Ne oluyor? Herkes bir başka bugünlerde. İçlerinde sanki birikmiş bir öfke var. Bu öfkeyi boşaltacak yer arıyorlar. Çalışma masasında arkadaşıma bakıyorum, öfkeli. Sınıfa doğru giden arkadaşıma bakıyorum, öfkeli. Dışarı çıkıp çarşı pazar dolaşıp yemek yiyen arkadaşıma bakıyorum öfkeli. Öfkeli olmayan yok gibi sanki. Öfke var, öfke var, öfkeli ana yüreği… Bu öfke bir isyanın habercisi. […]
Ne oluyor? Herkes bir başka bugünlerde. İçlerinde sanki birikmiş bir öfke var. Bu öfkeyi boşaltacak yer arıyorlar. Çalışma masasında arkadaşıma bakıyorum, öfkeli. Sınıfa doğru giden arkadaşıma bakıyorum, öfkeli. Dışarı çıkıp çarşı pazar dolaşıp yemek yiyen arkadaşıma bakıyorum öfkeli. Öfkeli olmayan yok gibi sanki.
Öfke var, öfke var, öfkeli ana yüreği… Bu öfke bir isyanın habercisi. Hem de hiç durulmayacak bir isyanın habercisi. Hiç kimse aptal yerine konmak istemiyor çünkü. Fakat aptal yerine konduğuna inanıyor şimdilerde. Bu yüzden de kızgın, patlayacak yer arıyor, adam arıyor.
Daha düne kadar, (toplu sözleşme zamanına değin) gazetelere bakıyor, televizyonları izliyor. Her şeyin güllük gülistanlık olduğu mesajını alıyor, oh diyor, çok şükür diyor. Milli gelirimiz artıyor, ihracatımız artıyor, notumuzu düşüren kredi kuruluşlarına posta koyuyoruz. Hatta IMF, ‘Gerçekten bu kredi kuruluşları hata yapmıştır, Türkiye çok iyi durumda’ diyor. Çalışan ‘oh’ diyor, ‘artık maaşlarımıza zam gelir, hem de iyi bir zam gelir’ diye bakıyor. ‘Yetti artık bu konsolidasyon’ diyor. Sanayimiz gelişmiş, G-20 içine girmişiz, dünyanın en büyük ekonomilerinden biriyiz. Milli gelirimiz artmış. ‘Ebedi düşmanımız’ Yunanistan’ın hallerine bi bakın hele. “Biz baktık çok şükür dedik. Zam gelir artık dedik.” Zaten bak hükümet vergi afları ilan ediyor, bedava kömür, olmazsa beyaz eşya dağıtıyor. Libya, Suriye isyancılarına elden milyon dolarlar veriyor, Van depremzedelerine nispet yapar gibi onlara kentler kuruyor. “Zam verir, kesin verir artık” diyoruz.
Büyük gün geldi. Hükümet zam oranlarını açıkladı. Dağ fare doğurdu. Öyle bir fare ki yandaş sendika, Yunanistan’dan beter olma öngörüsüne rağmen öğle paydoslarında iş bırakma eylemi, basın açıklaması, slogan atma ve hatta miting yapma (henüz miting yapılmadı) noktasına geldi.
Bu arada KESK ve KESK’in çağrısıyla Kamu-Sen grev kararı aldı. Çünkü gazetelerde okuduklarımız, televizyonlarda izlediklerimiz doğruysa, Türkiye Çin’den sonra dünyada en fazla büyüme sağlayan ülkeyse, o zaman çalışanına da bir şeyler vermeliydi.
Ama hayır. Bu hükümet çok cimri. Yanında çalıştırdığı, işlerini yaptırdığı üç milyon memuruna para vermeyecek. Tıpkı TUSKON’u ve MÜSİAD’ı oluşturan iş adamlarının yaptığı gibi üç paraya çalıştıracak memurunu; ama okullarında Kuran-ı Kerim okutulacak, Peygamberimizin hayatı öğrenilecek ve işyerlerinde namaz kılınacak.
Buna şükür dedirtilip TUSKON’lu, MÜSİAD’lı firmalarda çalışanlar örnek gösterilecek. “Bakın oralarda asgari ücretle hatta onun da altında ücretle çalışan insanlar var. Allah gözünüzü doyursun, daha ne istiyorsunuz onlardan kat kat fazla para alıyorsunuz, hem biz sizi enflasyona ezdirmiyoruz” şeklinde sözler sarf edilecek.
Peki sonuç ne olacak? Dedim ya öfke var, öfkeli ana yüreği, öfkeli çalışanın yüreği. Bu öfke isyana dönük. İlk göstergesi grev. İsyan grevle kendini gösterecek sonra, sonrası yine ellerimizde şekillenecek, bakalım nasıl şekillenecek.