Bilgiyle özgürleşim arasındaki ilişkinin nasıl kurulabileceğine yönelik uğraşı bilme tarzlarının, toplumsal eylem tarzlarıyla karşılıklı etkileşim alanlarını dikkate alır. Bilgi uzmanlarının ilk öncüleri Kilise adamıdır. Baronlar ve köylülerin okuma bilmediği ortaçağda okuma “rahibin” işiydi. Kilise hiyerarşisini sürdürebilmek için dogmaları korumak, geleneği aktarmak, mitik bir dünya imajını sunmak zorundaydılar. Pratik bilgi uzmanı, burjuvazinin gelişmesi ile ortaya çıktı. […]
Bilgiyle özgürleşim arasındaki ilişkinin nasıl kurulabileceğine yönelik uğraşı bilme tarzlarının, toplumsal eylem tarzlarıyla karşılıklı etkileşim alanlarını dikkate alır.
Bilgi uzmanlarının ilk öncüleri Kilise adamıdır. Baronlar ve köylülerin okuma bilmediği ortaçağda okuma “rahibin” işiydi. Kilise hiyerarşisini sürdürebilmek için dogmaları korumak, geleneği aktarmak, mitik bir dünya imajını sunmak zorundaydılar.
Pratik bilgi uzmanı, burjuvazinin gelişmesi ile ortaya çıktı. On yedinci yüzyıldan itibaren, Marks’ın dediği gibi kendini evrensel bir sınıf olarak görmeye başladığı andan itibaren, Tanrı yeniden göğe yükselmeye, pratik bilgi uzmanları “filozof” olmaya hazırdı. İdeoloji ruhban sınıfı tarafından değil, pratik bilgi uzmanları tarafından oluşturulacaktı. Hukukçular (Montesqieu), edebiyatçılar (Voltaire, Diderot, Rousseau), matematikçiler (d’Alembert), maliyeciler (Helvetius), hekimler yani “bu bilgelik tutkunları” burjuvazinin eylem ve taleplerini kucaklayıp doğrulayan akılcı bir evren yaratmak için bir araya geldiler. Kelimenin gerçek anlamıyla, bir “filozof” olarak, tarihte ilk ve son kez.
Bilginin üretilmesi, taşınması, aktarılmasındaki düzen ve akış burjuvazinin eylem ve talepleri doğrultusunda belirlenir. Tarihin öğrettiği budur. Ruhban sınıfı-pratik bilgi uzmanları-filozof-biliminsanı… adları, eylemleri, sıfatları ne olursa olsun ait oldukları dönemin egemen sınıfının talepleri doğrultusunda koşullandırılırlar. Seçkin değil, seçilendir. Onu atayan ve yapacağı işe karar veren egemen sınıftır. İdeolojik ve teknik eğitimleri tepeden oluşturulan seçmeci bir sistemle belirlenir. Sınıflararası ilişkiler ayıklanmalarını otomatik olarak düzenler.
Bu girizgahın amacı, İnönü Üniversitesinde 6 tesisin açılış töreninde yaşananları anlamayı kolaylaştırmak. Konu ile ilgili olarak olayı sorun eden yoldaşımız Volkan Algan’ın sol portal’da çıkan yazısına bir katkı niteliği de taşımaktadır. Olay meşhur hayırseverlerden Mahmut Çalık’a fahri doktora belgesi verilmesi. İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Cemil Çelik cüppesinin ceberrutluğuna rağmen gayet hürmetkar bir edayla yüksünmeden, elini öperek karşılıyor fahri doktor, meşhur hayırsever Mahmut Çalık’ı. Bu olayı Radikal gazetesindeki köşesine taşıyan Akif Beki, hürmetkar rektöre, tekstil sektörü duayeni Mahmut Çalık’a övgüler düzdükten sonra, Mahmut Çalık’ları beğenmeyen, onların demokratik tercihlerine tepeden bakan, seçilmiş iktidara karşı ideolojik direncin başını çekmekten akademik gelişmeye mesai ayıramayan vesayetçi burundan kıl aldırmayan rektörlere de aba altından sopa gösteriyordu. Tevazu sahibi, halk adamı, üniversitesine hizmeti asli gaye edinen Prof. Dr.’un elini öptüğü memleketin yaşı kemale ermiş, meşhur sanayicisi de bozuk Türkçesi ve ilkokul sınıf öğrencisi okuma bilgisiyle kendine bu hayır işini yapma olanağını sağlayan iktidar sahibinin elini öpüyordu.
El öpenleriniz çok olsun diyerek kendini evrensel bir sınıf olarak kuran uluslararası kapitalizmin Türkiye seksiyonunun yönelimlerini maddeleyerek özetleyelim.
1-) Türkiye’de artık bilgiyle özgürleşim arasındaki ilişki tamamen kopmuştur. Tanrının tekrar yeryüzüne indirildiği koşullarda mücadele, yeni ruhban sınıfı ile cumhuriyetin kuruluş dönem ideolojilerinin şekillendirdiği küçük burjuva pratik bilgi teknisyenlerinin son kalıntıları arasındadır.
2-) Yeni dönem, hayatın her alanında olduğu gibi Cumhuriyet üniversitelerinde de “dilencilik kültürünün” üretilmesi/yaygınlaştırılması, biat ve öfkedir. Uluslararası kapitalizmin bu toprakları mahkum ettiği İslam’dan devşirilen bu gelenektir.
Dilenci kültürünü egemen kıldılar.
Biat etmemizi istiyorlar.
Biat etmeyenlere öfke duyuyorlar.
Biat ve öfkeyi, direniş ve örgütlü mücadeleye çevirmek zorundayız.
Kapitalizm çürümüştür. Devrim insanlığın dirilişidir.