(*) (‘Şair’ adlı şiirinden) Usta şair, ölümünün 49’uncu yılında Moskova’da mezarı başında anıldı. Ancak Nazım’a devletin birkaç yıl önce gösterdiği ilgi yok. İade-i itibar girişimleriyse yarım kaldı İnsan, bir mezar ziyaretinde mutlu olabilir mi? Ben oldum… Pazar günü Moskova’daki Novodicye Mezarlığı’nda, Nazım Hikmet’in ölüm yıldönümü için düzenlenen anma törenindeydim… Şiirleriyle tanıdığım ve çok sevdiğim ustaya, […]
(*) (‘Şair’ adlı şiirinden)
Usta şair, ölümünün 49’uncu yılında Moskova’da mezarı başında anıldı. Ancak Nazım’a
devletin birkaç yıl önce gösterdiği ilgi yok. İade-i itibar girişimleriyse
yarım kaldı
İnsan, bir mezar ziyaretinde mutlu olabilir mi? Ben oldum… Pazar günü Moskova’daki Novodicye Mezarlığı’nda, Nazım Hikmet’in ölüm yıldönümü için düzenlenen anma törenindeydim… Şiirleriyle tanıdığım ve çok sevdiğim ustaya, yattığı yerde selam edebildiğim için sevindim. Mezarına gelenlerin çokluğunu ve heyecanını görünce mutlu oldum; fotoğraf çektirenler, çoluk çocuk bir pazar sabahı ellerinde karanfillerle gelenler, Çarşı yazısını itinayla mezarına bırakanlar vardı.
Hüznü, memleket hasretiyle yanıp tutuşan dizelerine sakladım. İsyanıysa hâlâ Nazım’a sahip çıkmayı beceremeyen ülkeme…
Hayatının son yıllarını ‘mecburi sürgün’de, Moskova’da geçiren Nazım Hikmet’in vatan haini ilan edilmesinin hikayesini burada tekrarlamaya gerek yok. Hükümet, birkaç yıl evvel hoş bir hamle yapıp Nazım’ın 1951’de vatandaşlıktan çıkarılma hükmünü iptal etti. Çoğumuzun aklında bu girişim, ‘vatandaşlığı iade edildi’ olarak kaldı. Oysa vatandaşlığı iade edilmiş değil.
Anmayı düzenleyen işadamları
AKP’nin en demokratliğinin bir kanıtı sayılan, hatta seçim öncesinde büyük harflerle artı hanesine yazılan bu hareketin devamı ne yazıkki gelmedi. Bugün Nazım’ı anma törenlerinde büyükelçilik düzeyinde temsil var, çok şükür. Ama hükümetten ne bir temsilci, ne bir heyet… Kültür Bakanlığı, 20 kadar okul öğrencisini, Nazım’ın mezarına ‘memleket toprağı’ bırakmak üzere göndermiş. Oysa yavrucakların okul kitaplarında Nazım şiirleri yok!
Nazım’ı ölüm yıldönümlerinde anma geleneği, dokuz yıl önce tamamen sivil bir girişimle başladı ve devam etti. Rus-Türk işadamları birliği’nin (RTİB) çabalarıyla da sürüyor. Elbette düzenlesinler, her şeyi devletten bekleyecek halimiz yok… Ama mesele Nazım olunca, bu ülkenin tarihine yazılmış ve bir türlü silinmemiş bir utancı düzeltme sorumluluğu da herkesten evvel devletin! Hele, bir imaj çalışması olarak kullanıp sonra onu unutmak, hiç yakışmaz…
Nazım müfredata girmeli
Eğer Nazım Hikmet’e gerçek anlamda itibarını iade etmek, uğradığı haksızlığı ve yaşatılan acıları affettirmek gibi bir amaç varsa, daha yapacak çok şey var! RTİB Başkanı Ali Galip Savaşır’ın iki hayali var: 1-Moskova’da Nazım Hikmet’in adını taşıyan kütüphaneyi canlandırıp, bir kültür merkezi haline getirmek. 2-Hikmet’in eserlerinin müfredata girdiğini görmek.
Sahi, bu ülkenin gelmiş geçmiş en büyük şairlerinden birini okulda öğretmiyorsak, onu hâlâ en acı biçimde dışladığımız anlamına gelmiyor mu? Önümüzdeki yıl, Nazım’ın ölümünün 50’inci yıldönümü… Umarız devletin ona hakettigi biçimde sahip çıkması için bir 50 yıl daha beklemek zorunda kalmayız.
ŞiiRDEN HALAYA NAZIM GECESi
* Rusya’daki Türk İşadamları Birliği, Nazım Hikmet anmasını hem mezarı başında, hem de Türkiye’den davet ettikleri sanatçı ve gazetecilerle yapıyor.
* Bu yılki anma gecesi Dvorets Na Yauze Konser Salonu’nda yapıldı. Şair Ahmet Telli, o güzel sesi ve yorumuyla Nazım şiirlerini okudu. Ardından Yavuz Bingöl, bestesi yapılmış şiirleri seslendirdi.
* Bir başka güzel sürpriz de aktör Ahmet Mümtaz Ceylan’ın sahneye çıkıp Nazım’ın bir şiirini okuması oldu.
* Konserin ikinci yarısında Bingöl, Anadolu’nun sevilen türkülerini Nazım için okudu. Rusya’da yaşayan Türklerin coşkusu görülmeye değerdi. Konserin sonunda gurbetçiler halay çekti.
* Alışılmış Nazım anmalarının dışında seyreden konser, belki bazılarını yadırgatabilir. Ancak önemli olan, Nazım’ı sadece şiirleriyle ve konuşmalarla anmak değil… Memleket hasretiyle yanıp tutuşarak hayata veda eden bu büyük adamı hep beraber, şarkılarla, türkülerle, coşkuyla yaşatmak…
* Tabii ki bu yazı Nazım’ın bir şiiriyle sonlanacak. Okuyun ve onu biraz olsun anlayın: http://siir.gen.tr/siir/n/ nazim_hikmet/vatan_haini.htm