Baştan anlaşalım; Madımak katliamı sadece Metin Altıok’un kızı Zeynep’in veya hayatını kaybedenlerin yakınlarının şahsi meselesi değildir. Madımak katliamı hepimizin, insan olan, vicdanı olan herkesin ortak meselesidir. Bu konunun takipçisi olanlar; siyasi görüşler, dinler, mezhepler ve renkler üzerinden ayrılamaz. Kamu vicdanını derinden yaralamış, kelimelerle anlatılamayacak kadar canice gerçekleştirilmiş bir toplu cinayettir. Bir ülkede yaşanan ve bir […]
Baştan anlaşalım; Madımak katliamı sadece Metin Altıok’un kızı Zeynep’in veya hayatını kaybedenlerin yakınlarının şahsi meselesi değildir. Madımak katliamı hepimizin, insan olan, vicdanı olan herkesin ortak meselesidir.
Bu konunun takipçisi olanlar; siyasi görüşler, dinler, mezhepler ve renkler üzerinden ayrılamaz.
Kamu vicdanını derinden yaralamış, kelimelerle anlatılamayacak kadar canice gerçekleştirilmiş bir toplu cinayettir.
Bir ülkede yaşanan ve bir türlü vazgeçilemeyen ‘fikir tahammülsüzlüğü’nün gelebileceği son noktadır.
İnsanları bir otele kıstırıp orada yakan, yakamadıklarını da linç etmeye çalışan ‘yaratıklar’ı anlamaya çalışmak, onları o duruma sürükleyen sebepleri aramak, hafifletici tezler üretmek de bir nevi insanlık suçudur bana göre…
Anlaştık mı?
Öyleyse gelelim esas konuya,
Milletin vekilliği görevini üstlenmiş, siyasi arenada yüksek bir mertebeye getirilmiş bir insanın hala kanamakta olan yaramıza tuz basması anlaşılır gibi değildir.
Sevdikleri yanarak can veren insanlara karşı mahçubiyet ve utanç hissedilmesi gerekirken babası resmen ve sebepsiz yere öldürülmüş bir genç kadına ‘Peki ama hiç düşündünüz mü, Aziz Nesin o kışkırtıcı açıklamaları yapmasaydı babanız belki de hayatta olurdu’ sorusu değil bir milletvekili tarafından, laubali bir dost ortamında bile dile getirilemez.
Bazı konular tartışmaya kapalıdır.
Çünkü ortada feci şekilde ve kitlesel olarak işlenmiş bir suç vardır.
O suçun sonucunda cayır cayır yanarak ölmüş insanlar ve arkalarında bıraktıkları, adalet ‘dilenen’ yakınları vardır.
Kamu vicdanı rahatlatılmamıştır.
Katiller halen yakalanamamıştır.
Hal böyleyken ‘fikirleriyle insanları galeyana getirmiş olabilir’ demek bırakın bir milletvekilini bir insana yakışmaz!
Milletvekili Oya Eronat hepimizden, tüm Türkiye’den özür dilemelidir.
Ne oluyor yahu?
Son zamanlarda o kadar çok olay gündem oldu ki…
Son bir kaçını hatırlarsak; Gazetecilerin hapise atılması, eğitim sistemindeki köklü değişiklik, Pozantı’da tecavüze uğrayan çocuklar, Uludere, Madımak davasının zaman aşımına uğraması, Hırant Dink davasından çıkan karar gibi birçok örnek daha verebiliriz…
Son olarak Şehir Tiyatroları’nın yönetiminin tiyatroculardan alınıp bürokratlara verilmesi beraberinde ‘tiyatro oyunlarının genel ahlak ve etik kurallarına göre seçilecek olması’ üzerinden yaşanan tartışmalar. Sanatçılar sokağa döküldü, Taksim’de yürüyüşler yapıldı, imzalar toplandı, protestolar, eylemler filan… Özetle gündeme oturan diğer konulara tepki amaçlı ne yapıldıysa aynıları yapıldı..
Ve aynen diğer olaylarda olduğu gibi konu kapandı. O sokağa dökülen insanlar büyük ihtimalle ömünüzdeki haftalarda başka bir konuyla ilgili kısa süreli, geçici hatta uçucu bir tepki ortaya koyacaklar şüphesiz.
Açıkçası ben hızla değişen gündem maddeleri ve sokağa dökülen insanlar döngüsünde rüzgar çarpmışa döndüm vallahi!