Ne yedikleri lahmacunun 50 liradan satıldığı deniz kenarlarında kimin kiminle ne yaptığını anlatan renkli-eğlenceli yalan dolu yaşamlarının kareleri, ne de 89 yıldır Misak-ı Milli sınırları içinde görüntülenen güvenlikli yüksek tepelerde yudumlanan kahve hikayeleri akan kanın, parçalanan yaşamların gerçeğini anlatmaktadır… Malum yaz ayının son demlerini yaşıyoruz. Eskilerin deyimiyle artık dört mevsim belirgin bir şekilde yaşanmasa da […]
Ne yedikleri lahmacunun 50 liradan satıldığı deniz kenarlarında kimin kiminle ne yaptığını anlatan renkli-eğlenceli yalan dolu yaşamlarının kareleri, ne de 89 yıldır Misak-ı Milli sınırları içinde görüntülenen güvenlikli yüksek tepelerde yudumlanan kahve hikayeleri akan kanın, parçalanan yaşamların gerçeğini anlatmaktadır…
Malum yaz ayının son demlerini yaşıyoruz. Eskilerin deyimiyle artık dört mevsim belirgin bir şekilde yaşanmasa da hafiften bir sonbahar havası esmeye başladı. Tabii bu iklimsel duruma göre de yaşam şekillenecek. Örneğin; sohbet konuları yazlık bölgelerden dönen insanların yaz tatilini nerde, kiminle, nasıl geçirdiği olacak. Zaten jet sosyetenin de deniz kenarında kiminle öpüşüp kucaklaştığından, kaç kilo alıp verdiğine kadar hepsini jet hızıyla magazin programlarında görmek mümkün. Öyle ya artık deniz seviyesinde anlatacak hikayeler ziyadesiyle oluştu. Artık kışlık mekânlarda bol bol anlatıladursun.
Bu tablodan sıkıldığından mı bilmem ama Hürriyet Gazetesi genel yayın müdürü Enis Berberoğlu geçtiğimiz pazar kahvesini rakımı bayağı yüksek olan Şemdinli’de (Şemzînan) yudumlamış. Yapay çiçeklerle bezeli, bembeyaz örtülü masasının önünde bacak bacak üstüne atıp gerine gerine kahvesini yudumladığını anlatıyor bize. Ama neyi anlatmaya çalışıyor orası meçhul!
Son günlerde Şemzînan’da yaşanan olayın boyutlarını anlamak için anaakım medyanın dedikleriyle diğer(alternatif) medyanın söylediklerinin ortalamasını alırsanız nerden baksanız durumun pek de iç açıcı olmadığını görürsünüz. “Şehrin denetimi PKK’nin elinde mi değil mi” tartışmaları bir yana, akan kanının durmadığını 2 Eylül gecesi yaşanan çatışmada hayatını kaybeden asker ve gerilla sayısı fazlasıyla gösteriyor.
Görüntülerinin yayınladığı günün gecesinde memleketin yüksek tepelerinde durum böyle iken Enis Berberoğlu’nun ehlikeyif oturuşuyla içtiği kahvenin kıymeti harbiyesi nedir? Kendisinin dediği gibi, başbakanlık basın kartıyla bir bir geçtiği kontrol noktalarının güvenliliğini mi gösteriyor bize? Yoksa daha görüntülerin ve yazının dumanı üstündeyken ‘o dağda ne işin var’ başlıklı köşe yazısında Ertuğrul Özkök kalemşör arkadaşının karizmasına bir halel gelmediğini mi göstermek istedi?
Ne yedikleri lahmacunun 50 liradan satıldığı deniz kenarlarında kimin kiminle ne yaptığını anlatan renkli-eğlenceli yalan dolu yaşamlarının kareleri, ne de 89 yıldır Misak-ı Milli sınırları içinde görüntülenen güvenlikli yüksek tepelerde yudumlanan kahve hikayeleri akan kanın, parçalanan yaşamların gerçeğini anlatmaktadır. Ne zaman bu toprakların yüksek tepelerinde yaşayan halkın ve gerillanın deniz seviyesinde anlatacak bir anısı olur, işte o zaman gerçeğin sadece işimize gelen kısmını değil tümünü görmemizi sağlayacak fotoğraf karelerimiz olur.