1 Mayıs 2012, geleceği şekillendirebilmek için küçümsenmeyecek bir potansiyelin varlığını bir kez daha gösterdi: Önemli olan bu potansiyeli, işçilerin-emekçilerin birliği ve halkların eşitliği-özgürlüğü ve kardeşliği temelinde örgütlemektir 1 Mayıs 2012’yi KESK, DİSK, TMMOB, TTB ve Sendikal Güç Birliği Platformu ve demokrasi güçleri başta Taksim Meydanı olmak üzere birçok ilde birlikte kutladı. Bu yıl geçen yıllardan […]
1 Mayıs 2012, geleceği şekillendirebilmek için küçümsenmeyecek bir potansiyelin varlığını bir kez daha gösterdi: Önemli olan bu potansiyeli, işçilerin-emekçilerin birliği ve halkların eşitliği-özgürlüğü ve kardeşliği temelinde örgütlemektir
1 Mayıs 2012’yi KESK, DİSK, TMMOB, TTB ve Sendikal Güç Birliği Platformu ve demokrasi güçleri başta Taksim Meydanı olmak üzere birçok ilde birlikte kutladı. Bu yıl geçen yıllardan farklı olarak başta Amed olmak üzere bölge düzeyinde de on binlerce emekçinin katıldığı 1 Mayıs’a tanık olduk. Newroz ruhu 1 Mayıs ruhuyla birleşti. Yüz binlerce emekçi demokrasi ve özgürlük taleplerini haykırdı. Savaşsız sömürüsüz bir ülke ve dünya özlemini dile getirdi.
1 Mayıs’ın içeriğini boşaltmak isteyen Türk-İş ve Kamu-Sen Bursa’da, Hak-İş ve Memur-Sen ise Ankara’da Tandoğan meydanında “miting” yaptılar. Ancak bu mitinglere “1 Mayıs mitingleri” denilemez. Bu mitingler 1 Mayıs günü yapılan devlet-hükümet güdümlü mitinglerdir.
Bilindiği üzere, AKP yanlısı sendikalar ile MHP yanlısı Türkiye Kamu-Sen, 1 Mayıs’ın içeriğini belirleyemeyeceklerini kavrayınca Taksim Alanı’nda yapılan kutlamadan çekildiler. Söz konusu örgütler, 1 Mayıs’ta okunacak ortak metinde yer alması gereken bazı konulara itiraz ettiler. Bu itirazlar şunlardı: Kürt sorunun demokratik çözümünün talep edilmesi, 4+4+4 eğitim sistemine ilişkin eleştirilerin olması ve Ortadoğu’da, Suriye’deki emperyalist saldırganlığa karşı tutum alınması…
Ortak metinde anlaşamayan Türk-İş, Kamu-Sen, Birleşik Kamu-İş, açıklama yaparak İzmir’de Bornova Meydanı’nda olacaklarını ilan ettiler. Ancak Sendikal Güç Birliği Platformu, İzmir-Bornova Meydanına katılmayacağını, İzmir-Gündoğdu meydanında 1 Mayısı kutlayacağını açıkladı. Bu durum, Türk-İş yönetiminin Bursa’ya gitmesine yol açtı…
Hem Bursa’da hem de Ankara Tandoğan’da yapılan konuşma ve etkinliklerin 1 Mayıs kutlamasıyla yakından uzaktan hiçbir ilgisi olmadığı halde medya aracılığıyla öyle sunulması, kuşkusuz ki egemenlerin ve güdümündeki kuruluşların 1 Mayıs’ın devrimci ruhundan duydukları korkudan dolayıdır.
Yapılan şey mehter marşı eşliğinde bol bol ırkçılık ve gericiliktir: Grevsiz ve yasaklarla dolu sözde toplu sözleşme düzenini öngören (4688 sayılı) bir yasaya onay veren, 12 Eylül dönemini aratmayan Toplu İş İlişkileri Kanununu dayatan Hükümet ve onun Çalışma Bakanı Faruk Çelik, nutuk attı ve alkışlandı. Sendika başkanlarının yaptıkları konuşmalarda Muhsin Yazıcıoğlu övüldü, sendika bürokratı Mustafa Başol örnek gösterildi…
Söz konusu sendikalar, 1 Mayıs Taksim Meydanı’nın özgürleşmesi için çaba göstermek bir yana karşı çıktıkları halde, utanmadan Taksim Meydanı’nın özgürleşmesinden dem vurdular. Yine şimdiye kadar yapılan bütün darbeleri destekledikleri veya sesiz kalıp onayladıkları halde şimdi darbe karşıtlarıymış gibi yalan söylediler…
Bu devlet ve hükümet güdümlü örgütler, arzuladıkları sonuca ulaşamadılar. Farklı meydanlarda miting yapmalarının sınıf hareketi için bir kayıp olmadığı bir kez daha görüldü…
Ortak örgütlenme hedeflenmelidir
Ulusal İstihdam Strateji Planı içerisinde yer alan esnekleştirilmiş yeni çalışma biçimleri ile yarınların güvencesiz hale dönüştürüldüğü, 4857 Sayılı Yasa’da yapılmak istenen değişiklik ile asıl işlerde de taşeron uygulamasının önün açılacağı bir süreçten geçiliyor.
Bölgesel Asgari Ücret, İşçi İstihdam (kölelik) Büroları ve esnekleştirilmiş yeni çalışma biçimleriyle, iş yaşamı patronlar için dikensiz gül bahçesine dönüştürülmek isteniyor. 2821 ve 2822 sayılı Yasalarda yapılması düşünülen düzenlemelerle, sendikal örgütlenmenin önündeki engeller kaldırılmadığı gibi, hükümetlerin sendikalar üzerindeki tahakkümü daha da artırıyor.
Sendikal Güç Birliği Platformunun, 1 Mayıs’ta doğru tutum alması Türk-İş’i zorlamıştır. Önümüzdeki süreçte rolünü oynaması halinde daha da zorlayacaktır. Egemenlerin saldırılarına karşı KESK, DİSK, SGBP, TMMOB ve TTB’nin 1 Mayıs’ta olduğu gibi birlikte tutum belirlemeleri, tarihsel yükümlülükleridir.
Bütün eksikliklerine ve sorunlarına rağmen, 1 Mayıs 2012′ de Taksim Meydanında bir araya gelen emek ve meslek örgütleri (KESK, DİSK, TMMOB, TTB Türk-İş içindeki SGBP) demokrasi güçleriyle birlikte doğru bir eylem çizgisiyle fiili ve meşru temelde demokratik hak ve özgürlükler mücadelesini yükseltebilir, sürece müdahale edebilirler…
Sürece daha etkin bir düzeyde müdahale etmek için, söz konusu örgütlerin, hem siyasi hem de sendikal zeminde ortak örgütlenmesini hedefleyen bir güç birliği yaratmak tarihi bir görevdir.
İşçi ve Kamu emekçilerinin ortak örgütlenme hedefi, aynı zamanda milyonlarca işsizin örgütlenmesini de kapsamalıdır.
Bununla birlikte esas olarak işyeri örgütlenmesinin yaratılması en acil görev olmaya devama ediyor. İşyerlerinden doğru oluşturulacak “İşyeri Konseyleri” veya “İşyeri Meclisleri” yukarda ifade ettiğimiz ortak örgütlenmeyi-sendikal birliği olumlu yönde etkileyip besleyeceği de bir gerçektir.
Bu aynı zamanda mevcut emek ve meslek örgütlerinin kendi iç demokrasilerinin gelişmesine ve dönüşmelerine de katkı sunar. Sendikal bürokrasiye karşı mücadelenin zeminini güçlendirir.
İşyeri Konseylerinin örgütlenmesinde (Halkların Demokratik Kongresi) HDK’yı oluşturan siyasal çevreler ile diğer devrimci grup ve bireylerin de yer alması süreci daha da güçlendirecektir.
Sınıf mücadelesinin yükseltilmesi egemenlerin hareket alanını daraltacaktır. Hem emek ve meslek örgütlerinin hem de demokrasi güçlerinin önünü açacaktır.
İşçilerin ve kamu emekçilerinin somutunda sendikal hareketin doğal işlevini yeniden kazanması, demokrasi mücadelesini geliştiren, kapitalist kölelik sistemini hedefleyen, yurtsever- devrimci-sosyalist güçlerinin müdahalesiyle olacaktır.
1 Mayıs 2012, geleceği şekillendirebilmek için küçümsenmeyecek bir potansiyelin varlığını bir kez daha gösterdi: Önemli olan bu potansiyeli, işçilerin-emekçilerin birliği ve halkların eşitliği-özgürlüğü ve kardeşliği temelinde örgütlemektir.