Emperyalistlerin ve Türkiye’nin Kürtleri zorladığı ayrışma, Kürt sorununun Suriye’ye yönelik emperyalist politikaların ve Türkiye’nin “ayağına dolanmaya” başladığının açık bir göstergesi Basının ilgisi kongre salonundaki Öcalan posterine yoğunlaşsa da BDP’nin olağanüstü genel kurulunda Kürtlere yönelik “Ulusal Birlik” çağrıları öne çıktı. Yapılan ulusal birlik çağrıları, “Kürtlerin Zamanı”nın çok da “armut piş, ağzıma düş” şeklinde gelişmediğini yüksek sesle […]
Emperyalistlerin ve Türkiye’nin Kürtleri zorladığı ayrışma, Kürt sorununun Suriye’ye yönelik emperyalist politikaların ve Türkiye’nin “ayağına dolanmaya” başladığının açık bir göstergesi
Basının ilgisi kongre salonundaki Öcalan posterine yoğunlaşsa da BDP’nin olağanüstü genel kurulunda Kürtlere yönelik “Ulusal Birlik” çağrıları öne çıktı.
Yapılan ulusal birlik çağrıları, “Kürtlerin Zamanı”nın çok da “armut piş, ağzıma düş” şeklinde gelişmediğini yüksek sesle ilan etti.
Batı Kürdistan’da Kürt Yüksek Konseyi’nin (KYK) kuruluşuyla sağlandığı sanılan birlik bir süredir sancılı hale geldi. İlk çatlak, PYD’ye bağlı Halk Savunma Güçleri’nin (YPG) KYK tarafından meşru Halk Milisi olarak tanınmaması nedeniyle KYK ile ilişkisini kesmesinde ortaya çıktı. Suriye ordusunun Batı Kürdistan’dan çekilmesi/pasifize olmasıyla doğan boşluğu dolduracak tek silahlı örgütlenme olan YPG’nin KYK’den çekilmesi ilk bakışta bir “dayatma” gibi görünüyordu.
Ancak geçtiğimiz günlerde ANF’nin yayınladığı, ABD, İsrail, Almanya, Türkiye ve Irak Kürdistanı Federe Yönetimi’nin 2 Eylül’de Erbil’de yaptığı gizli toplantıya ilişkin bir belge bu algıyı ters yüz eden bir kirli oyunu ortaya çıkardı.
Halen Erbil yönetimi tarafından yalanlanmayan bu belgeye göre:
“-Türkiye Suriye’de federal bir sistemin kurulması önünde engel olmayacak ve gerekirse askeri ve ekonomik yardımda bulunacak. Ayrıca peşmerge birliklerinin Batı Kürdistan’a geçişine yardım edecek. Batı Kürdistan’ın askeri güçleri oluşana kadar bu yardım devam edecek.
-Türkiye, Derik, Cindirês ve Kobani’ye üç askeri havaalanı kuracak
– Diğer Kürt partileri PYD’yi ve PYD’ye bağlı kurumları gayrı meşru duruma düşürmek için çalışacak
-Yüksek Kürt Konseyi, Halk Meclisi’nin etkisini kırmak için varlığını sürdürecek.”
Toplantıya katılan isimler ise şöyle: Suriye Kürtleri Birlik Partisi üyeleri Abdulbaki Yusuf ve Abdulhakim Başar, Suriye Kürtleri Demokrat Partisi Sekreteri Nureddin Hemid Bırimo, Güney Kürdistan Doğruluk Partisi Sekreteri Selah Bedreddin, Suriye’deki Kürt Halkı Birlik Partisi eski sekreteri ve Güney Kürdistan’daki Kawa Kürt Kültür Merkezi Başkanı, Türkiye Dışişleri Bakanlığı’ndan bir yetkili, Amerika’nın Ürdün elçisi, İsrail’in Almanya Büyükelçiliği’nden bir yetkili, İsrail istihbarat örgütü MOSAD’ın Güney Kürdistan’daki bir yetkilisi, Güney Kürdistan Güvenlik Konseyi ve İstihbarat Servisi Başkanı Mesrur Barzani, YNK Politbüro üyesi Kosret Resul ve KDP Politbüro Sekreteri Fazıl Mirani.
Bu belgeye göre ABD, İsrail, Almanya ve Türkiye, Batı Kürdistan’da Irak Kürdistanı Federe Yönetimine bağımlı bir Suriye Kürdistanı Federe Yönetimi’ni oluşturmaya yönelmiş görünüyor.
ABD, İsrail ve Almanya ile birlikte Batı Kürdistan’daki özerk yönetimi kuşatan Türkiye’nin gelinen noktada, PDY’siz bir özerk Kürt yönetimini kabul etmesi Türkiye’nin “Suriye Muhalefeti”ne yönelik siyasetinde ciddi bir geri adım anlamına geliyor. Bilindiği gibi Türkiye, Suriye Ulusal Konseyi’nin Kürtler’i dışlayıcı bir tutum alması için büyük bir çaba göstermiş ve Türkiye’nin bu tutumu, Barzani’nin PYD’yi de içine alan “Kürt Yüksek Konseyi”ni oluşumuna ön ayak olmasına neden olmuştu.
Emperyalist merkezlerin ve Türkiye’nin “PYD’siz özerk Suriye Kürdistanı” politikasının Kürtler içindeki işbirlikçileri ise Suriye Kürtleri içindeki KDP uzantıları ve Türk istihbaratıyla ilişki içindeki Kürt-İslam partileri. Bunlardan Selah (veya Selahattin) Bedreddin’in temsil ettiği “Güney Kürdistan Doğruluk Partisi”nin Özgür Suriye Ordusu ile birlikte Afrin’deki sınır provokasyonlarını yapan bir Türk Kontra örgütlenmesi olduğu ileri sürülüyor.
Irak Kürdistanı Federe Yönetimi’nin bu programa bağlı olarak hareket etme eğiliminin görünen ilk yansıması ise, Güney Kürdistan sınırını Batı Kürdistan’a kapatılması. Güney yönetimi, Batı Kürdistan’a insani yardımların dahi geçmesini güçleştirerek, Batı Kürdistan’da oluşan özerk yönetimi abluka altına alıyor.
Ancak Batı Kürdistan’da Kürtlerin ezici çoğunluğunu temsil eden PYD ve TEV-DEM yaptıkları açıklamalarda, halkın oluşturduğu özerk yönetim organlarını savunacaklarını ve koruyacaklarını ilan etti. YPG sözcüsü Nujin Amude ise, “Dışarıdan hiçbir gücün Batı Kürdistan’a müdahalesine izin vermeyeceğiz. Ne peşmergelerin, ne de Türklerin geçişini kabul etmeyeceğiz. Bazıları, gerillanın da Batı Kürdistan’a geleceğini söylüyorlar. Biz bunu da kabul etmiyoruz. YPG bir iç güçtür ve kendi örgütlenmesi var. Bu haliyle kendisine yetiyor. Zaten her gün onlarca genç YPG saflarına katılıyor. Kendi tugaylarını oluşturarak, büyük bir güç haline geliyor” dedi.
Batı Kürdistan’da gündeme gelen bu ayrışma dalga dalga Ortadoğu’daki tüm Kürt siyasi örgütlenmelerini içine alan bir saflaşmayı da beraberinde getiriyor.
Paris’te toplanan ve (daha açılmadan delegelerinden Adem Uzun, PKK üyesi olduğu gerekçesiyle Fransız polisi tarafından tutuklanan) Kürt Ulusal Kongresi’nin (KNK) bileşimi ve kararları, eşikte olan ayrışmanın Ortadoğu’daki Kürt siyasal sürecini şiddetli bir biçimde etkileyeceğini ortaya koyuyor.
Kürt Ulusal Kongresi’ne KYK’nın PDK’lı beş üyesi, Suriye Kürtleri İlerici Demokrat Partisi ve Kürdistan Demokratik Çözüm Partisinden, KYB’den temsilciler katıldı.
Toplantıda alınan kararlar ise Güney Yönetimi ile Batı Kürdistan Kürtleri arasındaki siyasi ayrışmanın ideolojik-politik boyutlarının da ciddi olduğunu gösteriyor.
KNK, “Şam rejimi ile Ankara tarafından desteklenen muhalefet” karşısında bağımsız bir pozisyonu savunduğunu, “Batı Kürdistan’da Kürtlerin demokratik, laik ve sosyal bir sistem” kurmayı amaçladığını ilan etti. KNK, bütün Suriye halkına “Etnik, dini ve mezhep çatışmalarına girmeyin, eşit ve özgür bir şekilde demokratik Suriye’de bir araya gelin” çağrısı yaptı. KNK ayrıca, “bütün demokratik ve hümaniter dünyaya ‘Demokratik bir Suriye’de ulusal ve demokratik bir statünün kurulması için güçlü bir dayanışma gösterin’ çağrısı da yaptı.
Emperyalistlerin ve Türkiye’nin Kürtleri zorladığı ayrışma, Kürt sorununun Suriye’ye yönelik emperyalist politikaların ve Türkiye’nin “ayağına dolanmaya” başladığının açık bir göstergesi. KNK’nın kararları, Kürtlerin, emperyalistlerin Ortadoğu’ya biçtiği dar elbiseye sığmayacaklarını hissettiriyor.
Kısacası İran KDP’si ve Goran’ın katıldığı, (AKP kongresinde Mesut Barzani tarafından temsil edilen) KDP’nin temsilci göndermediği BDP Kongresinde yapılan “ulusal birlik” çağrısını, Ortadoğu’ya emperyalist müdahale karşısında gelişen demokratik Kürt tepkisi olarak kavramalıyız.