Hapishanelerde başta tecrit, disiplin cezalarına yansıyan keyfi uygulamalar olmak üzere ağır koşullar olduğu yönündeki haberler üzerine Adalet Bakanlığı köşe yazarlarını Silivri’ye götürdü Hapishanelerdeki keyfi uygulamalar, hak ihlalleri ve yaşam koşullarının zorluğuna dair haberler üzerine halka ilişkiler çalışması yürüten AKP hükümeti köşe yazarlarına Silivri Hapishanesi’ni gezdirdi. Adalet ve Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan ortak incelemenin ertesi günü, […]
Hapishanelerde başta tecrit, disiplin cezalarına yansıyan keyfi uygulamalar olmak üzere ağır koşullar olduğu yönündeki haberler üzerine Adalet Bakanlığı köşe yazarlarını Silivri’ye götürdü
Hapishanelerdeki keyfi uygulamalar, hak ihlalleri ve yaşam koşullarının zorluğuna dair haberler üzerine halka ilişkiler çalışması yürüten AKP hükümeti köşe yazarlarına Silivri Hapishanesi’ni gezdirdi. Adalet ve Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan ortak incelemenin ertesi günü, 11 Mayıs’ta, on bir köşe yazarı Silivri hapishanesini gezdi.
Hürriyet gazetesinden Ahmet Hakan, Milliyet gazetesinden Aslı Aydıntaşbaş, Vatan gazetesinden Ruşen Çakır, Zaman gazetesinden Bülent Korucu, Sabah gazetesinden Emre Aköz, Star gazetesinden Ergun Babahan, Türkiye gazetesinden Rahim Er, Cumhuriyet gazetesinden Utku Çakırözer, Radikal gazetesinden Oral Çalışlar, Akşam gazetesinden Nagehan Alçı ve Taraf gazetesinden Tuncer Köseoğlu Silivri Cezaevi’ni inceledi.
Sendika.Org, köşe yazarlarının bugün yayımlanan Silivri izlenimlerini derledi. Yazılardan bölümlerin yer aldığı derlememizde yazıların tamamına ulaşmak için altlarındaki linke tıklamanız yeterli.
Komutanların gazetecilerin kaldığı hücreler – Oral Çalışlar (Radikal)
… Tabii geçmişle kıyaslandığında yemekler, sağlık hizmetleri olumlu yönde değişmişti. Hastanenin kurulmasında, Kaşif Kozinoğlu’nun kalp krizi nedeniyle yaşamını yitirmesi de bir rol oynamıştı. Kampüsün içine tam teşekküllü bir hastane inşa edilmişti.
Ancak o daracık odalar, o yalnızca gökyüzünü gören havalandırmaya baktıkça içimi karabasanlar bastı. Bu koşullarda üç sene, dört sene kalmak kolay değildi, insana uygun değildi.
…Cezaevlerinde kalan insanlar açısından uzun tutukluluk sorunu sürüyordu. Buna hâlâ bir çözüm bulunamadığı gibi tutuklamalar yaygınlaştırılarak devam ediyordu.
Cezaevini dolaşırken Türkiye’nin bir operasyon devleti olma özelliğini koruduğu hissim pekişti. Cezaevleri de bu sistemin bir parçasıydı. İç açıcı ve insani değildi.
Yazının tamamına ulaşmak için tıklayın
İşte Silivri Cezaevi – Ahmet Hakan (Hürriyet)
Gazeteciler açısından en tehlikeli gezidir “bakan” eşliğinde cezaevi gezmek.
Çünkü yakın Türkiye matbuat tarihinde bu alanda yapılan ayıplar var.
12 Eylül döneminde millet cezaevlerinde işkenceden kırılırken, yetkililer eşliğinde cezaevlerini gezip “Burası çok şahane bir yer, bir de utanmadan şikâyet ederler” tarzı yorumlar yapan gazeteciler olmuştu.
Benzer bir ayıba imza atmamak için aşırı temkinli olmakta yarar var.
En azından “yetkili beyanları”nı, tutuklu ve hükümlü yorumlarıyla dengelemek gerekir.
Lütfen cezaevi ile ilgili aktarılan bilgileri bu not eşliğinde okuyunuz.
…Oral Çalışlar 7 yıl hapis yatmış. Yarısı 70’lerde… Yarısı 80’lerde… Dedim ki: “Bir kıyasla bakalım Oral Abi… Senin zamanının cezaevleri mi daha iyiydi, bugünün Silivri Cezaevi mi?”
Hiç düşünmeden yanıt verdi: “Benim zamanımın cezaevleri daha iyiydi.”
Ardından da ekledi:
“Bizim zamanımızda bu kadar teknoloji, bu kadar hijyen, bu kadar bakım yoktu ama bu kadar ‘yalnızlaştırma’ da yoktu. Hep bir aradaydık. Koğuşlardaydık. Cezaevinde en büyük sorun yalnızlık ve insansızlık sorunudur. Bu tip cezaevleri, bu sorunu daha da çoğaltıyor.”
… Eğer bana “Gezdin gördün… Nedir durum?” derseniz, şunu söylerim:
“Allah kimseyi düşürmesin.”
Özellikle de “yüksek güvenlikli” bölüme…
Çünkü sonuç olarak…
Daracık, küçücük bir hücrede yatılıyor.
Evet, ortak kullanılan bir salon ile ortak kullanılan bir havalandırma var ama sonuçta tek kişi için ayrılan yer feci derecede basan, küçücük bir hücre…
Yatakta iki elinizi açtığınızda duvarlarla karşılaşıyorsunuz.
Standartları ne kadar yüksek olursa olsun, hijyen ne kadar parlak olursa olsun, çıkan yemekler ne kadar kaliteli olursa olsun…
Sonuçta hayatın geçtiği yer orası…
Hiç kolay değil yani…
Biz şöyle birkaç dakika içinde bile bunaldık.
Düşünün artık…
Kalanlara sabır dilemekten başka elimden bir şey gelmiyor.
Yazının tamamına ulaşmak için tıklayın
Yasak şehir Silivri – Aslı Aydıntaşbaş (Milliyet)
…Silivri bir saat gibi tıkır tıkıt işleyen, ancak soğuk bir mekân. Duvarlarda kötü reprodüksiyonlar, masalarda naylon örtüler var. (Kötü sanat eziyetlerin en büyüğü; naylon da öyle!)
1 ya da 2 kişilik koğuşların ortak kullanım alanı var. Bize gösterilen ünitelerden birinde, 7 koğuşun birlikte kullandığı bir ortak mekân ve bütün gün açık olan “havalandırma” avlusu vardı. Yatak odalarında ranzalar var; oturma odasında ise plastik masa ve sandalyeler, televizyon ve mahkumların çay ya da salata gibi basit şeyleri yapabildiği bir mutfak…
…İtiraf edeyim zaman zaman hepimiz Oral Çalışlar’a dönüp “Oral Abi sizin zamanınızda nasıldı?” diye takılsak da Silivri’de geçirdiğimiz saatler hüzünlüydü. Ben kendi adıma o soğuk koridorlarda, üzerime beton dökülmüş gibi klostrofobi hissettim. Ne kadar modern olursa olsun, zindan zindandır.
Dönüşte Sadullah Ergin “Allah göstermesin. İnsanın başına ne geleceği belli mi? Bir trafik kazası sonucu kendini burada bulabilirsin. Buradaki insani standartları yükseltmek hepimizin görevi” dedi. Dayanamadım. “Ama asıl buradaki insanları azaltmak lazım…” dedim. Başını sallayarak “O da ayrı tabii” dedi.
Yazının tamamına ulaşmak için tıklayınız
Devletin gösterdiği ve gördüğümüz Silivri – Ruşen Çakır (Vatan)
… Peki Silivri nasıl bir yer? Öncelikle bunun haberli ve bakanın bizzat dahil olduğu bir organizasyon olduğunu akılda tutmak lazım. 12 Eylül askeri rejimi döneminde üst düzey komutanların ziyaretleri öncesi askeri cezaevlerinde nasıl hummalı bir faaliyet yaşandığına tanıklık etmiş birisi olarak bu sefer de yöneticilerin bizlere çok parlak görüntüler hazırlamış olacaklarını tahmin ediyordum. Nitekim öyle oldu. Örneğin “semt polikliniği” olmaktan kısa süre önce çıkıp “devlet hastanesi” statüsüne kavuşmuş olan cezaevi hastanesi etkileyiciydi. Keza mutfak, çamaşırhane, spor salonu, halı saha, açık görüş yerleri, havalandırma gibi mekanlarda da belli bir standartın tutturulmuş olduğu anlaşılıyordu. Ama tutuklularla görüş(e)mediğimiz için bu imkanlardan ne ölçüde yararlandıklarını, ne tür talep ve şikayetleri olduğunu öğrenme durumumuz olmadı.
11 gazeteci içinde Radikal’den Oral Çalışlar ile benim dışımda cezaevinde yatmış kimse yoktu. Geri kalanların cezaevi bilgisi kitaplarda okudukları, filmlerde gördükleri ve tecrübe sahiplerinden dinlediklerinden ibaretti. Bu açıdan bakıldığında Oral ile ben diğerlerine göre avantajlı yani şanslıydık. Ama bir başka açıdan bakıldığında bizim (en azından kendi hesabıma benim) talihsiz olduğumuz söylenebilir. Örneğin birçok meslektaşımız gezdiğimiz koğuşlarda (aslında “koğuş” demek ne derece doğru olur bilmiyorum, “yaşam ünitesi” gibi tamlamalar da kulağı fazla tırmalıyor) boş yatakların başında fotoğraf çektirdi ancak ben yapmadım, daha doğrusu yapamadım. Çünkü yatan birisi, cezaevinin iyisinin olmadığını çok iyi bilir. Olsa olsa “en az kötü” veya “insani koşullara en yakın” gibi değerlen
dirmeler yapılabilir ki Silivri’nin de bu tür yorumları hak ettiğine çok emin değilim. Zira Silivri’yi Silivri yapan kampüsün fiziksel özelliklerinden ziyade içerde tutulan kişiler, onlara yöneltilen suçlamalar ve çoğu yine o kampüste görülen davaların gidişatıdır.
Yazının tamamına ulaşmak için tıklayınız
Bakana göre saray gibi – Utku Çakırözer (Cumhuriyet)
Yazının tamamına ulaşmak için tıklayınız
Silivri’deki dünya – Nagehan Alçı (Akşam)
Kısacası fiziki koşullar fena gözükmüyor ama bu tabii oradaki hayatı hafifletmez. Cezaevinin havası ve ağırlığı her yerde. Bu hava aklıma 3. yargı paketini getiriyor. Şayet paket geçerse birçok kişiye tahliye yolu görünebilir, TMK’daki maddeler değişip, ifade özgürlüğünün önündeki engeller kalkabilir. Bakan Sadullah Ergin iyi haber veriyor: Alt Komisyon aşaması tamam. Genel Kurul’a gelecek. Haziranda, Meclis tatile girmeden hayata geçmesini hedefliyoruz. Hakikaten de Adalet Bakanlığı yargı süreçlerinin hızlanması ve yargıdaki birçok alanda gelişme sağlanması için canla başla çalışıyor.
Yazının tamamına ulaşmak için tıklayınız
Her şey mükemmel ama Allah düşürmesin – Ergun Babahan (Star)
Şimdi bugüne kadar oteller, barajlar, adliye sarayları, fabrikalar gezdik de, bu ilk cezaevi turumuz. Gördüklerimizden sonra cezaevini övmek gibi absürd bir durumla karşılaştık.
Yazının tamamına ulaşmak için tıklayınız
Silivri’ye imaj düzeltme operasyonu – Bülent Korucu (Zaman)
İşte Silivri – Rahim Er(Türkiye)
Sendika.Org