Erdoğan’ın gerilimleri tırmandırma siyaseti hız kesmeden devam ediyor. Anlaşılan o ki “Kürt sorununda çözümsüzlüğü tırmandırma”, Erdoğan’ın, iktidarını, “muhalefeti kutuplara parçalayarak güçlendirme” politikasının demirbaşı. Açlık grevlerinin Abdullah Öcalan’ın çağrısıyla sona ermesinin Kürt sorununda şiddetin tırmanmasını durdurabileceği yönündeki beklentiler hayal kırıklığına dönüşmek üzere. Türkiye Batı Kürdistan’a karşı açık ve doğrudan bir “çete savaşı” geliştirmeye başladı. Bir günde […]
Erdoğan’ın gerilimleri tırmandırma siyaseti hız kesmeden devam ediyor.
Anlaşılan o ki “Kürt sorununda çözümsüzlüğü tırmandırma”, Erdoğan’ın, iktidarını, “muhalefeti kutuplara parçalayarak güçlendirme” politikasının demirbaşı.
Açlık grevlerinin Abdullah Öcalan’ın çağrısıyla sona ermesinin Kürt sorununda şiddetin tırmanmasını durdurabileceği yönündeki beklentiler hayal kırıklığına dönüşmek üzere. Türkiye Batı Kürdistan’a karşı açık ve doğrudan bir “çete savaşı” geliştirmeye başladı. Bir günde 70 BDP yönetici ve üyesi gözaltına alındı. Kasım ayına “idam cezasını geri getirme” vaadiyle giren Erdoğan, BDP’li milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması sürecini başlatarak, faşizme dayanan iktidarını bu yolda ilerleteceğini ilan etti.
Erdoğan Kürtlere karşı savaşı tırmandırırken, Suriye sınırına Patriyotları yerleştirme girişimini başlattı, “Muhteşem Yüzyıl” dizisi üzerinden medyaya ayar vermeye girişti ve hemen ardından da Milli Eğitim’in yeni “Kıyafet Yönetmeliği”ni patlattı.
Erdoğan Kürt düşmanlığı gazını vererek otokratlık yolunda ilerlerken MHP’yi de sorgusuz sualsiz yedekledi ve gerici faşist iktidarının arkasına yüzde 60’ı aşan bir sağcı desteği sağladı.
Bunlar olurken “sosyal demokrat ana muhalefet” CHP ne yapıyor dersiniz?
CHP, AKP’nin açlık grevlerini “yatıştırmak” için ortaya attığı “anadilde savunma hakkı” dalaveresinin “yel değirmeni”ne karşı savaşmakla, yeni “kara çarşaf açılımları” yapmakla ve Erdoğan’ın Kürt milletvekillerinin dokunulmazlığını kaldırma tehdidine destek vermekle meşgul.
CHP kurmaylarının ne Kürt sorununda kendi çözüm düzlemini oluşturmaya mecalleri var ne de her geçen gün yeni bir mevziye yerleşen “neoliberal İslam Türkiyesi”ne karşı tutarlı bir direniş çizgisi geliştirmeye. CHP kurmayının Janus başının iki yüzü de geriye bakıyor.
Ne yazık ki, hızla yasa dışına sürülen Kürt muhalefeti de AKP’nin bu “kutuplaştırma” siyasetinin yarattığı muhalefet potansiyelleri arasında yakınsama yaratmayı hala öncelikli bir iş olarak önüne koyamıyor.
Görülen o ki, AKP Kürt düşmanlığı gazını sürekli vererek, kendisini “cumhuriyetçi muhalefet” olarak ifade eden “devletçi-sol” muhalefetin, ülkedeki tek laik-demokratik halk muhalefeti olan Kürt muhalefetine karşı düşmanlığını canlı tutuyor. AKP böylelikle, Kürt muhalefetinde, CHP’de ve CHP kitlesindeki bu saplantılı düşmanlığın giderilebileceğine ilişkin herhangi bir umudun bile oluşmasının önüne geçmeyi başarıyor.
Oysa artık Türkiye’de kelimenin geniş anlamıyla “sol”un nefes alıp verebilmesi için, halk içerisinde gelişen bütün demokratik direnme eğilimlerini “AKP’nin yıkılması gereği” üzerinde birleştirmek olmazsa olmaz bir ön şart haline geliyor.
Artık aklı başında her solcu, Senato’daki her konuşmasını “delenda est Carthago!” (Kartaca yıkılmalıdır!) diyerek tamamlayan Romalı Cato gibi, söze “AKP yıkılmalıdır!” diyerek başlamalı.
Son 30 yılın tarihi incelendiğinde kolayca görülmektedir ki, “Kürt düşmanlığı”, Türkiye’de yeni bir sol dalganın gelişmesini önlemek için Sosyal Demokrasi’nin beynine ve giderek gövdesine nufuz ettirilmiş bir “düzen zehiri”dir. Sosyal demokrasi, derinlerine işlemiş Kürt düşmanlığının yarattığı şuur bulanıklığı ile sol tabana hükmettiği sürece, Türkiye solunun gerici iktidarlara karşı güçlü ve sarsıcı bir halk muhalefetini üretebilmesi olanaksızdır.
Liberalizm, gericilik, Kürt düşmanlığı üçgeninde basiretini yitirmiş sosyal demokrat kurmayların sol taban üzerindeki “kötürümleştirici” etkisini yıkabilmek için, Türkiye’nin bağımsızlıkçı, ilerici, demokratik, eşitlikçi sol seçeneğini somut bir ortak muhalefet çizgisi haline getirmenin önemi sosyalistlerce de Kürt ulusal özgürlük hareketince de dikkate alınmalıdır.