Yunanistan, Fransa ve İtalya’da yapılan seçimler sonunda, halkın kemer sıkma politikalarına karşı büyük tepki gösterdiği ortaya çıktı. Yunanistan’da 2009 seçimlerinde merkez sağ Yeni Demokrasi Partisi ile merkez sol PASOK’un oyları yüzde 80 dolayındaydı. “Acı reçete” uygulayan bu iki partinin oy oranı, son seçimlerde yüzde 30 dolayına düştü. AB destekçisi bu iki parti, 2012 yılında kamuda […]
Yunanistan, Fransa ve İtalya’da yapılan seçimler sonunda, halkın kemer sıkma politikalarına karşı büyük tepki gösterdiği ortaya çıktı. Yunanistan’da 2009 seçimlerinde merkez sağ Yeni Demokrasi Partisi ile merkez sol PASOK’un oyları yüzde 80 dolayındaydı. “Acı reçete” uygulayan bu iki partinin oy oranı, son seçimlerde yüzde 30 dolayına düştü.
AB destekçisi bu iki parti, 2012 yılında kamuda 15 bin memurun işten çıkarılacağını, asgari ücretten yüzde 22 oranında kesinti yapılacağını, emekli maaşlarının düşürüleceğini, işsizlik ödeneğinin de yüzde 20 oranında azaltılacağını açıklamıştı. Yunan halkı bu politikalara çok ciddi tepki verdi.
Seçimlerde en büyük çıkışı, oylarını yüzde 17’e yükselten ve ikinci parti konumuna gelen Radikal Sol Koalisyon (SYRİZA) yaptı. Sosyal demokrasinin sol kanadından çeşitli sosyalist ve anti-kapitalist grupların bir ittifak olan SYRİZA, AB’nin “kurtarma paketlerini” reddediyor. Yunan Komünist Partisi (KKE) ve diğer sol partilerle birlikte solun toplam oyu, yüzde 32’yi aştı. Bu oy oranı, 1958’deki yüzde 25’lik tarihi rekordan bile fazla oldu. Göçmen karşıtı politikaları savunan Nazi eğilimli faşist Altın Şafak Partisi de, yüzde 6.9 oyla parlamentoya girdi.
Fransa’da da Sosyalist Parti’nin lideri Hollande, ikinci turda yüzde 52 oyla Cumhurbaşkanı seçildi. Sosyalist parti, bizdeki anlamı ile bir sosyal demokrat parti. Ancak ikinci turda, Sol Cephe, Komünistler ve Yeşiller, belli bir ittifak çerçevesinde Hollande’ın arkasında yer aldı, ilk turdaki yüzde 28’lik oy, ikinci turda yüzde 50’yi aştı. Kuşkusuz Hollande, Yunanlı sosyalistler gibi kapitalizm karşıtı değil. Keynesyen politikaları uygulayacağını söylüyor.
Bununla birlikte Fransız sosyal demokratlarının lideri Hollande, geliri 1 milyon Avro’dan fazla olanlardan alınan yüzde 41’lik vergiyi yüzde 75’e çıkaracağını, böylece yeni yatırımları gerçekleştireceğini ifade ediyor. Bizim “sosyal demokrat” parti CHP’nin lideri Kılıçdaroğlu da, Hollande’a gönderdiği kutlama mesajında, “Sizinle aynı hedeflere yönelmiş ve elde etmiş olduğunuz sonuçla daha fazla cesaret toplamış bulunmaktayız” ifadesini kullanıyor.
Peki Kılıçdaroğlu, aynı hedeflere yönelmiş Hollande gibi Türkiye’de milli gelirin yüzde 20’sine el koyan yüzde 1’lik süper zenginden servet vergisi alabilecek mi? Özelleştirmeleri durdurup emekçilerin kıdem tazminatına göz diken, modern köleliği getiren özel istihdam bürolarına olanak sağlayan Ulusal İstihdam Stratejisi’ne hayır diyebilecek mi, muayene ve ilaçtaki katkı bedellerini kaldırabilecek mi, kendi dışındaki solla öncelikle 2014’teki yerel seçimler için bir işbirliğine gidebilecek mi?
CHP’nin önünde iki yol var: Birincisi Yunan sosyal demokrat partisi PASOK’un yolunu izlemek, yani emek karşıtı politikalar sonucu yüzde 43’lük oyunu yüzde 13’e düşürerek saf dışı kalmak ya da Fransız sosyal demokratları gibi iktidara gelebilmek. Tercih hakkı, CHP’ye aittir…