“Gör, nasıl yeniden yaratılırım, Namuslu, genç ellerinle. Kızlarım, Oğullarım var gelecekte, Herbiri vazgeçilmez cihan parçası” Ahmed Arif Orta-yaş ve üzeri pekçok insanın 12 Eylül 1980 üzerine anlatacağı bir sürü faşizm hikayesi mevcuttur. Bu hikayeler, çocukları rüyalar alemine uğurlayan, mutlu sonla biten, o dingin hikayelerden değildir. Aksine, huzur kaçıracak kadar sert hikayelerdir. Sonu kanla, gözyaşıyla, işkenceyle, […]
“Gör, nasıl yeniden yaratılırım,
Namuslu, genç ellerinle.
Kızlarım,
Oğullarım var gelecekte,
Herbiri vazgeçilmez cihan parçası” Ahmed Arif
Orta-yaş ve üzeri pekçok insanın 12 Eylül 1980 üzerine anlatacağı bir sürü faşizm hikayesi mevcuttur. Bu hikayeler, çocukları rüyalar alemine uğurlayan, mutlu sonla biten, o dingin hikayelerden değildir. Aksine, huzur kaçıracak kadar sert hikayelerdir. Sonu kanla, gözyaşıyla, işkenceyle, faili meçhul cinayetlerle biten… İçinde her türden vahşet öğesinin bulunduğu hikayelerin temas yüzeyinin bu kadar geniş olması, o dönemi yaşamamış olan genç kuşaklara bile 12 Eylül faşist cuntasının ne kadar vahşi olduğu hakkında fikir veriyor.
Filistin askısından geçen bir babanın işkence görmüş kollarıyla, saçını okşadığı çocukları büyüdüler şimdi. Her biri vazgeçilmez bir Cihan parçası oldu. Babalarından dinledikleri faşizm hikayeleri bir tarafa, genç yaşta olmalarına rağmen onların da çocuklarına anlatacakları birçok zulüm hikayesi birikti, birikmeye devam ediyor.
600’e yakın tutuklu devrimci öğrencinin absürd suçlamalara maruz kalarak iradeleri zindanlarda teslim alınmaya çalışılıyor. Galatasaray Üniversitesi öğrencisi Cihan Kırmızıgül’ün başına gelen de zulüm hikayelerinden yanlızca bir tanesi. Cihan puşisini takmıştı o gün ve otobüs bekliyordu. Sonrası malum.
Cihan’ın 11 yıl 3 aylık mahkumiyetiyle biten duruşma tutanağında yer alan şekilde “Puşi diye tabir edilen bez parçası” ile birlikte Kürt kimliği de yargılanıyordu. Mahkum edilen sadece Cihan değil puşiydi aynı zamanda. Öyle ki o puşiye de el konuldu. Cihan üzerinden akıllı olun mesajı verilmek isteniyordu. Egemenlerin Kürt ile puşiyi “terörist” bağlamının dışında biraya getirememe beceriksizliği bi tarafa, popüler kültür Ortaoğu halklarının ve Kürtlerin yıllardır giydiği geleneksel giysisi puşiyi de himayesine alarak batı metropollerinde moda diye satmaya başladı. Böylelikle yaygınlaştı. Bir puşiniz var ve sistemin tarif ettiği modelde biri iseniz endişelenmenize gerek yok ,rahatlıkla takabilirsiniz. Zira puşinin kendisine değil dolandığı boyuna bakıyorlar. Kürt ve esmerseniz hele hele bir de puşi takmışsanız buradan mahkumiyet çıkarmadan durmak Türk yargı sistemine yakışmazdı. “Adaleti” ile daha önceden tanışıyorduk efendilerin; Hrant’ı öldüren beyaz bereli şahıs kendini bilmez biri olarak kaldı, “örgüt” lü suç bulunamadı. Sivas’ta insan yakmanın zaman aşımı olmaz dedik, dinlemediler. İnsan yakanların avukatlarına ödül vererek milletvekili yaptılar. Ceylan Önkol‘un gözleri hala üzerimizde. Uludere’de 34 insanın katledilişini soruşturmak yerine bomba yağdıranlara teşekkür edenlerin “adaleti” başımıza yağmaya devam ediyor. Şerzan’ın yasal mermilerle katledilişi saniye saniye gözümüzün önüne geliyor. Savcılar “o an orada bulunmasaydı ölmezdi” diyerek bizimle dalga geçti, geçmeye devam ediyorlar. Oyun aynı oyun, dekor farklı dekor. Cihan’ın da hükmü belliydi, mahkemeler düzmeceydi.
Bizimle dalga geçenlerden, bütün varlığını adaletsizlikler üzerinden kuranlardan adalet istemiyoruz!
Adalet bizim ayaklanmış halimizdir!
Kuşanın puşileri yoldaşlar, güneşi karşılamaya gidiyoruz!