne gibi desteklerde bulunuyor? Türkiye’de Darwinizm’in inanca dönüştürülmesi sorunu mu yoksa tam tersi inancın bilim yerine geçirilmesi sorunu mu yaşanıyor?
3 Haziran 2011 tarihli 635 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye göre Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nın ismi değiştirilerek Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı oldu. Başına “bilim” kelimesi getirilen bakanlık koltuğunda yine Nihat Ergün vardı.
Bakanlığın ismi değiştirildikten sonra o zamana kadar başbakanlığa bağlı olarak çalışmalarını yürüten TÜBA, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’na bağlandı. TÜBİTAK da bakanlıkla ilgili kuruluşlar arasında yerini aldı. Ergün, bakanlıkta yapılan kurumsal değişikliklerin nedenini “ileri teknoloji ürünlerinin Türkiye’deki üretimi ve ihracatı içindeki payının artırılması” olarak açıklamıştı.
Ergün, TÜBİTAK ve TÜBA’da yapılan değişikliklere ilişkin şöyle demişti:
“Bakanlık olarak TÜBİTAK’ın ne yaptığından haberimiz bile olmuyordu. Aramızda olması gereken bağ yoktu. Şimdi bizimle ilgili bir kuruluş haline geldi. TÜBA, yaşını başını almış ünlü bilim adamlarımızın bir araya geldiği, adeta fonksiyonsuz bir yer konumundaydı. Şimdi onu fonksiyonel hale getirmemiz lazım. Bu yüzden TÜBA bağlı kuruluş haline geldi.”
Aslında Ergün’ün o dönem söyledikleri TÜBİTAK ve TÜBA’da öngörülen dönüşümün habercisiydi. Bilimin piyasa koşullarında gelişiminin sağlanması, piyasayla uyumlu hale getirilmesi ve gerekli olmayan bilimsel çalışmaların (evrim teorisi gibi) yerine “işe yarar” çalışmaların desteklenmesi “ilk yapılacaklar” listesine alındı.
Girişimcilikte uzman bakanlık
Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın bilimsel çalışmalara ne gibi desteklerde bulunduğunu öğrenmek için son zamanlarda yaptığı çalışmaları incelemekte fayda var.
22 Şubat’ta Milli Eğitim Bakanlığı ile Bilim Sanayi ve Teknoloji, TÜBİTAK arasında mesleki ve teknik eğitim okullarında, kurumlarda görevli yönetici, meslek dersleri öğretmenlerine yönelik olarak verilecek ”Öğretmenlik, Girişimcilik ve Liderlik Eğitimleri İşbirliği Protokolü” imzalandı.
TÜBİTAK, YÖK, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, TPE, Kalkınma Bakanlığı, KOSGEB, TTGV ve TÜBA tarafından üniversiteleri girişimcilik konusunda teşvik etmek için “Yenilikçi ve Girişimci Üniversite Endeksi” hazırlandı. Üniversitelerarası girişimcilik endeksi; bilimsel ve teknolojik araştırma yetkinliği, fikri mülkiyet havuzu, işbirliği ve etkileşim, girişimcilik ve yenilikçilik kültürü, ekonomik katkı ve ticarileşme adı altında 5 boyutta incelendi. Bu 5 boyut 23 göstergeyi içeriyor. Endekste bilimsel ve teknolojik araştırma yetkinliği gibi tartışmalı başlığın dışındakilerin hepsi girişimcilik üzerine kurulu. Bakan Ergün, bu konuda bir yarış olmasını istediklerini, üniversite sınav tercihleri sırasında girişimciliğe ve yenilikçiliğe önem veren öğrencilerin tercihlerini buna göre yapabileceklerini söyledi.
Bilimsel bilginin üretildiği üniversitelere de Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, KOSGEB ve YÖK arasında imzalanan bir protokolle, girişimcilik derslerinin üniversite müfredatlarına daha ciddi bir şekilde girmesi sağlandı ve üniversitelerde girişimcilik yarışmalarına kadar uzanan bir süreç başlatıldı.
Girişimcilik Stratejisi ve Eylem Planı için Bakan Ergün’ün hazırlıkları sürüyor. Bu konuyla ilgili bir çalıştay gerçekleştiren bakanlık, “Girişimcilik kültürünü artırmak, alternatif finansman kaynaklarını çeşitlendirmek, girişimcilere verilecek eğitim ve danışmanlık hizmetlerini artırmak” gibi hedefler için eylem planları belirledi.
Bakanlık, piyasanın ihtiyacını karşılamayan bilimsel çalışmaların yerine AR-GE merkezlerine ve teknoparkların kurulumuna birçok imkan sağlanıyor. Üniversiteler ve sanayi arasında, teknolojinin üretilmesi ve ticarileştirilmesi için işbirlikleri kurumsallaştırılarak bilgi de metalaştırılıyor.
“Bize fizikçi değil pastacı lazım”
Piyasanın ihtiyaçlarına göre düzenlenen üniversitelerde, piyasada işgücü açısından karşılığı olmayan bölümlerin kapatılması, bazılarının sayısının azaltılması sık sık gündeme gelen konulardan birisi. Bunun fiili örnekleri ise yeni açılan tabela üniversitelerde görülüyor. Birçok tabela üniversitesinde fen edebiyat fakültesi ve sosyal bilimler fakültesi bulunmazken uygulamalı bilimler alanına giren mühendislik fakülteleri çoğunluğu oluşturuyor.
Siyaset Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı’nın (SETA) 4 Ocak’taki “Türkiye’nin İnsan Kaynağının Belirlenmesi” programında konuşan Bakan Ergün, Ekonomik Koordinasyon Kurulu ile birlikte piyasada işgücünü karşılamayan bazı fakülte ve yüksekokulların kapatılmasını öngördüklerini söyledi.
Mevcut piyasa koşullarına göre düzenleme yapılması gerektiğini söyleyen Ergün, pastanecilerin yaşadığı soruna değinerek pasta yapacak insanın olmadığını anlattı. Sonrasında da konu fen edebiyat fakültesine geldi. Ergün: “Öyle meslek dalları açılmış durumda ki meslek yüksekokulu olsun fakülte olsun piyasada karşılığı yok. Fen edebiyat fakültelerinin sayısı çok fazla ancak kimya, fizik, biyoloji mezunlarının çalışabileceği alan çok kısıtlı. Bunların yeniden planlanması lazım” dedi. Böylece AKP’nin üniversitelerdeki piyasacı dönüşümü, “Bize fizikçi değil pastacı lazım” sözleriyle özetlenmiş oldu.
Darwinizm’in inanca dönüşme olasılığı
“Türkiye’de Darwinizm’in inanca dönüştürülmesi sorunu mu yoksa tam tersi inancın bilim yerine geçirilmesi sorunu mu yaşanıyor?” sorusunun cevabı çok net. Bu noktada Nihat Ergün’ün Akşam gazetesine verdiği röportajın ardından Can Dündar’ın 19 Şubat’ta köşesinde ele aldığı verileri gözden geçirmekte fayda var.
Verilere göre; AKP’nin iktidara geldiği 2002’de ilköğretim okulu sayısı 32 bindi. 10 yıl sonra rakam, yine 32 bin, 160 bin derslik açığı var. Hastane sayısı 1114 idi, 10 yıl sonra 1453 oldu. Cami sayısı ise 76 binden 93 bine çıktı. İmam sayısı 10 yılda 74 binden 128 bine çıktı. Sağlık Bakanlığı hastanelerindeki hekim sayısı 10 yılda 57 binden 73 bine çıktı. İlahiyat Fakültesi sayısı ise 10 yılda 27’den 83’e çıktı.
Bu verilerle birlikte; Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın işlevi, TÜBİTAK ve TÜBA’daki dönüşüm kapsamlı bir gericileştirme dalgasını ortaya çıkarıyor. Darwinizm’in inanca dönüştürülmesi bir yana evrim kitaplarının basımının durdurulması ve sansürlenmesi, evrim teorisini anlatan öğretmenlere soruşturma açılmasına kadar evrim teorisi üzerine bir dizi baskı uygulanıyor.
Ayrıca Nihat Ergün röportajında kısmen doğru söylüyor, bilimsel teoriler mutlak doğru olarak görülmez. Teorinin mutlak ve asla değişmez bir doğru olarak görüldüğü durumda bilimsel çalışma metodundan bahsedilemez. Bunun da inançtan bir farkı kalmaz. Ancak Ergün’ün “Darwinizm, bilimsel olarak kaldığı müddetçe bir problem yok” sözleriyle önlem alması, evrimin sadece bir teoriden ibaret olmadığını da gösteriyor.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.