Türkiye’den Suriye’ye giden Selefi gruplarının önemli bir görevi de Kürtlere yönelik saldırı ve provokasyonlara girişmektir. Son dönemlerde çok yoğun olarak Kürt-El Kaide’sinin oluşturulmasına yönelik çabaların arka planında Kürtler içerisinde iç çatışmayı geliştirme amacı yatmaktadır. Bunun en somut örneği de Taliban’ın durup dururken PKK’yi kâfir ilan etmesidir Ortadoğu’daki politik dengelerin hızla değişmeye başlamasıyla, özellikle Kürtlerin geleceği […]
Türkiye’den Suriye’ye giden Selefi gruplarının önemli bir görevi de Kürtlere yönelik saldırı ve provokasyonlara girişmektir. Son dönemlerde çok yoğun olarak Kürt-El Kaide’sinin oluşturulmasına yönelik çabaların arka planında Kürtler içerisinde iç çatışmayı geliştirme amacı yatmaktadır. Bunun en somut örneği de Taliban’ın durup dururken PKK’yi kâfir ilan etmesidir
Ortadoğu’daki politik dengelerin hızla değişmeye başlamasıyla, özellikle Kürtlerin geleceği bakımından önemli yeni olanaklar ortaya çıkmış bulunuyor. Küresel güçlerin kendi politik stratejileri ve çıkarları için bölgeyi yeniden dizayn etmeye yönelik attıkları adımların sonuçları beklenilenden çok daha karmaşık ve derin olacağının en somut örneği Suriye’dir. Ortadoğu ve Orta Asya üzerindeki rekabet ve güç hâkimiyeti Suriye’deki oyunda somutlaşmış bulunuyor.
ABD-AB ittifakına karşı Rusya-Çin ittifakı bölgesel rekabetin en somutlaşmış biçimiyken bölge ülkeleri de kendi politik çıkarlarına göre. Suriye’de güç olmanın yollarını aramaktadırlar. Bu çatışmanın bir yanını İran-Irak oluştururken, diğer yandan Türkiye-Suudi Arabistan ittifakı bulunuyor.
Türkiye’nin Suriye politikası tam bir çıkmaza dönüşmüş durumda. Esad’a yönelik izlenen uluslararası politika, Suriye içerisinde politik dengeleri önemli oranda değiştirdi. Fiilen iç savaş sürecinin yaşanması bir yana, Kürtler bölgesel ilişkileri ve ortaya çıkan politik dengeleri kendi çıkarlarına uygun bir şekilde değerlendirmeyi bildiler. Ortaya çıkan politik tablo; Suriye’nin ‘Misak-ı Milli Sınırları’ içerisinde fiilen ‘Özerk Bir Kürdistan’ın kurulmuş olmasıdır. Bu fiili durumun özellikle Türkiye’nin Kürt politikasının iflası anlamına geldiği hemen herkesin bildiği bir realitedir.
Türkiye’nin Suriye’deki Özerk Kürdistan’a yönelik fiili bir askeri işgale yönelme şansı son derece zayıftır. Böylesi bir duruma ne uluslararası güçler izin verebilir, ne de bölgesel ilişkiler için uygun bir zemin söz konusudur. Suriye içerisinde ‘Özerk Kürdistan’ın resmen tanınması için birkaç yıl gerekir. Bugünden itibaren başlayan yeni süreç Türkiye’nin Kürt politikasının bütünlüklü iflası anlamına geliyor. Devlet, kısa bir zaman diliminde PYD ile komşu olacaktır. Batı Kürdistan-Ankara ilişkisi bir bakıma şu anki Güney Kürdistan-Ankara ilişkisine benzeyecektir. Süreç buna doğru eviriliyor ve kaçınılmaz bir durumdur. Bunu en iyi gören AKP devletidir. Bu sürecin resmileşmesi ile AKP devletinin PKK politikası da tamamen değişmek zorunda kalacaktır. Yani fiili oluşan askeri ve politik yenilgi resmileşmiş olacaktır.
Ortadoğu’da Türk devleti gerilerken Kürtler güçleniyor
Diğer bölge devletlerinden farklı olarak Türkiye çok açık olarak Suriye’ye müdahale etti ve izlediği politika çok belirgin olarak başarısızlıkla sonuçlandı. Tersine PKK ise, bölgesel güç dengelerini çok iyi kullanarak burada önemli avantajlar elde etti ve fiilen galip geldi. Bir başka ifadeyle Ortadoğu’nun güç dengeleri içerisinde Türk devleti gerileyen bir güç konumundayken, PKK tersine yükselen bir güç konumundadır. Bunun politik sonuçları ise çok daha derin ve sarsıcı olacaktır.
PYD ile PKK aynı ideolojik politik çizgide bulunuyor, her ikisi de KCK sistemi içerisinde yer alıyor, her iki Kürdistan bölgesinin Kürtleri Öcalan’ı lider olarak görüyor. Yani çok yönlü kopmaz bağları bulunuyor. Bu bakımdan Türk devletinin, PKK karşısındaki konumu son derece zordur. Bunun bir başka somut örneği Şemdinli’den başlatılan Devrimci Halk Savaşının geldiği boyuttur.
Kürtlere karşı el Kaide kartı
Türkiye PKK’ye yönelik yürüttüğü savaşı kaybetme sürecine girdi. Bu durum giderek belirginleşiyor. Bu bakımdan bugün Suriye’de Kürdistan Özerk Bölgesine yönelik El Kaide güçlerini kullanmaya başladı. Özellikle Türkiye’de giden Selefi gruplarının önemli bir görevi de Kürtlere yönelik saldırı ve provokasyonlara girişmektir. Son dönemlerde çok yoğun olarak Kürt-El Kaide’sinin oluşturulmasına yönelik çabaların arka planında Kürtler içerisinde iç çatışmayı geliştirme amacı yatmaktadır.
Bunun en somut örneği de Taliban’ın durup dururken PKK’yi kâfir ilan etmesidir. Taliban’ın Paktika Vilayeti Sorumlusu Mevlevi Sengin Şu açıklamayı yaptı: “Hamd alemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam Nebimiz Muhammed’in, ehli beytinin ve ashabının üzerine olsun. Ve bundan sonra; Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi Türk halkının üzerine olsun. Ey şanlı ecdadın torunları! Şüphesiz ki sizler İslam’ın bayrağını asırlarca yücelttiniz ve İslam’ı kıtalara taşıdınız. Yakın tarihi bilen her Müslüman Haçlı birliklerinin ve işbirlikçi mürtetlerin son asırda Hilafet-i Osmaniye üzerinde neler yaptıklarını bilir.”
“Onlar hilafeti düşürdükten sonra cumhuriyeti kurdular ve 80 yıl içinde Türk halkına yaptıkları gözlerimizin önündedir. İslami ahlakı mahvettiler ve kendilerinde din ve ahlak olmayan bir toplum yetiştirmek istediler. Cumhuriyet bu ifsadı Türk halkı üzerinde başardığı gibi Kürt halkı üzerinde başaramamıştı.”
“Ancak Haçlı birlikleri ve işbirlikçi mürtetler Kürt halkı üzerine de Abdullah Öcalan’ı musallat ettiler ve o da cumhuriyetin Kürt halkına 80 yılda yapamadığı ifsadı 20 yıl içinde yapmayı başardı. Bizler Afgan Taliban’ı olarak ABD, NATO ve işbirlikçi mürtetler karşısında onların oyunlarının ve ne istediklerinin bilincinde olarak cihadımıza devam ediyoruz. Eğer cihadımız olmasaydı şüphesiz ki onlar Afgan halkını da ifsat edeceklerdi.”
“Lakin Elhamdülillah bizler devam eden bu cihad sayesinde dinimizi, ahlakımızı ve mukaddesatımızı muhafaza ediyoruz. Aramızdaki binlerce kilometre, meşakkatler ve külfetlere rağmen bize destek veren Türk ve Kürt kardeşlerimiz İslam’ın bayrağını ve mukaddesatını yüceltmek için ülkemize geldiler. Ve onlar ailelerini, işlerini, rahat yaşamlarını bu yola feda ettiler. Biz sizleri de Allah yolunda mallarınızla ve canlarınızla cihada çağırıyoruz. Ve bizler Allah’tan bu yolda öldürülen Türk, Kürt ve diğer kardeşlerimizin şahadetlerini kabul etmesini diliyoruz. Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.”
El Kaide’yi AKP imdada çağırdı
Son zamanlarda El Kaide güçlerinin PKK’ye yönelik yaptıkları açıklamalar bir tesadüfî olmayıp tersine, AKP’nin istemlerine uygun yapılmaktadır. AKP, Kürtlere karşı çok yönlü yenilmiş bulunuyor. Bu nedenle, yeni saldırı konseptini devreye koymaya karar verdi. Selefi grupların Kürtlere karşı kullanılması politikası fiilen yaşama geçirilmiş bulunuyor.
Afganistan’da savaşan Taliban, bugüne kadar, Kürtlere ve PKK’ye yönelik tek bir kelime açıklama yapmış değildir. PKK ile ne fiziksel, ne politik, hiçbir bağları bulunmamış Taliban eksenli aslında fiilen El Kaide güçlerinin yapmış olduğu açıklama AKP devleti ile El Kaide arasındaki ittifaka dair önemli bir veri sunuyor. Taliban’ın Kürtlere aratan ilgisi, esasen AKP’nin belirlediği ve sinsice uygulamaya koyduğu Kürt politikasının bir başka boyutudur.
1990’lı yıllarda PKK’ye karşı Hizbullah’ı kuran, eğiten ve Kürt coğrafyasında binlerce faili meçhul cinayetler gerçekleştiren Kemalist devletin izlemiş olduğu politikanın aynısı, bu kez AKP devleti tarafından Selefiler yani El Kaide üzerinden deneniyor.
AKP devleti, Taliban’a açıklama yaptırarak özellikle Suriye ve Türkiye’deki Selefi gruplarına mesaj verdi. Böylelikle, Suriye’de PYD, Türkiye’de PKK öncelikli olarak El Kaide militanlarının saldırı hedefinde olacaklardır. AKP devle
tinin aktif olarak desteklediği Kürt kökenli Selefi gruplarına, ‘Kürt İslam Konseyi’ kurdurmaları da bu politikanın bir parçadır. Özellikle PYD’yi kâfir görerek, hedef göstermesi karşısında, önümüzdeki günlerde, Kürtlere yönelik yeni saldırıların ve katliamların gündeme gelmesi olasılığı da oldukça yüksektir ve asla küçümsenmemelidir.
Ordu-AKP-el Kaide üçgeninde kirli ilişkiler
Bu politika iki yönlü uygulanmaya başladı. Birincisi Suriye’de bir Kürdistan Özerk bölgesinin oluşumunu engellemek için Kürt coğrafyasında politik istikrarsızlığı oluşturmak ve Kürtler arasında çatışmaları teşvik etmek. İkincisi özellikle Diyarbakır, Bingöl, Ağrı, Bitlis gibi yerlerde Kürt kökenli Selefi gruplarını aktif olarak destekleyerek PKK’ye karşı saldırılara yönlendirerek çok yönlü provokasyonları devreye koymak. Türkiye’nin kullandığı bu kirli savaş yöntemlerinin başarılı olma şansının zayıf olması bir yana, bölge politikasını kirli ilişkiler üzerinden sürdürmesi de esasen Türkiye’ye çok daha büyük zararlar verecektir.
AKP’nin Selefi gruplarıyla yakın ilişki kurmasının esas amacı, Esad rejimini yıkmak değil esasen Özerk Kürdistan oluşumunu engellemektir. Suriye’de bulunan El Kaide gruplarının elinde bulunan silahların çok önemli bir kısmının Türk ordusuna ait olması, bizzat Türk subaylarının El Kaide gruplarıyla hareket etmeleri, MİT’e bağlı elemanların El Kaide militanlarına lojistik destek sunmaları gibi çok yönlü yardımların arka planında, mutlak bir şekilde Suriye’deki Özerk Kürdistan’ın engellenmesi politikası bulunuyor. Bu nedenle El Kaide’nin desteklenmesi aynı zamanda ordu-AKP ittifakına dayanan ortak bir karardır. Böylelikle ordu da, Kürt gerillaları karşısında almış olduğu yenilgi karşısında, manipülasyonla prestijini kurtarmaya çalışmaktadır.
Adana’da el Kaide toplantısı
28 Ağustos 2012 tarihinde, Adana’da Türkiye Selefileri toplantısı yapıldı. Bu toplantı, AKP’nin bilgisi dâhilindeydi ama basından özenle gizlendi. Toplantının güvenliğini de devlet sağladı. Önemli bir kısım kararlar alındı. Alınan kararlara ilişkin geniş bir analizi daha sonraki bir yazı da yapacağım. Ancak birkaç noktayı belirteyim.
Birincisi, daha önce yazmış olduğum ‘Selefiler -AKP Kol Kola: El Kaideleşen AKP’ makalemde ismi geçen, 1969-Malatya doğumlu Feyzullah BİRIŞIK, Türk-Kürt kökenli Selefi gruplarının ‘Suriye Emiri’ olarak atandı. Bana gelen bilgilere göre AKP ile yakın ilişkisi bulunan BİRIŞIK’ın Suriye’ye giriş yaptığı yöndedir. Ancak bu bilgi henüz teyit etilmiş değil.
İkincisi, Türkiye’nin birçok şehrinde bulunan Selefi gruplarının katıldığı toplanda alınan karar gereği, Suriye’ye militan gönderilmesi yoğunlaştırılacak.
Üçüncüsü, Suriye’ye geçişlerde Gaziantep, Mardin, Adana ve Hatay yoğun olarak kullanılacak. Gaziantep’teki patlamanın arka planı araştırıldığında PKK’nin olmadığını görmek zor değil. Bu eylemin esasen el Kaide-Ergenekon ikilisi tarafından gerçekleştirildiği de görülecektir. Antep yakın bir dönemde ikinci bir Hatay olacaktır.
Dördüncüsü, bu toplantıda seçilen bir heyet, Kürt illerini ziyaret ederek cihat için yeni çağrılar yapacak. Yani Kürt gençlerinin Suriye’deki savaşa gönderilmesi öncelikli olarak ön plana çıkmış bulunuyor. Bu politikanın arka planı, hem Kürtleri Suriye’de karşı karşıya getirmek, hem de daha sonraki süreçte Bingöl, Diyarbakır, Ağrı gibi illerde, Cihat adına Kürtleri kendi aralarında çatıştırmak.
Suriye politikası iflas eden AKP Devleti, Kürtler karşısında çok yönlü bir yenilgi sürecine girmiş bulunuyor. Bunu gizlemek için bütün gücünü kullanıyor. El Kaide-AKP ittifakı bu kirli oyunun son parçasıdır. Eğer bir devlet, bölgesel politikalarını, bu tür kirli oyunlar üzerine kurmuşsa, esasen yenilmiş demektir.
Bu kirli oyunla AKP bir kez daha kaybedecektir. Erdoğan bunu gördüğü için çok aceleden Cumhurbaşkanlığı köşküne çıkmak istiyor. Anacak unuttuğu nokta şu: 2014’e kadarki süre, çok uzun bir zamandır. Bu kirli ve sonucu başarısız olacağı bilinen politikalardan ısrar ederse, baltayı kendi ayağına vurur, o zaman köşke mi başka yere mi gider belli olmaz!