31 Mayıs 2011’den 31 Mayıs 2012’ye HOPA DİRENİŞİNİN VE METİN LOKUMCU’NUN KATLEDİLİŞİNİN BİRİNCİ YILINDA HOPA RAPORU Halkevleri Hopa sürecinde yaşanan olayları, dava süreçlerini ve sonuçlarını ele alan bir değerlendirme raporu hazırladı. Hopa direnişinin ve Metin Lokumcu’nun katledilişinin hem AKP iktidarının “ustalık” dönemi hem de toplumsal muhalefet açısından önemli bir dönüm noktası olduğunu belirten Halkevleri raporu […]
HOPA DİRENİŞİNİN VE METİN LOKUMCU’NUN KATLEDİLİŞİNİN BİRİNCİ YILINDA HOPA RAPORU
Halkevleri Hopa sürecinde yaşanan olayları, dava süreçlerini ve sonuçlarını ele alan bir değerlendirme raporu hazırladı. Hopa direnişinin ve Metin Lokumcu’nun katledilişinin hem AKP iktidarının “ustalık” dönemi hem de toplumsal muhalefet açısından önemli bir dönüm noktası olduğunu belirten Halkevleri raporu 14 soruda Hopa sürecini anlatıyor. Halkevleri özellikle AKP iktidarının tarihi kendi zihniyeti ve amaçları doğrultusunda yeniden yazma çabalarına karşı Hopa direnişini ve Metin Lokumcu’nun öldürülüşünü direnenlerin cephesinden bugünün mücadelelerine aktarmak için bu raporu hazırladığını belirtiyor.
Hopa sürecinde Halkevi yönetici ve üyeleri de tutuklanmış, 80 yıllık bir halk örgütü olarak Halkevleri iddianemelerde “terör örgütü” olarak geçirilmişti. Erdoğan 31 Mayıs 2011’de Hopa’da açılan “Tek yol sokak, tek yol devrim – Halkevleri” pankartından başlayarak süreç boyunca Halkevleri’ni hedef göstermişti.
Halkevleri raporunun başlıkları;
Giriş
1. 31 Mayıs 2011 Tarihinde Hopa’da Ne Oldu?
2. Üyemiz, Dostumuz Öğretmen Metin Lokumcu Nasıl Öldürülmüştür?
3. Adli Tıp Raporları Ne Diyor?
4. AKP Mitingi Hopa Halkına Rağmen Nasıl Yapılmıştır? Erdoğan Hopa Halkını Nasıl Hedef Göstermiştir?
5. Erdoğan’ın Koruma Memuru Nasıl Yaralanmıştır?
6. Erdoğan Hopa’da Yaşananların Ardından Halkevleri’ni Nasıl Hedef Göstermiştir?
7. Hopa’da Yaşanan Saldırılar 31 Mayıs’ın Ardından Nasıl Devam Etmiştir? Baskınlar, Tutuklama Terörü, Yargılama Süreçleri Nasıl Yaşanmıştır?
8. Hopa’da Dava Süreçleri Nasıl İşlemiştir?
9. 31 Mayıs’ta Hopa’da Yaşananların Ardından Ülke Çapında Hopa Halkıyla Dayanışma Göstermek Ve Metin Lokumcu’nun Katledilmesini Protesto Etmek İçin Sokağa Çıkan Toplumsal Muhalefet Güçleri Nasıl Bir Saldırı İle Karşılaştı?
10. 31 Mayıs Günü Ankara’da Halkevleri Myk Üyesi Dilşat Aktaş’ın Kalçasının Kırılması, Onlarca İnsanın İşkence Görmesi İle Sonuçlanan Saldırı Nasıl Yaşanmıştır?
11. Ankara Hopa Davası Nasıl Şekillendi? Hukuki Süreç Nasıl Devam Etti?
12. Ankara Hopa Davası İddianamesi Hangi Suçlamaları İçeriyordu?
13. Halkevleri’nin İsmi Davada Nasıl ve Neden Geçirildi?
14. Son bir yıla kısa bakış
GİRİŞ
31 Mayıs 2011, AKP ile Hopa halkının karşı karşıya geldiği gündü. Güç gösterisi yapmak için ilçeye gelen Erdoğan, karşısında emeğine, çayına, deresine, yaşamına sahip çıkan AKP’nin emek, halk, doğa düşmanı politikalarına karşı çıkan, AKP’ye defol diyen bir halk buldu. 31 Mayıs günü AKP iktidarının emriyle Hopa halkına yönelen saldırıda öğretmen Metin Lokumcu öldürüldü. Bu saldırı AKP iktidarının seçim sonrası “ustalık” döneminin nasıl geçeceğini gösteren kırılma noktasıydı. AKP yalnız sosyalisti, devrimciyi, Kürt siyasetçiyi değil onlarla birlikte, hakkını arayan, emeğine, yaşamına, doğasına sahip çıkan, özgür ve demokratik bir ülke isteyen herkesi hedef alacağı bir dönemi başlattı. AKP’nin iki dönemdir adımlarını attığı, devletin AKP’de somutlaşan dönüşümü neoliberal politikalarla, yeniden yapılandırdığı kurumsal faşizmle ve gerici toplum mühendisliği projeleriyle yapısal biçim kazanırken, bu yıkım politikalarını baskı ve zoru sistematik bir biçimde arttırarak uygulamaya geçirdiği bir sürece girilmiş oldu.
Hopa raporunu 31 Mayıs 2011 tarihinden bugüne Hopa sürecinde yaşananları bütünlüklü bir biçimde aktarmanın/hatırlatmanın önemli olduğunu düşündüğümüz için kaleme aldık. Bunun hem yaşanan süreci anlamak, hem de iktidar partisinin tarihi yeniden kendi zihniyetinde yazma çabalarına karşı mücadele edenlerin kendi tarihlerine, direnişlerine sahip çıkmaları ve açığa çıkan sonuçları bugünün mücadelesi açısından değerlendirmeleri açısından önemli olduğunu düşünüyoruz. Hopa direnişi ve Metin Lokumcu tarihe ait simgeler değil bugünün mücadelesinin yol göstericileridir. O nedenle bu yıl Hopa halkı 31 Mayıs’ta herkesi direnişin umuda dönüştüğü Hopa meydanına çağırıyor. O nedenle ülkenin dört bir yanında AKP iktidarının sokakta yenileceğini bilenler Hopa direnişini yaygınlaştırmak ve büyütmek için 31 Mayıs’ta sokağa çağrı yapıyor.
Hopa süreci 31 Mayıs’la bitmedi. Hopa’da toplam 17 kişi tutuklandı. Üç ayrı dosyada 64 kişi hakkında dava açıldı, yargılama sürüyor. Metin Lokumcu’nun ölümü hakkında ise hala tek bir şüpheli ifadesi dahi alınmadı. Ankara’da 23 kişi tutuklandı. Toplam 37 kişi hakkında süren davada “silahlı terör örgütüne üye olmak, terör örgütü propagandası yapmak, kasten yaralama, kamu malına zarar verme, görevi yaptırmamak için direnme, 2911 sayılı yasaya muhalefet etme” suçlarından ceza talep ediliyor. Ayrıca 48 kişi hakkında 2911 Sayılı Yasaya Muhalefet Görevi Yaptırmamak İçin Direnme Kamu Malına Zarar Verme suçlarından bir dava daha görülüyor. Ancak Ankara Hopa eyleminde gözaltında yaşanan işkence ve cinsel tacize ilişkin şikayetlere ilişkin hiçbir adım atılmadı. Halkevleri MYK üyesi Dilşat Aktaş’ın polisler tarafından linç edilmeye çalışılması, kalça kemiğinin kırılmasına ilişkin soruşturmada bir yıl boyunca hiçbir ilerleme olmadı.
Hopa aynı zamanda faşizme karşı demokrasi mücadelesinin hak mücadeleleriyle içiçeliğini gösterirken, bu mücadele çizgisinin tüm toplumsal muhalefet için ortak bir eksen olduğunu belirginleştirdi. Hopa süreci sadece AKP iktidarının yönelimleri açısından değil aynı zamanda mücadele açısından da kritik bir dönüm noktası oldu. Hopa halkı 31 Mayıs’tan sonra yine sokaklarda direnerek HES projelerini iptal ettirdi. Hopa direnişi sermayenin ve onun temsilcisi AKP iktidarının emek düşmanı, halk düşmanı, doğa düşmanı politikalarının sokakta yenileceğini gösterdi. Tıpkı 9 Aralık’ta Ankara Adliyesi önünde ya da Hopa’da adliye önlerinde Hopa davalarının adalet divanını mahkeme önüne kuranların, karanlığa geçit vermeyeceklerin, geleceğini, haklarını, özgürlüğünü faşizme teslim etmemeye kararlı olanların, AKP iktidarının “ileri demokrasine” inanmayanların direnişinin yaşamı savunanlardan hakları için mücadele edenlere, Kürtlerden gazetecilere, öğrencilerden akademisyenlere, seçilmiş milletvekili ve belediye başkanlarına, siyasetçilere dek dünyanın en büyük “terör hapishanesine” dönüşmüş ülkemizde bu yeni dönem baskılarına topyekün direnişin mümkün olduğunu, bu şekilde kazanacağımızı gösternesi gibi.
Evet; 31 Mayıs 2011’de Hopa halkı direnirken HES’lere hayır demişti, bir yılda binlerce HES projesiyle doğa talan edildi, sadece son bir ayda onlarca işçi HES inşaatlarında iş cinayetlerinde yaşamını kaybetti. 31 Mayıs’ta Hopa halkı çayda sömürüye son diyerek direnişi başlatmıştı. Bir yıl sonra bugün tüm Karadeniz’de halk çayda kota-kontenjan zorbalığına karşı ayağa kalkıyor, yollar kesiliyor. 31 Mayıs’ta Hopa halkı AKP zulmüne karşı direniş demişti. Bugün grev yasaklarına karşı emekçiler direnişte, kölelik ücretine hayır diyen kamu emekçileri, piyasacı/gerici eğitime hayır diyen öğretmenler, veliler; kadın düşmanlığına karşı bedenimiz bizimdir diyen kadınlar, özgürlük isteyen üniversiteliler, ÖYM-TMY terörüne direnenler, özgür basın ve sanat isteyen gazeteciler, sanatçılar soka
klarda.
Bugün artık Her yer, Hopa her yer direniş! Bugün artık hepimiz Metin Lokumcu’yuz.
1. 31 MAYIS 2011 TARİHİNDE HOPA’DA NE OLDU?
AKP seçim kampanyası boyunca bir ilki tercih etmiş, Tayyip Erdoğan bir ilçede seçim mitingi yapma kararı almıştır. Seçilen ilçe ilginçtir. Sol geçmiş ile bilinen, çayda kontenjan kota uygulamaları nedeniyle emeklerinin karşılığını alamayan, HES projeleri bahanesiyle dereleri şirketlere satılmaya çalışılan ve tüm bunlara ilişkin tepkilerini eylemlerle gösteren, Karadenizin en direngen noktalarından biri, AKP iktidarına biat etmeyen Artvin’e bağlı Hopa ilçesi AKP mitingi için seçilmiştir. Erdoğan, koruma ve polis ordusu ile Hopa’ya gelmiştir. Başbakan’ın özel koruma görevlileri ile birlikte polis ilçeye geldiği andan itibaren gerginlik yaratmaya, halkı terörize etmeye başlamıştır.
31 Mayıs 2011 tarihinde Hopa halkı; emeklerine, yaşamlarına, doğaya zarar veren AKP iktidarı temsilcilerinin, Başbakan Erdoğan’ın “seçim propagandası” dinlemek istememiş iktidar politikalarını protesto etmek, ilçelerine kadar gelen başbakana AKP’yi istemediklerini duyurmak için Hopa meydanında “Su haktır satılamaz – Hopa Derelerini Koruma Platformu” pankartını açarak toplanmıştır. Henüz eylem başlamamışken Hopa halkı horon oynarken AKP’nin emri ile ilk saldırı yaşanmış, horon oynayanların üzerine gaz bombaları atılmış, tazyikli suyun yanı sıra çevik kuvvet polisi halka saldırmıştır. Hopa meydanında bir inşaata asılan içlerinde “Haklarımızı kazanmak için tek yol sokak, tek yol devrim – Halkevleri” yazılı pankartında olduğu pankartlar polis tarafından indirilmek istenmiştir.
Hopa halkının AKP iktidarını protesto etmek için bir araya geldiği ve polis saldırısının başladığı meydanla Başbakan Erdoğan’ın miting yapacağı alan arasında korkuluklarla yaya geçişine kapatılmış bir duble otoyol ve bir de çift yön şehir içi yol bulunmaktadır. Ancak daha önce de defalarca gördüğümüz gibi Başbakan Erdoğan, bulunduğu herhangi bir yerde, herhangi bir protesto biçimine tahammül etmeme tavrı ile Hopa halkına şiddetle karşılık vermiştir.
Saldırı sırasında okul ve hastaneye, dükkan içlerine, kapalı alanlara gaz bombaları yağdırılmıştır. Çevik kuvvet görevlileri, kadın erkek, yaşlı çocuk demeden önüne gelene coplarla saldırmıştır. Saldırı sırasında birçok Hopalı yaralanmış ve hastaneye götürülmüştür.
2.HALKEVİ ÜYESİ METİN LOKUMCU NASIL ÖLDÜRÜLMÜŞTÜR?
Hopa’da yaşananların görüntüleri ve Hopa halkının tanıklıkları açıktır. Metin Lokumcu polisin halka dönük saldırısını engellemeye çalışmıştır. Görüntülerde polisin “dağıtın” emrine karşı Lokumcu’nun “60 yaşındaki insanları nereye dağıtıyorsunuz, gaz atmayın çocuklar var” sözleri duyulmaktadır. Lokumcu polislere “bunalttınız beni” diyerek seslenmiştir, “beni de alın memleketi kurtarın” haykırışı herkesin hafızalarındadır. Lokumcu, hedef gözetilerek atılan gaz bombaları ve polisin müdahalesi sonucu fenalaşarak hastaneye gittiğinde kendisine darp edildiğini ifade etmiştir. Lokumcu hasta olduğu için değil gaz bombaları ve polis müdahalesinin yarattığı ortam nedeni ile ölmüş, öldürülmüştür. AKP iktidarı Metin Lokumcu’nun ölümünün baş sorumlusudur. İlçenin tamamına yayılan polis saldırıları ve Lokumcu’nun ölüm haberinin Hopa’da duyulması üzerine Hopa halkı eylemine devam etmiş, polis saldırılarına karşı kendini savunmaya çalışmıştır. Başbakan’ın iddia ettiği gibi 100-150 kişilik bir grup değil tüm Hopa halkı polisle karşı karşıya gelmiştir. Metin Lokumcu eğitim emekçileri hareketine uzun yıllar emek vermiş bir öğretmen, Kemalpaşa Halkevi üyesidir ve yıllardır halk imecesiyle gerçekleştirilen Halkevleri Kemalpaşa Halk Festivali’nin oluşumunda büyük emeği geçmiştir, HES’lere karşı direnişin içinde yer almıştır. Metin öğretmen Hopa halkının değeridir. Erdoğan’ın Metin Lokumcu’nun ardından takındığı tutum (“biri ölmüş üzerinde durmuyorum”) hala Hopa halkının hafızasındadır.
3. ADLİ TIP RAPORLARI NE DİYOR?
Trabzon Adli Tıp Grup Başkanlığı Morg İhtisas Dairesi tarafından hazırlanan raporda ölümün akciğer ve kalp rahatsızlığı sonucu olduğu belirtilmiştir. Ancak raporda ölümü “tetikleyen” nedenlerden bahsedilmemiştir. Hopa davasını yürüten avukatların talebi ile TTB Bilimsel Araştırma Kurulu toplanmış hazırladıkları raporda kişinin ölümüne neden olacak düzeyde bir kalp hastalığı ya da bir akciğer hastalığı olmadığı, otopsi raporu sonucunda bildirildiği gibi kendisinde mevcut bir hastalık sonucu ölmediğine işaret edilmiştir. Raporda ayrıca, kişinin stresli bir ortamda kimyasal gaza maruz kaldığı, ölümün kimyasal gazın akciğerde hasar, solunum yetersizliği, akciğer ödemi ve bunların tetikleyebileceği ventriküler fibrilasyondan kaynaklanabileceği söylenerek, “Ölüm ile kimyasal gaza maruz kalma arasında nedensellik ilişkisi olduğu sonucuna ulaşılmıştır” denilmiştir. Adli Tıp Uzmanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, Trabzon Morg İhtisas Dairesinde yapılan otopsi sonucunda ortaya çıkan bulguların yanlış yorumlandığını açıklamıştır. Adli tıp genel kuruluna itiraz yapılmıştır. Açıktır ki mahkeme Adli Tıp kurumuna “ölüm nedeni nedir?” sorusunu yöneltmekte “ölüme giden süreci tetikleyen unsurları, nedensellik ilişkilerini kuracak tabloyu sormamaktadır.
4.AKP MİTİNGİ HOPA HALKINA RAĞMEN NASIL YAPILMIŞTIR? ERDOĞAN HOPA HALKINI NASIL HEDEF GÖSTERMİŞTİR?
Başbakan Erdoğan Metin Lokumcu’nun ölümüne yol açan ve Hopa’da halka yönelen görülmemiş polis terörüne rağmen Hopalı olmayan insanlara yine Hopa’da miting yapmıştır. Hopa halkı bunun tanığıdır. Hopa Belediye Başkanı Turan Kasımoğlu da olaylar sonrasında yaptığı açıklamada miting alanının Rize, Trabzon ve Artvin Yusufeli’den otobüslerle getirilen kişilerle doldurulduğunu, miting sonrasında alandan çıkan topluluğun yüksekokul önündeki minibüs ve otobüs duraklarına hareket ederek ilçeden ayrıldığını beyan etmiştir.
Hopa halkı ilçede yaratılan teröre ve Metin Lokumcu’nun yaşamını kaybetmesine rağmen hiç birşey olmamış gibi mitingine devam eden Tayyip Erdoğan’a tepki göstermiştir. Erdoğan Hopa mitinginde ve ardından ilçede yaşananlara değinmezken Hopa’dan başlayarak ardından gelen tüm seçim mitinglerinde, Hopa’nın ardından geçtiği Trabzon’dan başlayarak “Meğerse eşkıya Hopa’ya da inmiş. Eli taşlı eşkıyalar oraya da inmiş. Ve ne yazık ki taşlarla araçlarımıza saldırdılar” diyerek Hopa halkını “eşkıya” ilan etmiştir. Hopa halkının direnişini kendi ifadeleriyle “eli sopalı birkaç kişinin, illegal grupların, rakip siyasi partilerin oyunu” olarak göstermek için büyük çaba harcamıştır. Erdoğan Hopa süreci tartışmalarında Metin Lokumcu’yu “birisi ölmüş”, “protestocu” gibi ifadelerle değersizleştirmiştir.
5. ERDOĞAN’IN KORUMA MEMURU NASIL YARALANMIŞTIR?
Başta Tayyip Erdoğan olmak üzere AKP yetkilileri Hopa’da halka yönelen saldırılarını ve Metin Lokumcu’nun yaşamını kaybetmesini önemsizleştirmek, saldırının polisten değil halktan geldiğini göstermek için; hız yapan seçim otobüsünün arka kapısında düşen koruma memurunu öne çıkarmıştır. Görüntüler ve Hopa halkının tanıklıkları koruma polisi Servet Erkan’nın “taş sonucu” düşmediğinin kanıtıdır. Koruma, hızlanan araçtan dengesini kaybederek düşmüş araç ise durmamıştır. Koruma polisinin araçtan düşmesine neden olan AKP’nin ilçede yarattığı terördür. Erdoğan polis saldırıları ve Lokumcu’nun ölümü ardından öf
kenin büyüdüğü Hopa’da mitingini kısa kesmiş, panik havası ile ilçeden hızla ayrılmaya çalışmıştır. Erdoğan’ın 31 Mayıs’tan sonra da günlerce devam eden olay anında görüntülere yansıyan öfkesi ve ilçeden ayrılmaya dönük kontrolsüz hızı bu kazaya neden olmuştur. Koruma polisinin yaralanmasının da sorumlusu AKP’dir, Erdoğan’dır. Koruma polisinin araçtan düşmesinin hemen ardından tüm korumaların, kolluk güçlerinin ateş açmaya başlaması Hopa’da birden fazla ölüm olmamasının büyük bir tesadüf olduğunu göstermektedir. Polis memurunun ameliyatında bulunan doktorlardan Onur Yaman da, hastanın kaşının üzerinde 3 santimetre kesik bulunduğunu anlatarak, ”Ayrıca çökme kırığı da vardı. Bu kesici bir cisim ile olabilecek bir durumdu. Küçük bir taşın bunu yapması mümkün değil. Ancak düşme sonucu da bunlar olabilir” demiştir.
6. ERDOĞAN HOPA’DA YAŞANANLARIN ARDINDAN HALKEVLERİ’Nİ NASIL HEDEF GÖSTERMİŞTİR?
Erdoğan Hopa’nın ardından geçtiği Trabzon’dan başlayarak tüm seçim mitinglerinden başlayarak Hopa direnişini seçim propagandasının bir parçası haline getirmiştir.
Aynı konuşmada “Enteresan CHP’nin devasa bir pankartı yanında kimler iş tutuyor, bilmenizi istiyorum” diyen Erdoğan, “Tek yol sokak diyor, tek yol devrim diyor. Altındaki imza ‘Halkevleri’ diyor. Değerli kardeşlerim CHP’nin yanında böyle bir pankartın asılmasına göz yummasının ne anlama geldiğini Hakkari’de gördük.” diyerek örgütümüz Halkevleri’ni hedef göstermiştir Aynı gün Ordu mitinginde sözlerini tekrar etmiştir. 1 Haziran tarihinde Erdoğan Haliç Kongre Merkezi’nde yaptığı açıklamada bu defa Hopa halkına yönelik saldırılarına “bunlar eli sopalı şehir eşkıyaları” diyerek devam etmiş, Metin Lokumcu için “Bir tanesi ölmüş tanımıyorum üzerinde de durmuyorum” ifadesini kullanmıştır. Konuşmasında “Artvin mitingimizi Hopa’da gerçekleştirelim Trabzon ve Ordu mitinglerine yetişelim istedik. Birgün önceden CHP, yanlılar, Halkevleri gibi bütün örgütler orada bir kendilerine göre bize pres yapma veya bizi Hopa’ya adeta sokmama gibi bir cürretin içine girdiler” diyerek örgütümüzü yeniden hedef göstermiştir.
Sadece Erdoğan değil Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, Hayati Yazıcı, AKP Grup Başkanvekili Suat Kılıç, Bakan Egemen Bağış gibi birçok AKP yetkilisi Hopa halkına dönük saldırılarını tekrarlamıştır. İş bununla da bitmemiş AKP il ve ilçe teşkilatı yetkilileri benzer açıklamalarda bulunuş Hopa halkından “öc alınacağı”nın altı çizilmiştir.
Bunun önemli örneklerinden biri Ardahan AKP İl Başkanı’nın yaptığı açıklamadır. Ardahan AKP İl Başkanı Yunus Baydar “…Hopa’ya yaptırım mutlaka olacak, bu olay Başbakan Erdoğan tarafından da karşılıksız kalmayacaktır” diyerek Başbakan’ını tanıdığını göstermiştir. Erdoğan 31 Mayıs’tan itibaren katıldığı tüm mitinglerde ve televizyon programlarında Hopa halkına saldırmaya ve Halkevleri’ni de hedef göstermeye devam etmiştir.
7. HOPA’DA YAŞANAN SALDIRILAR 31 MAYIS’IN ARDINDAN NASIL DEVAM ETMİŞTİR? BASKINLAR, TUTUKLAMA TERÖRÜ, YARGILAMA SÜREÇLERİ NASIL YAŞANMIŞTIR?
31 Mayıs’ta yaşananların hemen ardından İçişleri Bakanlığı, 2 Mülkiye Başmüfettişi, 1 Polis Başmüfettişi ve 1 Jandarma Başmüfettişi olmak üzere 4 Başmüfettişi görevlendirmiştir ancak bu görevlendirmeler Hopa halkına yönelik polis terörü ve Metin Lokumcu’nun ölüm nedenini araştırmak üzere değildir. Başbakan’ın “protesto edilmesini” engelleyemeyen “kamu görevlilerine” yönelik olmuştur. Artvin Emniyet müdürü Muhsin Armağan, Jandarma komutanı Mehmet Nasif halka yeterince müdahale etmedikleri için görevden alınmıştır.
Erdoğan televizyon ekranlarında “Bu bizzat İçişleri Bakanıma verdiğim talimattır” diyerek Jandarma komutanının görevden alınma emrini verdiğini ifade etmiştir. 31 Mayıs’tan bugüne kadar yaşanan tüm saldırıları bizzat Tayyip Erdoğan yönlendirmiştir. Özel harekat timlerinin katıldığı operasyonlarda yoğun şiddet uygulamış, Gözaltına alınan kişilere ilişkin avukatlara hiçbir bilgi verilmemiş, isimleri ve durumları saklanmıştır.
31 Mayıs’ın hemen ardından Hopa’da polis terörü had safhaya ulaşmıştır. İşyerleri, evler basılmış ilk gözaltı dalgasında 31 Hopalı gözaltına alınmıştır. Hopa’da yoğun şiddet uygulanarak gözaltına alınan, gözaltına alınırken ve gözaltı sırasında kaba dayak yolu ile işkenceye maruz kalan kişiler 4 gün aç susuz bırakılmış, kelepçeli halde bekletilmişlerdir. İnsan haklarına aykırı olan Terörle Mücadele Kanunu dahi Rasim Karakullukçu ve Osman Şanal tarafından uygulanmamıştır Erzurum’da özel yetkili (Eski Devlet Güvenlik Mahkemesi) savcılık tarafından 31 kişinin ifadesi herhangi veri ve olgu ortaya koymadan sırf savcılığın görev alanına dahil olsun diye terör örgütü adına suç işlemekten alınmıştır. Gözaltına alınan kişilere cezaevine gidene kadar kendi avukatları ile görüşme imkanı verilmemiştir. Yasaya aykırı olmasına rağmen soruşturma aşamasında vekaletname istenmiştir. Mahkeme, terör suçlarına ilişkin tutuklama talebini reddetmiş ancak kamu malına zarar vermek ve görevli memura direnmek suçlarından 12 kişi tutuklanmıştır. Tutuklanan Ali Aksu, İbrahim Aksu, Şafak Ustabaş, Şinasi Gümüşkaya, Önder Öner, İdris Akbıyık, Görgü Demirpençe, Yunus Aksu, Cengiz Akyüz, Şaban Kotil, Ender Yalçın ve Erhan Köse adlı kişiler görevli memura mukavemet ve kamu malına zarar vermek suçlarından Erzurum E ve H tipi cezaevlerine konulmuşlardır.
Onlarca Hopalının isminin ise “arananlar” listelerinde olduğu duyurulmuş, ilçede halka dönük baskı sistematikleştirilmiştir.
1 Haziran’da Hopa halkı öğretmen Metin Lokumcu’nun cenazesini kaldırmaya hazırlanırken telefonlar, köy yolları kesilerek, diğer ilçelerden gelenler geri çevrilerek polis terörü ile cenazeye katılım engellenmeye çalışılmıştır.
2 Haziran’da Erdoğan’ın hedef göstermesinin verdiği gözü dönmüşlükle polisler % 90 oranında zihinsel engelli olan Erkut Kibar’ı dahi gözaltına almışlardır. Erkut Kibar 3 gün gözaltında tutulmuş gözaltında kaba dayağa maruz kalmıştır.
3 Haziran’da gözaltına alınan yakınlarını adliye önünde bekleyen aileler saldırıya uğramıştır.
4 Haziran’da gözaltına alınan yakınlarının Erzurum’a götürüldüğünü duyarak uygulamayı protesto eden aileleri Hopa Emniyet Müdürü “Dağılın buradan. Gerekirse 10 bin polis yığarım” diyerek tehdit etmiştir.
12 Haziran akşamında özel timler tarafından gözaltına alınan Artvin Halkevi Başkanı Ferdi Şağbanoğlu çıkarıldığı Hopa Sulh Ceza Mahkemesi’nce tutuklanmıştır.
20 Temmuz’da Hopa’da Halkevleri Doğu Karadeniz Bölge Temsilcisi ve Derelerin kardeşliği Platformu yürütme kurulu üyesi Taylan Kaya, Hopa Halkevi Yönetim Kurulu Üyeleri Kamil Ustabaş ve Bülent Ustabaş gözaltına alınmış, 21 Temmuz’da Taylan Kaya çıkarıldığı mahkemede tutuklanmıştır.
26 Temmuz’da polis saldırısı sonucu yaşamını yitiren Metin Lokumcu’nun amcasının oğlu ve Eğitim Sen Hopa temsilcisi Osman Lokumcu ve Mete Cihan, Borçka Halkevi üyesi Yasin Öztürk gözaltına alındı. Lokumcu gece saatlerinde serbest bırakılırken, Mete Cihan tutuklanmıştır. Mete Cihan daha sonra 27 Ağustos’ta yapılan itirazın karar bağlanması sonucu serbest bırakılmıştır.
3 Ağustos 2011’da Halkevleri üyesi Onur Gümüşkaya ve ÖDP üyesi Tanju Gümüşkaya gözaltına alınmış, ardından serbest bırakılmıştır.
17 Ağustos’ta Kemalpaşa Halkevi üyesi Güven Poshoroğlu Hopa’da gözaltına alınmış ve ardından tutuklanm