Evet, Müslüman biri de sosyalizm mücadelesi içinde olabilir ama bu mücadelenin ana rahmine “Müslümanlığı, Kuran’ı” koyamaz! Koyarsa da bu kendi tutarsızlığıdır, eleştirilir Son dönemlerde 1 Mayıs kutlamalarının ardından Türkiye gündemini meşgul eden konulardan biri de Anti-kapitalist Müslüman Gençler adı altında örgütlenen ve başını yazar İhsan Eliaçık‘ın çektiği grup oldu. Geçmiş dönemlerde de Türkiye’de birçok kez […]
Evet, Müslüman biri de sosyalizm mücadelesi içinde olabilir ama bu mücadelenin ana rahmine “Müslümanlığı, Kuran’ı” koyamaz! Koyarsa da bu kendi tutarsızlığıdır, eleştirilir
Son dönemlerde 1 Mayıs kutlamalarının ardından Türkiye gündemini meşgul eden konulardan biri de Anti-kapitalist Müslüman Gençler adı altında örgütlenen ve başını yazar İhsan Eliaçık‘ın çektiği grup oldu.
Geçmiş dönemlerde de Türkiye’de birçok kez Müslümanlık ya da İslam ile Sol’u veya sosyalizmi birlikte yorumlama çabaları olmuştu ancak belki de ilk defa bu konu bu kadar gündeme taşındı. Belki de, son 10 yıl içinde AKP’nin artık yaydan çıkmış ok misali her kesime karşı uyguladığı faşizmin, işçi-emekçi haklarının tırpanlanmasındaki büyük gayretinin, sermayenin el değiştirilmesi sürecinde yandaşlığı açıkça sergilemesinin İslamcı kesimde bulduğu yankının ilk defa bu seviyelere gelmesi ortaya çıkan tepkinin büyüklüğünde etkendir.
ABD ve uluslararası sermayeyi arkasına alarak 10 yılda gittikçe büyüyen, büyüdükçe de totaliterleşen AKP hükümetine karşı sadece sol-sosyalist kesimden değil İslamcı kesimden de tepkilerin gelmesi kaçınılmazdı. Nitekim Oslo görüşmeleri ile başlayan süreç ve ertesinde gelişen olaylar zinciri cemaat ile AKP arasında dahi çatlaklar yaratmışsa, cemaat etkisi dışında kalan İslamcı kesimlerin de AKP karşıtı tavır alması doğal karşılanabilir. Ancak sorun şu ki AKP ve faşizmine karşı doğan, doğal olan bu etki-tepki süreci ve karşı tavır anti-kapitalistliğe, sosyalizme yorulabilir mi?
Evet, işin bu kısmı 1 Mayıs’ta ellerinde çeşitli pankartlarla yer alarak bazı katılımcılar tarafından “selamlanan” ve büyük tartışmalara yol açan Anti-kapitalist Müslüman Gençleri ilgilendiriyor. Sol kesimde bu oluşum hakkında birçok tartışma yapıldı, yazılar yazıldı. Genel olarak 2 görüş ortaya çıktı;
1) Bu oluşumu AKP’ye karşı alevlenen yeni bir muhalif çizgi olarak görüp “anlamaya” çalışılması gerektiğini savunanlar.
2) Mevcut durum göz önüne alındığında, konu sosyalizm ve sol olduğunda muhalif bir çizgi olmanın yeterli olmadığını savunan ve sosyalizm ile herhangi bir dinin birlikte yorumlanmasının yanlış olacağını savunanlar.
Yeri gelmişken uzatmadan söyleyeyim şahsi olarak ben de fazla “iyi niyetin”, sorgulanmadan “anlamaya” çalışmanın tehlikeli olacağı kanısındayım. Yukarda bahsettiğim birinci görüşü savunanlar, ikinci görüşü savunanları genellikle “dar kapsamlılık” ve “sekterlik” gibi ifadeler ile suçladı. Durumu sadece din üzerinden yapılan bir eleştiriye odakladı. Oysaki ana konu yeni bir muhalefet odağının, başkaldırının doğması ve bu kişilerin “Müslüman” olması olayı değil. Mevcut duruma, üstelik muhalif her çizginin içeri tıkıldığı bir dönemde, şu ya da bu şekilde bir itirazın doğması tabii ki hoş görülebilir. Asıl konu bu itirazın anti-kapitalist bir nitelik taşıdığını söyleyerek merkezine de İslam’ı oturtmaktır. 1 Mayıs işçi-emekçi olan ve yaşadığı coğrafyada emeğin sömürülmesi başta olmak üzere her türlü eşitsizliğe karşı ses çıkarabilme cesaretini gösterenlerin bayramıdır. Bu eylemde Müslüman olan ve İslam’a inanan kişilerin de olması doğal ve gereklidir. Ancak emek sömürüsüne karşı olmanın merkezine dini inancını koymak kendi içinde çelişmektir ki 1 Mayıs gibi her manada “enternasyonal” olan bir mücadele bayramının içinde “Allah, Ekmek ve Özgürlüğü” yan yana koymak da bu çelişkinin somut göstergesidir. Bazı “sorosyalist”ler ve liberal solcular “Ne yani Müslüman olan biri sosyalist olamaz mı, ne var bunda” şeklinde düşünce ve akıldan yoksun eleştiriler yapabilir. Evet, Müslüman biri de sosyalizm mücadelesi içinde olabilir ama bu mücadelenin ana rahmine “Müslümanlığı, Kuran’ı” koyamaz! Koyarsa da bu kendi tutarsızlığıdır, eleştirilir!
Din ile sosyalizm bir arada yorumlanırken ve buna “aman ses çıkarmayalım” niyeti ile yaklaşılırken dikkat edilmesi gereken bir husus daha var. Hadi diyelim ki “İnşallah sosyalizm gelecek” ve “Müslümanlar sosyalizme, sosyalistler İslam’a” yazılı pankartları bu gençler değil başkaları açtı, peki sözü geçen oluşumun bu alana kayma potansiyeli yok mudur? Onu da geçtim “fazla sekter olmayalım, gençleri destekleyelim” diyen sol cenahın farklı alanlara kayma olasılığı yok mudur? Tarih bilimi ve arşivler bize benzer şekilde, anlamaya çalışalım edası ile “Kemalistlere” verilen destekler üzerinden birçok “ibret verici” örnek gösterirken üstelik! Anti Kapitalist Müslüman Gençlerin ortaya çıkışından itibaren sermaye medyasında büyük yer bulması ve bu gençlerin Cumhuriyet gazetesinde Ergin Yıldızoğlu’nun da yazdığı gibi anlaşılmadan, sorgulanmadan, “emek, sermaye, sömürü, tarih ve zaman, özgürlük gibi ekonomi politik, felsefe alanıyla ilgili kimi sorulara” ne dedikleri gözetilmeden desteklenmesi, bahsettiğim kaygan zeminli ve sol adına tehlikeli alanlara kayan bir süreci başlatabilir.
Bu tehlikeyi daha iyi anlamlandırabilmek için iktidar yanlısı Star gazetesindeki “solcu” bir yazarın satırlarını ele alalım. Şöyle buyuruyor; “İslami değerleri ve kültürü şu ya da bu ölçüde benimseyen, buna karşılık emperyalizmin ve kapitalizmin ezdiği milyonlarca emekçi, sosyalist hareketimizin yanına kazanılması gereken bir hedef kitle olarak önümüzde durmaktadır ve ‘sosyalizmi benimsemeleri için önce ateist olmalarını sağlamak gerekir’ gibi bir aptallığı politika olarak benimsemiyorsak, onları anlamak ve ortak bir dil geliştirmek gibi bir görevle karşı karşıyayız demektir.”
Nasıl ama? Sosyalizm ile din olgusunun belirli bir noktada çatışacağını söyleyerek bunu sınıfsal olarak incelemek ve kaygılarını dile getirmenin adı bu arkadaşlar için “insanlara sosyalizmi benimsemeleri için ateist olmayı zorunlu kılmak” oldu! Üstelik bu konuda eleştiri getiren herkesi de “Kemalizm ile ilişkisini kesememiş sol” olarak yaftalamaya pek meraklılar! Güler misin? Ağlar mısın? Çünkü işine gelmeyen şeyler dile getiren sol cenahı Kemalizm’e kaymak ile suçlarken kendileri de ne alanlara, nerelere kayıyor göremiyorlar.
Gelin Star gazetesinden aldığım paragrafın belirli bölümlerini değiştirip bir de şöyle okuyalım; “Kemalist değerleri ve devrimleri şu ya da bu ölçüde benimseyen, buna karşılık emperyalizmin ve kapitalizmin ezdiği milyonlarca emekçi, sosyalist hareketimizin yanına kazanılması gereken bir hedef kitle olarak önümüzde durmaktadır ve ‘sosyalizmi benimsemeleri için önce anti-kemalist olmalarını sağlamak gerekir’ gibi bir aptallığı politika olarak benimsemiyorsak, onları anlamak ve ortak bir dil geliştirmek gibi bir görevle karşı karşıyayız demektir.”
Bu dil size tanıdık geliyor mu? Pekiyi, yukarıdaki paragraf “doğruluklar” içermesine karşın geçmişte ve günümüzde bu dili kullanıp “aman dokunmayalım, anlamaya çalışalım” hissiyatı ile Kemalizm’den sol çıkarmaya çalışıp Kemalistlerle birlikte düzene angaje olanların sosyalizm mücadelesi adına hangi alanlara kaydığını anımsıyor muyuz? Ve bununla birlikte Star yazarı da bizimle aynı noktaya işret ederken ve ikinci paragrafı söyleyenleri “Kemalizm’e kaymış sol olarak” tanımlarken aynada kendine hiç bakmıyor mu? Bu yolun sonu da sınıfsal mücadeleyi ikinci plana atarak salt “özgürlük ve demokrasi” aşığı ve solu da buradan yola çıkarak yorumlamaya çalışan “sivil toplumcu” liberal seçeneğe çıkıyor!
İşin aslı şudur, tabii ki kapi
talist emperyalizmin ahtapot kollarında ezilen ve inanan kişilere sırf inancından dolayı sırtını dönmek yanlıştır ancak kim nasıl yorumlarsa yorumlasın, sınırları belli olan bir inancı, üstelik uzun yıllardan beri aydınlanmanın ve sınıf mücadelesinin karşısında başarı ile kullanılmış siyasal İslam’ın evrimi ortada iken, “Dinsel değerlerden hareketle sosyalizme varılabilir” şeklinde sunmak da aynı derecede yanlıştır!