Seçim döneminde televizyonlarımızda dönüp duran “Aynı sudan içmişiz biz” reklamının sahibi Erdoğan, Hopa’da “Suyumu satamazsın” diyen Metin Lokumcu’nun biber gazlı ölümünün ardından “Bu arada bir tanesi de kalp krizi geçirerek, şu anda kimliğini bilmiyorum, üzerinde de fazla durmak istemiyorum” diyor. Reklamın diğer bir sahibi Arınç ise “Bunlar organize olaylar. Tahmin ediyorum ki seçime kadar da […]
Seçim döneminde televizyonlarımızda dönüp duran “Aynı sudan içmişiz biz” reklamının sahibi Erdoğan, Hopa’da “Suyumu satamazsın” diyen Metin Lokumcu’nun biber gazlı ölümünün ardından “Bu arada bir tanesi de kalp krizi geçirerek, şu anda kimliğini bilmiyorum, üzerinde de fazla durmak istemiyorum” diyor. Reklamın diğer bir sahibi Arınç ise “Bunlar organize olaylar. Tahmin ediyorum ki seçime kadar da sürecek” tespitiyle bildik örgüte göndermede bulunuyor. “Sarı Aydın” sıfatını çoktan hak eden Murat Belge de durumdan vazife çıkartırcasına altın vuruşunu yapıyor: “Ben yola çıkarken Hopa’da adam öldüğü, bir başkasının ağır yaralandığı haberini okuyordum… Birileri bununla AKP’ye oy kaybettireceğini umuyor herhalde.”
Sol liberal tayfadan bir “eyvah” yükseliyor. Kimi gaf diyor, kimi kendisinin yurtdışında olduğu için olayın yanlış ve taraflı anlatıldığına inanmak istediğini söylüyor, kimi hızını alamayıp büyüklerine haber uçuruyor tahribatın büyümemesi için düzeltme talep ederek.
Neredeyse son on yıldır, sabah akşam “dil”in ötekileştirmesi üzerine ezberlediğimiz nutukları beynimize ite kaka sokanlar, ötekileştiren “dil”in tutsağı olmuş karşımıza çıkıyorlar. İktidarın “bir tanesi” diye tanımlayıverdiği, bir bakmışsınız ki bu ezberin dergâhındaki baba tarafından “adam”a çevrilivermiş.
Yükselen “eyvah” sesi aslında tam da Murat Belge’nin sözleriyle boşa çaba. Kendisinin “dil sürçmesi” üzerine çeşitlemelerini hatırlarsak, sol liberal ekibin tahribatın engellenmesi için debelenmesinin gereksizliği aşikâr olacak: “Bu durum aslında Freud’un ‘lapsus’ teorisine uyuyor. Çünkü Freud’a göre de biz yanlış yaptığımızda aslında yanlış yapmayız. ‘Yanlış’ dediğimiz şeyi bize bilinçdışımız yaptırır. Bilinçdışımız, aklımızda olan ama birtakım nedenlerle yüksek sesle söylemekten kaçındığımız şeyleri bir ‘dil sürçmesi’ biçiminde dışavurdurur. Freud’a göre bu bir ‘sürçme’den çok, aklından geçirdiğini ağzından kaçırma durumudur.”
Bazısı da kırgın, üzgün soruyor: Nasıl olur da vicdan ve insanlık ölür de hafızasızlık ve zalimlik başlar? Herşeyin nasıl başladığını bir kere daha hatırlayalım ve unutmayalım. Referandumun hemen ardından Murat Belge’nin ekürisi Ömer Laçiner, sol liberalizmin kâbesi Birikim’de “Yeni Bir Dönemin Eşiğinde” başlıklı bir yazı kaleme alır.
Laçiner, referandumun sonuçları sonrasında Türkiye siyasetinin yeniden şekillenmesinin kaçınılmaz olacağı ve mevcut aktörlerin hesaplaşmasının genel seçim sürecinde yaşanacağı tespitinden hareketle “Partiler, hareket ve akımlar bu ilk etabın galiplerince tayin edilecek doğrultuda ilk sınavlarına girecek ve 2011 seçimleri ertesinde ister istemez bir iç çatışma, dalgalanma, kopuşlar ve yeni oluşumlar safhası oluşacaktır” der. Siyasi akımlardaki kopuş ve ardından gelecek yeni oluşumların müjdecisi Laçiner’in sözlerini boşa çıkarmayan bir Murat Belge’dir söz konusu olan. Sol liberallerin feryadı bundandır.
Laçiner,”sosyalist sıfatlı mikrokozmoz”un başarısızlıklarından sıkılmış, en çok oyu alacak partiye meyilli kararsız seçmen edasıyla durum ve gidişin önlenemez olduğunu, dolayısıyla sosyalizmin yeni baştan tanımlanması gerektiğini bildirerek yeni görevlerini duyurur: “Artık, apayrı zihniyet dünyalarında olduğumuzu daha bir açıklıkla gördüğümüz bu mikro-dünyanın bileşenleri ile giderek uzlaşma noktalarımızın yok olduğunu fark etmekle birlikte, ortak tarihimiz ve mirasımız hatırına diyalog kanallarını daima açık tutmaya gayret eden bir dil ve tavır içinde olduk bugüne değin. Ama bu yolun sonuna geldiğimizi kabul etmek zorundayız. Bu, yalnızca bir zorunluluk değil ayrıca ahlaki bir yükümlülük, görevdir artık.”
Hâsılı, “Metin Lokumcu” pratiği, Ömer Laçiner’in başlattığı bu yeni ahlaki (!) görevin Murat Belge’nin “dil”inde cisimleşmiş halidir.
Not: Bu yazı, Haziran 2011’de yazılmıştır. Murat Belge’nin 1977 1 Mayıs’ı için “Önemli olan, karanlık güçlerin işini kolaylaştıracak, hatta onlara fırsat hazırlayacak ortamları yaratmamaktır. Provokasyonu devlet yapmış olabilir, ama ortamı sol belirledi” diyerek katliamı sola yıkarak adeta meşrulaştırılması ve Ömer Laçiner’in t24’deki söyleşisinde referandum kampanyasında “Hayır” diyen sol için kullandığı “BirGün denen paçavra” ve “Kaç paralık adamlar ki bunlar!” sözleri üzerine yayınlanmıştır.