‘Kar’a benzeyen bir şey yağdı Ankara’ya Ankara karaya bezendi. Kar karaya benzedi Ankara karaya bezendi. Ayva karaya çaldı. Nar mora, televizyonlar sıcacık. Bildiğimiz Keçiören Keçi kent oldu. Ufuk tepe Ufuk kent. Köyler kent oldu, kentler keçi doldu. Meydan okuyor yolda azcık erimiş kıtır kıtır kar. Neden erimedi bu zamana kadar bu kar. Yok dediler, rüzgar […]
‘Kar’a benzeyen bir şey yağdı Ankara’ya
Ankara karaya bezendi.
Kar karaya benzedi Ankara karaya bezendi.
Ayva karaya çaldı. Nar mora, televizyonlar sıcacık.
Bildiğimiz Keçiören Keçi kent oldu. Ufuk tepe Ufuk kent.
Köyler kent oldu, kentler keçi doldu.
Meydan okuyor yolda azcık erimiş kıtır kıtır kar.
Neden erimedi bu zamana kadar bu kar.
Yok dediler, rüzgar yok…
Anlaşılan bu yollar keçi ye göre yapılmışlar.
Ü ile başlayıp Züm ile biten meyveyi soruyor sıcacık televizyondaki yakışıklı adam. Ama ıslak olanı…
İpucu istiyor yarışmacı, “bir harf alıyım…”
“Z”
Bir harf daha alayım.
“A”
Bir harf daha.
“M”
Bu zemheride kimin aklına gelir üzüm; hem de “yaş üzüm.”
Sobalar tütüyor, göz gözü görmüyor, boğulacak gibi oluyorum.
220 numaralı halk otobüsünde yaşıma rağmen kimse yer vermedi.
Soruyorum: “Neden ama doğalgazdan duman mı çıkar?”
“Olay mı var, eylem mi var. Biber gazı mı attı polis”
Yok dediler. Rüzgâr yok.
Ankara bozardı, karardı, soluk alamıyoruz, ölüyoruz. Böyle şey olur mu?
Yok dediler. Rüzgâr yok.
Yahu etme eyleme.
Dediler: Rüzgâr yok.
Peki, netsek neylesek.
Dilekçe yazalım en yüksek yere anlatalım. Hem o da boğuluyordur.
“Kime” dedi arkalarda oturan, genç irisi bir adam. Ters ters yüzüme baktı.
“Belediye Başkanlığına” dedim.
“La oğlum bırak bu işleri…”
“Başbakanlığa” dedim.
“Gazlanguşa sormuşlar neden böyle bir aşağı bir yukarı uçarsın diye” dedi.
“Gazlanguşla bizim boğulmamızın ne alakası var, ne demiş ki gazlanguş” dedim.
“La senden ekmek arasına peynir olmaz ha” dedi.
İçimi bir hiçlik duygusu kapladı ki anlatılmaz.
Otobüs durdu ben indim. Öfkeden ısınmıştım.
Ne kar kara benziyor, ne Ankara Ankara’ya.
Aklımda ne nar kaldı ne yar.
“Çankaya’ya veririz olum dilekçeyi, Çankaya ya.” “Ne demiş gazlanguş söylesene” diye bağırdım otobüsün ardından.
Otobüsün arkasından camı açmış bana bağırıyordu bu genç irisi.
“Ne edeceksin ağam, kiminin altından kiminin üstünden uçuyorum”
“Ne diyon laaaannn” diye bağırdım, “Daha açık konuş.”
“Rüüüzzzzgaaaarrr ooollllllll” diye bağırıyordu.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.