Kahire toplantısı sonrasında SUK’un hem Türkiye’nin baskısı hem Arap gericiliğinin etkisiyle Kürt halkının taleplerine olumsuz yanıt vermesi, Suriye rejiminin ise Şubat ayı sonunda yaptığı yeni anayasada Kürtleri ve haklarını yok sayması bütün Kürt güçlerinin, rejimden ve emperyalizmin güdümündeki Suriye muhalefetinden bağımsız olarak birleşmesinin önünü açtı Aktif taşeron AKP’nin Ortadoğu’da işleri iyi gitmiyor. One Minute şovuyla […]
Kahire toplantısı sonrasında SUK’un hem Türkiye’nin baskısı hem Arap gericiliğinin etkisiyle Kürt halkının taleplerine olumsuz yanıt vermesi, Suriye rejiminin ise Şubat ayı sonunda yaptığı yeni anayasada Kürtleri ve haklarını yok sayması bütün Kürt güçlerinin, rejimden ve emperyalizmin güdümündeki Suriye muhalefetinden bağımsız olarak birleşmesinin önünü açtı
Aktif taşeron AKP’nin Ortadoğu’da işleri iyi gitmiyor. One Minute şovuyla Arap sokağındaki vatandaşın kalbine seslenmeyi Arap coğrafyasında politika yapmak için yeterli bir durum sanan, Libya’da yalpalayıp treni kaçıran, Marmara gemisinde İsrail’den tokadı yiyen, Mısır ve Tunus’ta etkisiz eleman durumuna düşen AKP kendisi için uygun zeminin Suriye olduğuna karar vermişti. Suriye krizinin Libya’dakine benzer bir dış askeri müdahaleyle kısa sürede bitirilebileceğini öngörüyordu.
AKP, Suriye’yi nüfuz alanı haline getirip, buradaki pozisyonuyla Ortadoğu politikasında söz sahibi olabileceğini, yine Ortadoğu politikalarında ve ülke içinde oyun bozanlık yapan, iktidarını pekiştirmede engel teşkil eden PKK´dan kurtulmak için yeni fırsatlar doğacağını hesap etti. AKP’nin, Suriye üzerindeki iştahının kuşkusuz en önemli unsurlarından birisi, Kürt meselesi. Suriye Kürdistan’ında yaşanacak bir özgürleşme girişimi AKP’nin “iç” Kürt politikasını zora sokacaktı.
AKP, isyancıların çatı örgütü Suriye Ulusal Konseyi’ne (SUK) ve silahlı örgütlenmesi Özgür Suriye Ordusu’na (ÖSO) her türlü yardım ve yataklığı yaptı. SUK’un Kürt politikasına AKP’nin damga vurduğuna hiçbir kuşku yok. AKP’nin Suriyeli Kürtlere karşı iki temel politikası vardı. Birincisi, Kürtlerin Kürdistan Bölge Başkanı Mesut Barzani tarafından kontrolü, ikincisi SUK aracılığıyla temsiliyetlerinin ve taleplerinin kontrol altına alınması. AKP, SUK politikasında başarılı oldu. Yardım ve yataklığının meyvesini almıştı. Kürtlerin talepleri SUK tarafından sürekli reddedilmişti. En son 4 Temmuz’daki Kahire toplantısında Kürtlerin bir halk olarak hak ve talepleri kesin bir dille reddedildi. Suriye Kürtlerini örgütleme ve kontrol işini üstelenen Barzani tarafından, Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) oluşturulmuş oldu.
Kürtler: ENKS ve PYD
Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) oluşturulurken Kürdistan Bölge Başkanı Mesut Barzani, PKK çizgisindeki Demokratik Birlik Partisi(PYD)’nin de Konsey içinde yer alması konusunda ısrar etti. Barzani ile PYD arasında, ENKS’ye katılmadıkları için yaşanan söz düellosu basına yansımıştı. Barzani PYD’yi azınlık, 16 Kürt örgütünün oluşturduğu ENKS’yi çoğunluk olarak nitelendiriyordu. PYD ise buna bu örgütlerin çoğunun etkisiz tabela partileri olduğu yanıtını vermişti.
Suriye Kürtlerini birleştirmeye çalışırken hiç kuşkusuz zoraki partneri AKP’nin de isteklerini göz önüne alan Barzani’nin attığı adımların arka planında, Ortadoğu’daki bütün Kürtlerin kendi nüfuzu altına girmesi gibi bir hedefin olduğunu söylemek gerekli. Barzani, Türkiye’nin ve ABD’nin baskısıyla Kürtleri tek bir çatı altında toplamak ve SUK içinde tutmak için özel bir gayret yürüttü.
PYD, Suriye krizinin başından itibaren emperyalistlerin ve Türkiye’nin güdümündeki SUK’a hep mesafeli durdu. Barzani’nin topladığı 16 Kürt örgütünden oluşan ENKS ile diyalogu hiç koparmadı. PYD diğer muhalefet güçleriyle ilişkisini, çok sayıda sol eğilimli siyasi parti ve bağımsız siyasi aktivistlerden oluşan bir muhalefet bloku olan Ulusal Koordinasyon Kurulu içinde yer alarak sürdürmeyi yeğledi.
PYD esas olarak, yeni Suriye’de Kürtlerin haklarının nasıl garantiye alınacağı meselesi ile ilgilendi. Bunun yolunun Kürt halkının kendi öz örgütlerini ve silahlı gücünü yaratmasından geçtiğini düşündü. Ortadoğu coğrafyasında artık giderek etnik ve mezhebi savaşın ayak seslerinin duyulduğu bir süreçte silahsız bir politika yapma imkânının giderek daraldığı da ortadaydı.
PYD, daha çok kendi ulusal hakları ve bunların ancak kendi özgüçleriyle korunabileceği fikrinden hareketle kendi askeri politik örgütlenmelerini kurmaya yönelik bir çabaya girdi. PYD tarafından Halk Savunma Birlikleri (Yekîneyên Parastina Gel -YPG) 2011 yılında kuruldu. Yine PYD, halkın öz yönetim organları olarak Halk Meclisi (Meclisa Gel) ni kurdu ve köylere kadar yaymaya çalıştı. Batı Kürdistan Halk Meclisi (MGRK) ülke çapında merkezileştirdi.
Suriye Muhalefetinin 4 Temmuz Kahire toplantısı Kürtler açısından dönüm noktası oldu. Kahire toplantısı sonrasında SUK’un hem Türkiye’nin baskısı hem Arap gericiliğinin etkisiyle Kürt halkının taleplerine olumsuz yanıt vermesi, Suriye rejiminin ise Şubat ayı sonunda yaptığı yeni anayasada Kürtleri ve haklarını yok sayması bütün Kürt güçlerinin, rejimden ve emperyalizmin güdümündeki Suriye muhalefetinden bağımsız olarak birleşmesinin önünü açtı. 9-10 Temmuz’da Kürtlere ait iki büyük oluşum Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) ve PYD- Batı Kürdistan Halk Meclisi (MGRK) Erbil’de yapılan bir toplantıyla güçlerini birleştirme kararı aldı. Bu toplantıda alınan kararlar Suriye Kürtleri açısından tarihi bir adım oldu. Mesut Barzani’nin arabuluculuğuyla yapılan toplantıda 7 maddelik “Erbil Anlaşması” imzalandı. Anlaşma “Yüksek Kürt Konseyi” oluşturulmasını, tüm komitelerin 5+5 katılım esasına dayalı olmasını, yine aynı katılım esasına dayalı 3 uzman komitenin Ulusal ve Dış İlişkiler Komitesi, Kamu Hizmetleri Komitesi, Güvenlik Komitesi ve bu komitelerin tüm il, ilçe ve köylerdeki şubelerinin kurulmasını öngörüyordu.
Ancak, 18 Temmuz’da Şam’da Suriye rejiminin üst düzey yöneticilerinin ölümüyle sonuçlanan bombalı saldırı sonrasında Kürtler açısından önemli bir gelişme gündeme geldi. Suriye’deki Kürtlerin tek silahlı organizasyonu olan PYD-YPG, sürpriz bir atakla Kürt kentlerinin yönetimlerini ele geçirmeye başladı. Bu politik çıkış sonrasında oluşan yeni durum Suriye sürecini birçok yönden etkileyecek niteliklere sahip.
Burada birkaç önemli saptamanın altını çizmekte fayda var.
Türkiye medyasında propaganda amaçlı dillendirilmeye başlandığı gibi Esad rejiminin Kürtlere yol vermesi gibi bir durum söz konusu değil.
Kürtler silahlı isyana katılmadıkları için, şimdi yönetime el koyulan Kürt kentlerinde rejim ciddi bir askeri güç bulundurmamaktaydı. Zaten fiilen denetim (PYD) Kürtlerdeydi. BAAS rejiminin 1962 yılından bu yana “Arap Kemeri” uygulaması sonucu Arapların yerleştirildiği yüzde 30 Arap nüfusa sahip Kamışlı ve Haseki gibi büyük Kürt kentlerindeyse rejim güçleri ile Kürtler arasında silahlı çatışmalara varan gelişmeler ortaya çıktı. Çok sayıda Kürt bu çatışmalarda öldü ya da yaralandı. Bu kentlerde bir tür ikili iktidar durumu yaşanmakta.
Anlaşılan o ki bu askeri-politik atak, esas olarak Suriye Kürdistan’ındaki tek silahlı Kürt gücü olan PYD-YPG’den geldi. ENKS Başkanı Îsmaîl Heme’nin kendilerinden habersiz eylemler yapıldığından ve bunun “Erbil Anlaşması’na aykırı bulunduğundan yakınarak, “ENKS’nin şu ana kadar hiçbir silahlı gücü bulunmuyor, ancak biz yakın bir zamanda Kürt bölgelerini korumak amacıyla özel silahlı bir güç oluşturmak için çalışıyoruz”[1] sözleri bunu kanıtlıyor. Mesut Barzani’nin “Batı Kürdistanlı gençlere askeri eğitim veriyoruz… Eğer Konsey eğitimli gençlerin gönderilmesine ihtiyaç olduğu yönünde karar verirse gönderilecektir”[2] açıklamasına, PYD Başkanı Salih Müslim askeri eğitim verilen 500 kişilik bir grubun varlığını kabul ederek, “Biz bu
grubun müdahalesini de istemiyoruz”[3] diyor. “Barzani’nin batı Kürdistan’da sanıldığı gibi etkin olmadığını” da sözlerine ekliyor. Belli ki bu durum Kürt güçleri içinde bir sıkıntı olarak tartışılıyor. KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan’ın “Biz hareket olarak; bu parçada yaşanacak gelişmelerin herhangi bir parti ya da örgüt adına değil; halkımızın ortak ulusal iradesini temsil etme konumunda bulunan Kürt Yüksek Heyetinin ve ona bağlı oluşturulacak sistemi doğru buluyor, bu sistemin hayata geçmesi temelinde halkımızın bu parçadaki özgürlük mücadelesini destekliyoruz. Batı Kürdistan’daki tüm halkımızı bu birlik etrafında birleşmeye ve kenetlenmeye çağırıyoruz” diyerek yaptığı açıklamayı,[4] PYD hamlesinin yarattığı rahatsızlığa karşı ENKS ve Barzani’ye yönelik bir rahatlatma açıklaması olarak görmek gerekli. Rekabet sürecek ama dostluk da sürecek.
PYD ile Barzani etkisindeki ENKS arasındaki rekabetin ve birbirlerinden rol kapma girişimlerinin sürmesi beklenmeli.[5] Bunu ayrıca, Türkiye’nin Barzani üzerine yapacağı basınç ile birlikte düşünmek gerekli.
AKP şimdi ne yapacak?
Türkiye’nin Kürtleri hem SUK içinde yer almaya zorlayan hem de Kürtlerin haklarının tanınmamasını içeren politikası, Suriye cehenneminin ateşinde kavruldu, başarısız oldu.
Bütün bunlar olup biterken Türk Düşişleri Bakanı Davutoğlu, Suriyeli Kürtlerin birçok şehri ele geçirip, sınıra ve devlet binalarına PKK ve PYD ve Kürdistan Bölgesel Yönetimi bayrakları çekmesini SUK Başkanı Abdülbasit Seyda’ya şikayet ediyor. “O bayraklar inmeli” dileğini[6] SUK Başkanına ileten Davutoğlu, Özgür Suriye Ordusu’nu göreve çağırıyor.
Özgür Suriye Ordusu kurmaylarının Zaman gazetesine verdikleri demeç,[7] ÖSO-Selahattin Eyyubi Birliği adıyla yayınlanan video mesajdan[8] da anlaşılacağı gibi ÖSO, Kürt güçlerine karşı tavrını şimdiden ortaya koyuyor. Birçok İslamcı Kürt ÖSO saflarında çeşitli adlardaki birliklerde savaşıyor. Tek bir harekât merkezi altında toparlanmaya çalışıyorsa da Özgür Suriye Ordusu bütünlüklü değil, birbirinden bağımsız birçok yapıdan oluşuyor. Hepsi bu ismi kullanıyor. PYD Başkanı Salih Müslim’in “Bizim Özgür Suriye Ordusu’yla ilişkilerimiz iyidir”[9] sözünü bu çerçevede kavramak gerekli.
AKP hala, artık Esad rejiminin günlerinin sayılı olduğu savından hareketle politika oluşturmaya, Esad’a sığınacak ülke bulma fikirleri üretmeye çalışıyor. Oysa, Esad rejimi yıkıldığında da Suriye’yi bekleyen şey etnik ve mezhep temelli bir iç savaştır.
Ancak Suriye rejimi Annan Planı sürecindeki tutukluğunu bir kenara atarak elindeki bütün askeri cihazlarla isyancılara ağır kayıplar verdiriyor. İsyancılar ile rejim arasında ki pat durumunun uzun sürmesi aynı Irak’ta olduğu gibi bir 36. paralel etkisi yaratabilir. Kürtler bu durumun oldukça uzun sürmesine oynayacaktır. Bu arada kendi güçlerini olgunlaştıracaklardır.
PYD Başkanı Salih Müslim, Esad’ın yakın zamanda devrileceğini düşünmüyor. Daha da kaotik bir durum olacağı ve uzun sancılı bir sürece girildiği tespitinden hareket ediyor.[10]
Tayyip Erdoğan, Davutoğlu’nu Erbil’e göndereceğini açıkladı. AKP, Barzani’den PYD’yi kontrol altına alması talep edecek. AKP Ortadoğu’da kurulmak istenen Sünni eksenindeki güçler arasında saydığı Barzani’nin bir kez daha ocağına düşmüş durumda. PKK’dan sonra bir de PYD için yardım istiyor. AKP’nin kendi iktidarı için ölümcül olan bu gelişmeleri kontrol altına almak için “imkanların elverdiği” her türlü girişimde bulunacağından emin olabiliriz. İsyan eden Arapları korumak için Suriye’ye giremeyen, uçağı düşürüldüğünde hiçbir şey yapamayan AKP iktidarı Kürtlerin öz yönetimlerini yıkmak için mi Suriye’ye girecek. Bunu kime nasıl izah edebilir.
19 Temmuz’da Suriye’de Kürtler, yaşadıkları kentleri bir bir ele geçirip kendi yönetimlerini kurduklarını ilan etmeye başladığında bütün dikkatler bu gelişmeye çevrildiği sırada Türk basınında önemli bir haber yer aldı. Diyarbakır’da 15 parka verilen Kürtçe isimler yasaklanmıştı. Suriye’de bütün bunlar olurken Diyarbakır’da park isimlerini yasaklamakla uğraşan AKP’nin, Kürt sorununda savaş dışında kayda değer hangi politikası olabilir.
Batı Kürdistan’ın da özgürleştirildiği koşullarda kuzeyin Kürtleri daha ne kadar ve neyle oyalanabilir ki? BDP’nin ilk seçimlerde AKP’nin altından geri kalan Kürtleri de çekmesi için koşullar daha da olgunlaşmadı mı?
Kürt halkı içinde şimdiden başlayan coşkunun kuzey, güney, batı ya da doğu Kürdistan’da, PKK için bugüne kadar olandan çok daha fazla bir politik etki alanı yaratacağını söylemek için çok mu erken? Irak’ta federal Kürdistan bölgesi kurulduğunda Kürt sorunu bölgeselleşen bir sorun olarak değerlendirilmişti. PKK çizgisindeki PYD’nin bu hamlesi ile artık AKP-T.C. devleti için bir “iç” sorun olmaktan çıktığı açıktır.
Yoksa çaresizlik içindeki AKP bir yıl önce bütün bunları gördü de, bu nedenle mi Abdullah Öcalan bir yıldır tecritte? Bu nedenle mi bir yıldır binlerce Kürt seçilmiş, siyasetçi, aydın cezaevine dolduruldu? Bu nedenle mi Özgür Suriye Ordusu bir yıldır besleniyor? Bir zamanların kırmızı çizgilerini yerle bir eden Barzani ve güney Kürtleriyle bu nedenle mi bu kadar sıkı fıkı olunuyor?
Dipnotlar:
[1] http://www.dengeazad.com/En/NewsDetailN.aspx?id=21123&LinkID=114
[2] http://www.peyamner.com/Turkish/PNAnews.aspx?ID=283409
[3] http://www.aksam.com.tr/esad,-pkkya-karsi-koymadi–128844h.html
[4] http://www.firatnews.com/index.php?rupel=nuce&nuceID=65950
[5] Özgür Gündem gazetesinin genel yayın yönetmeni Hüseyin Aykol’la söyleşi. Aykol, PYD ve Barzani arasında iktidar çekişmesine dikkat çekiyor. http://www.bbc.co.uk/turkce/ozeldosyalar/2012/07/120725_syria_kurds_istanbul.shtml
[6] SUK başkanı bu dileği “Kürt halkı bu grupların değil devrimin yanındadır. Suriye’de bağımsızlık bayrağı dışında hiçbir bayrağın çekilmemesi konusunda talimat verdik. Kürtler, Suriye milli dokusunun bir parçasıdır. Kürt sorunu Suriye milli misakı çerçevesinde çözülür.” diye cevaplıyor.
[7] http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1322234&title=ozgur-suriye-ordusunun-etkili-ismi-zamana-konustu-nusayri-ve-kurt-devletine-asla-musaade-etmeyiz
[8] http://www.haberturk.com/dunya/haber/760974-ozgur-suriye-ordusundan-pkkya-uyari
“Katil PKK güçleri Suriye intifadasını destekleyen Kürt kardeşlerimizi hedef almaktadır ve son olarak dün Afrin ilçesinde katil PKK güçleri sivil Kürt kardeşlerimize saldırdı ve çatışmalar yaşandı. Katil PKK güçleri evleri basıyor, vatandaşların araçlarını yakıyor ve namuslu bütün insanları öldürmeye çalışıyor. .., Irkı ne olursa olsun ona acımayacağız, hiç kimse kendi kendine yönetime el koymasın ve Suriye bayrağı haricinde bir bayrak açmasın..,katil PKK’nın katil Esad’ı desteklemesinden vazgeçmesini istiyoruz.”
[9] Salih Müslim ile röportaj- Mahmut Hamsici http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2012/07/120724_pydinterview.shtml
[10] http://www.aksam.com.tr/esad,-pkkya-karsi-koymadi–128844h.html