Dünya emek tarihinde de çok fazla örneği olmayan 15-16 Haziran 1970 büyük işçi direnişinin 42. yıldönümü etkinliklerinden, çok meraklısı olup sosyal medyadan izlemedinizse, ya da rastlantısal yapılmış eylemlerden birine tanıklık etmedinizse, büyük medyada sansür edildiğinden haberiniz bile olamamıştır. Doğal olarak “15-16 Haziran direnişinin ruhunu canlandırıyoruz..” başlığı altında yapılmış bu etkinlikler kadar, “direnişlerin ruhunu canlandırma” iddiaları […]
Dünya emek tarihinde de çok fazla örneği olmayan 15-16 Haziran 1970 büyük işçi direnişinin 42. yıldönümü etkinliklerinden, çok meraklısı olup sosyal medyadan izlemedinizse, ya da rastlantısal yapılmış eylemlerden birine tanıklık etmedinizse, büyük medyada sansür edildiğinden haberiniz bile olamamıştır. Doğal olarak “15-16 Haziran direnişinin ruhunu canlandırıyoruz..” başlığı altında yapılmış bu etkinlikler kadar, “direnişlerin ruhunu canlandırma” iddiaları da size çok yabancı gelebilir…
İş edindim, dün sabah cuma-cumartesi günleri yapılmış etkinlikler ile fotoğraflarına sosyal medyadan ulaşabildiğim kadarı ile ulaşmaya çalıştım. Benim bildiğimden de çok fazla merkezde eylemlerin yapıldığını, sonuç olarak kalabalıklarla katılımların, anlamlı bir birleşmeyi, buluşmayı, duruşu, direnişlerle hak arayışlardaki tırmanışı.. gördüm…
Türkiye’nin çok sayıda ilinde, çok sayıda özel sektör, kamuda taşeron işyerlerinde, işçi çıkarmaları başta, çok değişik nedenlerle gerçekleştirilen, birkaç günlük, birkaç aylık, birkaç yıllık işçi direnişlerini buluşturan eylemler, hem direnişteki toplam işçi sayısı, hem de süreçleri anlamında, medyatik, tümden gündem dışında kalmış olarak, düşündürücü olduğu kadar tek tek öyküleri ile de dudak uçuklatıcı…
15-16 Haziran’a gidilen yolda, işyeri işyeri sendikal örgütlenme, işçi haklarının geliştirilmesi savaşımı ile birlikte, yaşanan büyük sermaye direnişinin ürünü fabrika fabrika yaşanan işçi direnişlerinin canlı tanığı olarak, işyeri marka isimleri, yerlerini, tarihlerini katmaksızın, bugünün yaşanan örnekler arasındaki ilk dönemler zorlu koşullarının benzer öykülerine şaşırmamak olası değil…
42 yıl sonra 15-16 Haziran büyük işçi direnişinin yıldönümü, olsa olsa “Nostaljik anlamı, boyutları ile gündeme gelebilir. O dönemi yaşamış işçiler, solda yerlerini almış aydınlar için bir anlam taşıyabilir…” önyargısını kıran bir katılım söz konusu. 42 yıl öncesinin anıları ile gelen benim gibiler çok azınlıkta, hakları için direnen işyerlerinden gelmiş işçiler çoğunlukta…
Çapa’nın 116 gündür direnişte olan, taşeronluğa başkaldırıp kendilerini sokakta bulan direnişteki sağlık işçileri profesyonel eylemci olmuşlar… İşte Tuzla’dan, yanlış okumuyorsunuz, tam 450 gündür direnişlerini sürdüren deri çalışanları… Hem kendilerinin hem de kayıt dışının kurbanları bölgenin tersane işçilerinin, kölelik düzeninde çalıştırılmalarının bedellerini bir bir saymayı atlamıyorlar. İş cinayetlerini haykırıyorlar. 129 gündür sendikasız, örgütsüz, sokağa atılmanın şokunda, örgütlenebilme uğruna direnen Diktaş tekstil işçilerinin söylemleri, sloganları profesyonel sendikal militanlarının kıvamında. BEDAŞ işçileri sendikal çatıda toplanmanın savaşımında işlerinden olmaya karşı, Türkiye’nin enerji işçileri ile buluşarak direniyorlar…
15-16 Haziran, işyeri işyeri direnerek sendikal örgütlülüğün çatısını kuran işçilerin çalışma ve yaşam koşullarında elde ettikleri büyük başarılardan korkan sermayenin, siyasi iktidar gücünü kullanarak yasa ile DİSK’i, özünde Türk-İş’in de sendikal gücünü kırma operasyonuydu. Gece yarısı gizli çıkarılan yasaklı yasaya karşı, DİSK’li işçilerin birçok katı Türk-İş’li işçiler bu direnişe katılmışlardı…Direnişin ruhu canlanıyor mu ne?..