Davutoğlu, kaçırılan Lübnanlıların kurtulduğunu açıklamakta acele etti. Zira rehinelerin, Suriye’den Türkiye’ye nakli sırasında başlarına gelenlerle ilgili bilgiler, durumun iyi olduğuna dair sözlerin şansını azaltıyor Lübnanlıların geçen salı Halep bölgesinde kaçırılmasından bu yana yaşanan olaylar dizisi içinde şu noktalar kaydedilebilir: İran ‘daki kutsal mekânları ziyaretten gelen Lübnanlı Şiiler, müttefikleri rejimle savaşan Suriyeli Sünnilerce kaçırıldı. Haber, kuzey […]
Davutoğlu, kaçırılan Lübnanlıların kurtulduğunu açıklamakta acele etti. Zira rehinelerin, Suriye’den Türkiye’ye nakli sırasında başlarına gelenlerle ilgili bilgiler, durumun iyi olduğuna dair sözlerin şansını azaltıyor
Lübnanlıların geçen salı Halep bölgesinde kaçırılmasından bu yana yaşanan olaylar dizisi içinde şu noktalar kaydedilebilir: İran ‘daki kutsal mekânları ziyaretten gelen Lübnanlı Şiiler, müttefikleri rejimle savaşan Suriyeli Sünnilerce kaçırıldı. Haber, kuzey savaşlarından yeni yol savaşlarına kadar Suriye’nin kavurucu olaylarının etkisini yaşayan Lübnan’a ulaştı. Dahiye, güney ve Beka Şiileri yolları kesti. Bir hafta önce de kuzeyin, Beyrut’un ve Beka’nın Sünnileri aynısını yapmıştı. Dahiye bölgesindeki Suriyelilerin sahip olduğu bazı dükkânlara saldırılmış, öfkeli bazı gençler Suriyeli işçileri tutuklamıştı. İşler, bir karşı eylem olarak ve daha da kötü biçimde Suriyelilerin kaçırılması noktasına kadar gidebilirdi ve sonunda uzun zamandır beklenen Şii-Sünni fitnesi çıkmış olurdu. Bu arada Irak haberleri de bölgedeki kaynama derecesini arttırdı. Lübnanlı Şii hacıların otobüsü, 3 kişinin yaşamını yitirmesine, 2 kişinin de yaralanmasına yol açan bir saldırıya uğramıştı.
Kaçıranların ilk başlarda planları bu yönde olmayabilir. Sadece olup bitenlerde ‘bir hayır vardır’ diye bir olay üzerinde gerekli şeyler yapılabiliyor. Ancak Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah, patlamanın önüne geçmeyi yeniden başardı. Hizbullah ve Emel hareketi Şiileri, Nasrallah’ın sorunu çözmeye çalışacağı sözü vererek sokaklardan çekilmeleri çağrısına olumlu karşılık verdi. Sinirler biraz yatıştı, birçok bölgesel ve yerel alanda hızlanan siyasi temaslara alan açıldı.
Türk istihbaratı, Lübnanlı rehinelerin ve kaçırılan grubun yerini ‘tespit etmişti’. Türkiye Dışişleri Bakanlığı durumu bildirdi: ‘Kaçırılanlar elimizde’. Ülkesinin ‘arabuluculukların vaftiz babası’ rolüne dönmesinde hırslı olan Türk diplomasisinin başkanı Ahmet Davutoğlu ise konuyu ilan etmekte gecikmedi. Bütün Lübnan, 14 Mart ve 8 Mart grupları, Selefileri ve ilericileriyle birlikte, operasyonun kınanmasından sonra rahatladıklarını ifade etti. Ülkeyi bir tür iyimserlik ve sevgi dalgası sardı adeta. Hizbullah’ın Menar televizyon kanalı, Dahiye bölgesindeki halkın eski Lübnan Başbakanı Saad Hariri’yi selamladıklarını ve çabalarından dolayı şükranlarını aktardı. Hasan Nasrallah, aynı şeyi Bintü Cübeyl’deki konuşmasında yaptı. Gelecek akımı milletvekilleri, direnişin ekranlarında gezdi. İşler, Lübnanlıların istediğinden daha mutlu sonlara kavuşmuştu.
Lübnanlı rehineler kaybolunca…
Tam da bu noktada hiç hesapta olmayan ve hâlâ sisli olan bir şey yaşandı: Kaçırılan Lübnanlılar, Suriye topraklarıyla Türkiye’nin Adana Havaalanı’nda kayboldu. Olaylara vakıf olanlar, ortada askeri ve siyasi iki açıklamanın olacağını belirtiyor.
Birincisi, Türkiye Dışişleri Bakanlığı rehinelerin kurtulduğunu açıklamakta aceleci davrandı. Davutoğlu konuştuğu Lübnanlılara, kaçırılanların geçen Cumartesi gecesi serbest bırakılacağını tahmin ederek ‘kaçırılanların ellerinde olduklarını’ bildirdi. ‘Kaçırılanlar elimizde’ lafı, istihbarat literatüründe ‘kendi havzamızda’ oldukları anlamına gelmez. Özellikle de sahada Suriye muhalefetinden birçok grup varken… Davutoğlu’nun açıklamalarının, kaçırılan Lübnanlıların Türkiye sınırına yakın Suriye bölgesine varmalarının ardından geldiği neredeyse kesin gibi…
Ankara’yı sıkıntıya sokan detaylar
Burada Ankara ‘yı sıkıntıya sokan şeyler oldu ve bu durum, uygun çıkış yolu bulana kadar bütün operasyonun ertelenmesine sevk etti. Yine konuya vakıf olanlar, kaçırılan Lübnanlıların, Suriye topraklarından Türkiye topraklarına nakilleri sırasında başlarına ne geldiği konusunda bazı internet sitelerine sızan bilgilere dayanıyor. Türk yetkililerin rehinelerin durumunun iyi olduğu yönündeki vurguları ise bu açıklamanın şansını azaltıyor. Öte yandan Lübnan resmi kaynakları da El Ahbar gazetesine, esirlerin hepsinin iyi olduğunu vurguladı.
İkincisi, Ankara yönetiminin sergilediği bir başka acelecilik de işin bittiğini açıklamasıydı. Bu açıklama, ‘niçin Hasan Nasrallah’a yeni bir zafer verelim; kendi kitlesi karşısında ne kadar dürüst olduğunu görelim’ şeklinde bir Amerikan-Katar baskısını da beraberinde getirdi. Mümkün olduğunca bu olaydan istifade etmek için işi germekte bir beis yok.
Veriler halen belirsizliğini koruyor. Temaslar sürüyor. Resmi kaynaklar, önceki akşama kadar yeni bir gelişme olmadığını doğruluyor. Şii siyasi aklı, sorunun varacağı sonuçlardan doğabilecek çözümsüzlükleri kontrol altına almak için çaba göstererek konuyu açık hesaplarla ele alıyor. Özellikle de ortada işleri daha kötüye götürme kararı alanlar varken…