12 Eylül’ün maşaları Evren-Şahinkaya ikilisinin vodviline “12 Eylül’ün yargılanması” ahmaklığıyla bakanlara, AKP rejiminin mimarları kıs kıs gülmeye devam ediyorlar. Sadece onlar değil, 12 Eylül darbesinin asıl failleri, Washington’a , “Bizim çocuklar yaptı” diye bildirenler de… 12 Eylül 1980 darbesinin esası, sermayenin emeğin üstünde tahakküm kurmasıdır, yoksa askerin sivili devirmesi değil. Bakın Demirel, “Niye müdahil olmadın?” […]
12 Eylül’ün maşaları Evren-Şahinkaya ikilisinin vodviline “12 Eylül’ün yargılanması” ahmaklığıyla bakanlara, AKP rejiminin mimarları kıs kıs gülmeye devam ediyorlar. Sadece onlar değil, 12 Eylül darbesinin asıl failleri, Washington’a , “Bizim çocuklar yaptı” diye bildirenler de…
12 Eylül 1980 darbesinin esası, sermayenin emeğin üstünde tahakküm kurmasıdır, yoksa askerin sivili devirmesi değil. Bakın Demirel, “Niye müdahil olmadın?” diyenlere, arkadaşımız Utku Çakırözer’e konuşarak, ne güzel cevap vermiş; Ben hesaplaştım, diyor, 12 Eylül ile hesabım kalmadı, diyor. Haklı. 12 Eylül, Demirel’i, başlattığı 24 Ocak Kararları’nı tamamına erdiremediği ve o günün ekonomik, politik şartlarında erdiremeyeceği anlaşıldığı için, sen kenara çekil, biz tamamlayacağız, diyenlerin darbesiydi. Demirel’in iddiası ise , bırakın ben başladığımı tamamlarım idi. Demirel alınmış rolünü 1987 referandumunda yeniden elde edince , üstüne iktidar da olunca, hesaplaşması bitti. 12 Eylül’ün sivil-asker hesaplaşması bundan ibaretti. Burası tamam. Ama 12 Eylül’ün esası “sermaye-emek” hesaplaşmasıydı, bu ise hiç yapılmadı. Evren cuntasının başlattığı emek kıyımı, anti-sendikal düzen, 1982 Anayasası’na nakşedildi. Onu, “sivil” Özal aldı tepe tepe kullandı. Demirel aldı, tepe tepe kullandı. Hatta işçi dostu bilinen Ecevit bile virgülüne dokunmadı. Son olarak o mirası yiyen ,üstünde tepinen RTE ve AKP rejimi…
12 Eylül rejiminden AKP rejimine, tüm sivilleşme , askeri vesayete, yargı vesayetine son verme teranesinini ardından değişmeyen tek şey var; emeği zapturapt altında tutmak. Emeğin örgütlenmesinin , grev ve toplu sözleşme hakkını kullanmasının önüne geçmek. Yine 12 Eylül’den AKP rejimine muktedirlerin birbirlerine devrettikleri en önemli kazanım, hegemonya işte budur; emeğe karşı kazanılmış tahakküm. Bunun en önemli göstergesi de grev hakkının geride kalan 32 yılda ne hale geldiğidir. Hiçbir şeye gerek yok, grev hakkını kullanmada nereden nereye gelinmiştir, buna bakarak değişeni ve değişmeyeni, adı değişen ama özleri değişmeyen rejimleri kıyaslayabilirsiniz.
12 Eylül, ancak emek tahakkümü rejimi ile yargılanabilir ve bu tahakküm kaldırılmadıkça onunla hesaplaşılmış sayılmaz. AKP rejimi, bu tahakkümden vazgeçer mi? İşte yeni çıkarılan memur toplu sözleşme yasası ortada. Grev hakkı nerede bu yasada. Yok. Sözün özü de budur işte…Gerisi lafı güzaf…