Jandarma, hazırladığı raporda davulcu olayından sonra, ellerine davulları alıp evlerinin önünde çalan, İstiklal Marşı okuyan, tekbir getiren elli altmış kişilik gruba ailenin tepki göstermesiyle onları “tahrik” ettiğini, bu “tahrik” sonucunda malum olayların yaşandığını yazıp “tahrikçi aile” hakkında suç duyurusunda bulundu Tek kelimeyle nefret ediyorum. Elimden gelse bir saniye bile düşünmeden lügatlardan silerdim bu iki kelimeyi. […]
Jandarma, hazırladığı raporda davulcu olayından sonra, ellerine davulları alıp evlerinin önünde çalan, İstiklal Marşı okuyan, tekbir getiren elli altmış kişilik gruba ailenin tepki göstermesiyle onları “tahrik” ettiğini, bu “tahrik” sonucunda malum olayların yaşandığını yazıp “tahrikçi aile” hakkında suç duyurusunda bulundu
Tek kelimeyle nefret ediyorum. Elimden gelse bir saniye bile düşünmeden lügatlardan silerdim bu iki kelimeyi. Pisliklerimizin, rezilliklerimizin üstünü örtmek için icat edilmişler sanki mübarek. Yapılmaması gereken bir şeyi yapınca “yüce devletin” yetkilileri; bahane hazır: münferit efendim, münferit. İnsanlığa sığmayan olaylar yaşanınca da öteki kelime sokuluyor devreye bu sefer de: Tahrik efendim, tahrik.
Devlet, işkence eder yurttaşına ve olur ya tesadüf sonucu da olsa suçüstü yakalanınca hazırdır her nedense savunma: Münferit efendim, münferit.
Devletin koruması altındaki çocuklara tecavüz edilir mahpushanelerde, aynı kelime çıkar karşımıza bu sefer de: Münferit efendim, münferit.
Çoluk çocuk, bebek kadın demeden katledilir aleviler Maraş’ta, öteki kelime çıkarılır karşımıza bu sefer de: Tahrik efendim, tahrik.
Cayır cayır yakılır insanlar Sivas’ta, aynı savunma çıkar karşımıza: tahrik efendim, tahrik.
Gencecik çocuklar, kadınlar tecavüze uğrar ve öldürülür sokakta, mahkeme “tahrik” indirimi yapar sanıklara.
Ve yeni bir “tahrik”le karşı karşıyayız bugün de. Hani Malatya’nın Sürgü beldesindeki Alevi ailenin başına gelenler bilginiz dâhilinde. Ramazan davulcusuyla tartıştıktan sonra, elli – altmış kişilik bir grup tarafından tekbir sesleriyle evleri taşlanmıştı; çoluk çocuk, kadın erkek demeden linç edilmeye çalışılmıştı hani. Son anda canlarını kurtarmışlardı ya. Bu durum medyaya yansıyınca da onların canını ve malını korumakla görevli Valilik tarafından “provokatör” ilan edilmişlerdi hani. Belediye başkanı da “Bu ailenin provokatörlük yaptığını; can güvenliklerini sağlayamayacaklarını; bu beldeden gitmeleri gerektiğini” ilan etmişti hani.
Taciz edilen, evlerine tecavüz edilen, en temel hakları ayaklar altına alınıp çiğnenen, kendilerine karşı nefret suçu işlenen o aile sesini çıkardığı için suçlanmaya devam ediliyor bugün de. Olayı önlemek, can ve mal güvenliklerini sağlamak üzere görevlendirilen jandarma birlikleri, hazırladığı raporda davulcu olayından sonra, ellerine davulları alıp evlerinin önünde çalan, İstiklal Marşı okuyan, tekbir getiren elli altmış kişilik gruba ailenin tepki göstermesiyle onları “tahrik” ettiğini, bu “tahrik” sonucunda malum olayların yaşandığını yazıp “tahrikçi aile” hakkında suç duyurusunda bulundu.
İlginç bir ülkede yaşıyoruz vesselam. Tacize, tecavüze uğrayanın vay haline… Sesini çıkarmasa bir dert, çıkarsa bin dert… Sesini çıkarmasa “kabul etmiş”, sesini çıkarırsa “tahrik etmiş” sayılıyor bu ülkede çünkü. Ve toplumu oluşturan bireyler tahrik olmaya hazır ve nazır bir şekilde dolaşıyorlar sokaklarda sanki. Bir kadının saçının telini görseler tahrik oluyorlar… Tecavüz ettikleri bir kadının çığlığı onları daha fazla tahrik edip öldürüyorlar… Farklı ırktan bir yurttaşın farklı sesi onları tahrik ediyor. Farklı bir düşüncenin dillendirilmesi tahrik etmeye yetiyor onları. Farklı bir mezhebin yaşam tarzı bir tahrik sebebidir onlar için. Bir insanın hakkını araması da bir tahrik sebebi olabilmekte kimi zaman.
Tahrik olmaya bu kadar hazır bir toplumun sağlığı ciddi bir şekilde sorgulanmalı kanımca. Sadece tahrik olmaya hazır toplumun sağlığı değil, yaşanan onca rezillikleri “tahrikle” kapatmaya çalışan yetkililer ve bu yetkilileri sorgulamayan, soruşturmayan bir iktidarın sağlığı da sorgulanmalı. “Tahrik efendim, tahrik” diyenlere Ape Musa’ca cevap vermeli artık. Hani “Edi bese lo!” demişti ya Musa Anter. Hoş, onu da anlamadılar ya… Ape Musa’nın dilinden anlamayanlara Türkçe söylenmeli bu sefer de: Yeter artık, yeter artık be!
Ne sen efendisin, ne sana kananlar efendi. “Münferit” diye diye her türlü çirkefliği olağan hale getirdiniz. “Tahrik” diye diye de her türlü rezilliğin üstünü örttünüz. Katliamları, insan yakmayı, tecavüzleri meşrulaştırdınız. Münferit diyenler en büyük müfteri, tahrik diyenler en büyük tahrikçidir bence. İnsanların sabrı bu kadar zorlanmamalı. Halkların sinir uçlarına bu kadar bastırılmamalı. “Tahrik” edenler her daim tahrik etmez bilesiniz. Tahrik diye diye onları da tahrik ederseniz kimse ayıklayamaz o pirincin taşını o zaman. Ve bunun bedeli çok, vebali de bu ülkeyi yönetenlerde olur bilesiniz.