Yıl 2008, aylardan Mayıs… Marmara Üniversitesi Fizik Bölümü’nden koşar adım çıkıyor 26 yaşındaki genç… Savcılığın kapısında şöyle bir etrafına bakındıktan sonra içeri giriyor, tehdit telefonları aldığını, hayatının tehlikede olduğunu söylüyor savcılığa. Bir bir anlatıyor her şeyi. Dinliyorlar dikkatlice… Tamamdır, bir şey olursa haber ver, özel korumaya veya soruşturma açmaya şimdilik gerek yok diyerek gönderiyorlar. Kapıyı […]
Yıl 2008, aylardan Mayıs…
Marmara Üniversitesi Fizik Bölümü’nden koşar adım çıkıyor 26 yaşındaki genç…
Savcılığın kapısında şöyle bir etrafına bakındıktan sonra içeri giriyor, tehdit telefonları aldığını, hayatının tehlikede olduğunu söylüyor savcılığa. Bir bir anlatıyor her şeyi. Dinliyorlar dikkatlice…
Tamamdır, bir şey olursa haber ver, özel korumaya veya soruşturma açmaya şimdilik gerek yok diyerek gönderiyorlar. Kapıyı kapatıyor, arkasını dönüp çıkıyor savcılıktan.
İçeride iğrenç bir gülümseme…
Cinayetin 1 numaralı sanığı baba Yahya Yıldız, kırmızı bülten ile aranmasına rağmen hala bulunamadı.
Dava hala devam ediyor.
Nefret cinayetleri artmaya devam ediyor.
Eşcinseller ve Transseksüeller her geçen gün öldürülmeye mahkûm bırakılıyor.
Devlet eşcinselliği ve transseksüelliği tanımayıp, nefret suçları kapsamına almadığı sürece öldürülmeye de devam edecek…
Son olarak…
LGBTT bireyleri diyor ki;
* Cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğine dayalı ayrımcılıkla mücadele etmek için kapsamlı mevzuat şarttır ve en kısa zamanda oluşturulmalıdır…
* Yetkililer homofobik ve transfobik söylemin kabul edilemez olduğunu öncelikle kendileri bu dili kullanmaktan sakınarak ayrımcılıkla mücadelede siyasi idare göstermelidir.