Bu yıl 1 Mayıs ülkenin dört bir yanında coşkulu bir şekilde gerçekleşti. AKP faşizmine karşı yüz binlerce insan sokaklara döküldü. Ben size bunları anlatmak yerine AKP politikaları için sokağa dökülenleri anlatacağım: Hak-İş’in ve Memur-Sen’in Tandoğan Meydanı’nda gerçekleştirdiği o mitingi… Tandoğana gittiğinizde ilk fark ettiğiniz şey bu ülkede bir demokrasi sorunu olmadığıydı. İnsanların arasında dolaşırken onlarla […]
Bu yıl 1 Mayıs ülkenin dört bir yanında coşkulu bir şekilde gerçekleşti. AKP faşizmine karşı yüz binlerce insan sokaklara döküldü. Ben size bunları anlatmak yerine AKP politikaları için sokağa dökülenleri anlatacağım: Hak-İş’in ve Memur-Sen’in Tandoğan Meydanı’nda gerçekleştirdiği o mitingi…
Tandoğana gittiğinizde ilk fark ettiğiniz şey bu ülkede bir demokrasi sorunu olmadığıydı. İnsanların arasında dolaşırken onlarla sohbet etme fırsatı da buldum. Diyanet-Sen İstanbul 1 Nolu Şube Başkanı Osman Aydın ile ayak üstü konuştuk. 1 Mayıs ile ilgili neler düşündüğünü sorduğumda bana “1 Mayıs’da mutluyuz, coşkuluyuz. Hak aramak için buraya geldik. Hak aramak kutsaldır. Dertlerimizi, sorunlarımızı burada dile getirmeye geldik” diye cevap verdi. Asıl derdini ise “Peki sorunlarınız nedir” diye sorduğumda anlattı: “Bizim hem maddi hem de manevi problemlerimiz vardır. Memurun onuruna yakışır, ailesinin eğitimini, sağlığını sağlayabilecek bir maaş verilmesini istiyoruz. Diyanet-Sen olarak da bizim değerlerimiz var. Bu değerlerimize saygı duyulmasını istiyoruz. Meydanlar sadece başkalarının meydanları değildir. Meydanlar hepimizindir. Meydanlar kamuoyu oluşturmak içindir ,anarşi çıkartmak için değil. Meydanların ne şekilde kullanılması gerektiğini öğretmek için Tandoğan’dayız”. Yani Aydın’ın asıl derdi sokakların “anarşitlere” kalmasıymış.
Her şeyin sahtesini yapmakta usta olan AKP, Tandoğan’da Hak-İş ve Memur-Sen eliyle 1 Mayıs’ın da sahtesini yaptı. Aydın’ın dışında birçok kişi de emekçilerin en büyük sorunun ücret sorunu olduğunu düşünüyor. Türk Sağlık-Sen Urfa Şube Başkanı Mustafa Köse de bunlardan biri. Sağlıkta son dönemde artan şiddet olaylarının nedenini sorduğumda ağzında birkaç şey geveleyip geçiştiriyor beni ama yine AKP’ye dair tek bir cümle yok. Aklıma Nasrettin Hoca’nın “Hırsızın hiç mi suçu yok” fıkrası geliyor Köse ile yaptığımız konuşmanın ardından.
Mitinge katılanların arasında biraz daha dolaştıkça insanların taleplerini daha net görmeye başladım. Kimi Suriye’de tutuklu oldukları iddia edilen Adem Özkese’nin ve Hamit Coşkun’un serbest kalmasını istiyordu. Ama Türkiye’de tutuklu bulunan gazetecilerle ilgili hiçbir söylem yoktu. Kimi İsrail tarafından haksız yere tutuklanan Filistinlilerin serbest bırakılmasını istiyordu ama Türkiye’de haksız yere tutuklu bulunanların esamesi okunmuyordu. Kimi başörtüsüne özgürlük istiyordu kimi de memura en çok zammı verdiği düşüncesiyle Necmettin Erbakan’ı rahmetle anıyordu.
Alanda bu kadar geziden sonra Ankara Büyükşehir Belediyesi Mehteran Takımı’nın içerisinden geçerek kürsünün önüne geldim. Alan çalışması çok iyi yapılmıştı. Her şey oldukça profosyoneldi. Özel güvenlik birimlerinden tutun da jimijiplere, dev ekranlara kadar her şey en ince ayrıntısına kadar hazırlanmıştı. Hatta günler önce Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin neredeyse tüm reklam panolarını işgal eden Mustafa Ceceli‘nin üzerinde dökülecek konfetilerin makineleri bile hazırdı.
Kutlu ve mübarek
Mehteran’ın hazırladığı müziklerle başlayan miting, Şanlıurfa, Trabzon, İzmir ve Ankara yörelerinden halk dansları gösterileriyle devam etti. Ardından ortak basın açıklaması okundu. Ama ne basın açıklaması! Bir an açıklamanın sonunun “Yaşasın sosyalizm” sloganlarıyla biteceğini düşündüm (Açıklamanın tamamına ulaşmak için tıklayınız ). Biri türbanlı iki kadın tarafından okunan ortak basın metninde neler yoktu ki; esnekliğe, güvencesizliğe, taşeron çalıştırmaya vb. birçok şeye karşı mücadele çağrısı yapılıyordu açıklamada. Adeta ağzım açık kaldı. Sanki bu çalışma koşullarının oluşmasında sahnede duran AKP milletvekillerinin ya da Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in suçu yokmuş gibi pervasızca bunlara karşı mücadele edeceklerini söylediler. Yanımdaki bir arkadaşımşla biraz gülüştükten sonra sahneye Hak-İş Genel Başkanı Mahmur Aslan çıktı ve mitinge katılanları şu sözlerle selamladı: “1 Mayıs Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günümüz kutlu ve mübarek olsun”. Ardından Aslan, “Medeniyerler Buluşması’ndan Küresel Sendikacılık inşasına” doğru, kalpleri kendileriyle atan ‘Saraybosna, Tiran, Üsküp, Bakü, Taşkent, Priştina, Hartum, Tahran, Lefkoşe, Kudüs, Beyrut emekçilerine’ selam gönderdi. Gazze, Hama, Trablus, Tunus, Kabil ve Kahire’ye de “özgürlük ve demokrasi” mücadelesi verdikleri için ayrı selam gönderdi. Ancak her ne olduysa, AKP’nin müttefiki Bahreyn’de krala karşı mücadelelerinde canlar veren ancak yılmayan ve görkemli 1 Mayıs etkinliklerine imza atan isyancıları anmayı unutuverdi.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’i arkasına almış olan Aslan, kürsüden işçilere nutuk attı. Taşerona karşılarmış, iş cinayetlerini istemiyorlarmış, şuymuş buymuş. Hiçbir şey yapmayıp ardından da insanların gözlerinin içine baka baka yalan söyledi. Nasılsa bütün bu anlattıklarının sorumlusu bakan, arkasındaydı…
Neyse bunca yalana ve dolana daha fazla dayanamadı vücudum ve alanı terk ettim. Ben çıktıktan sonra Faruk Çelik de sahneye çıkmış ve mutluluğunu ifade etmiş. Ardından da Mustafa Ceceli’nin “o unutulmaz konseri” gerçekleşmiş ve AKP’nin 1 Mayıs oyunu böyle sona ermiş.