Yön Radyo’nun yeni belgesel radyo programı “Başka Türlü” 6 bölümlük ilk dizisini Türkiye’deki göçmen işçilere ayırdı. Senegalli, Özbek, Bulgar, Ermeni göçmen işçilerin, “en görünmeyen”lerin öyküleri bu programda. Başka Türlü, cumartesi ve pazar günleri saat 11.30’da. Tekrar bölümleri aynı günler içinde 18.30’da dinlenebilir Yön Radyo’da Özlem Devrim Bahar’ın yayına hazırladığı belgesel programı Başka Türlü, “gurbet işçileri” […]
Yön Radyo’nun yeni belgesel radyo programı “Başka Türlü” 6 bölümlük ilk dizisini Türkiye’deki göçmen işçilere ayırdı. Senegalli, Özbek, Bulgar, Ermeni göçmen işçilerin, “en görünmeyen”lerin öyküleri bu programda. Başka Türlü, cumartesi ve pazar günleri saat 11.30’da. Tekrar bölümleri aynı günler içinde 18.30’da dinlenebilir
Yön Radyo’da Özlem Devrim Bahar’ın yayına hazırladığı belgesel programı Başka Türlü, “gurbet işçileri” dediği göçmen işçilerle yola çıkıyor.
Başka Türlü, göçmen işçileri şu sözlerle anlatıyor: “Yaşadıkları şehirlerden hatta ülkelerden çalışmak için yola çıkıp, Türkiye’nin dört bir yanına dağılan görünmeyen işçiler… ‘El kapıları’, küresel dünyada bir kez daha açılıyor. Kimi, memleketinden uzakta fındık işçisi; kimi ülkesinden uzakta göçmen tekstil işçisi… Ama hepsi ‘gurbette’ buluşuyor.”
“Giderek daha çok sayıda insan, çalışmak için “sınırları” aşıyor. Üstelik sadece il sınırları dışında değil, ülke sınırları dışında da işin peşine düşülüyor. Ve bunlar çoğunlukla, göz önünde olmayan, ağır çalışma koşullarına sahip işler oluyor. Evlerden uzaktaki hayat, çoğu zaman onlarca kişiyle paylaşılan odalarda, ekmek parası için katlanılan bir yaşama dönüşüyor. Medyada sadece, “ölüm” haberleriyle bir değer kazanan bu insanlar, ekonomide ise birer istatistik olarak karşılık buluyor.”
“Hayatımızdaki görünmeyen göçmen emeklere saygıyla diyerek, programın ilk dizisiyle başlıyoruz… ‘ADRESSİZ HAYATLAR: GURBET İŞÇİLERİ’ adlı 6 bölümlük dizimizin 28 Nisan cumartesi günü yayımlanacak ilk bölümünde, yabancı gurbet işçilerini anlatacağız; Senegal ve Ukraynalı iki göçmen işçiyi tanıtacağız… İlerleyen bölümlerde, yolumuz Moğolistan’a ve Etiyopya’ya düşecek…”
“Dünya artık hiç olmadığı kadar küçük! Adını bile duymadığımız, haritada yerini bile bilmediğimiz ülkelerden, bölgelerden insanlar; bir caddede, sokağın köşesinde veyahut yolda karşıdan karşıya geçerken karşımıza çıkabiliyor, yanımızdan geçebiliyor. Dünyanın diğer büyük kentleri gibi, İstanbul’da da gözlerimiz bu görüntüyü artık yabancılamıyor, hatta kanıksamış durumda.”
“Ama buna rağmen, önemli bir fark var, içimizdeki “yabancılara” bakışta: Turist gruplarından ilgiyi ve beğeniyi esirgemeyen gözlerimiz, söz konusu “göçmenler” olduğunda, acıma ve küçük görme eşlik eder bakışımıza… Kısa sürede anlayıveririz buraya gezmeye değil, yaşamaya geldiklerini… Parasını harcayan yabancıyla, ekmek parasını buradan çıkaran yabancı arasındaki o farkı anında sezeriz… İnsan kim olduğunu, ne olduğunu üzerinde taşır çünkü; ne kadar gizlese de kendi gerçeğini bir yerden açık verir. Bu programda gurbet işçileri olarak anlatacağımız göçmenler de hep biraz öne eğik başlarıyla mahçup, ürkek, kaçamak bakışlar atıp kaçar gibi yürür giderken hallerini çoktan anlatmış olur…”
“Çoğumuz bilmeyiz, gündelik hayatımızın içinde varlığımıza teğet geçen yabancı hayatlar, neden burada? Aynı kentin aynı caddelerini, sokak kaldırımlarını beraber arşınladığımız, aynı yerden yemek yediğimiz, aynı marketten alışveriş yaptığımız, belki aynı mağazadan aynı ayakkabıyı beğendiğimiz, hatta belki aynı işi yaptığımız bu insanlar niçin memleketlerinden ayrı, burada yaşıyorlar? Bu kadar bir aradayız, görürüz, bakarız ama ne yaparlar, ne ederler çok da ilgilenmeyiz; dünya bu kadar küçükken, birbirimizden bir o kadar bihaber yaşarız…”
“İşte, bakıp da geçtiğimiz o kişilerden biri Senegalli Ömer… Karaköy’den Galata Kulesi’ne doğru çıkarken rastladığımız 3 siyah gençten en ‘İstanbullu’ olanı… Yanındaki diğer Senegalli gençlerden biri kardeşi, diğeri akrabası… Onlar, ayaklarının tozuyla daha yeni gelmişler Senegal’den… Ömer ise, 3 ay olmuş geleli… 3 ay bir göçmen için epey uzun bir süre… İlk korkular atlatılmış, ilk tanışmaların zorluğu geride bırakılmış, kent gezilmiş bakılmış, başını sokacak bir yer bulunmuş, yabancı bir ülkedeki hayatın akışına yavaş yavaş uyum sağlanmıştır artık. Ömer onlara rehberlik edecek, bize de derdini anlatacak kadar İstanbullu artık…”
“Göçmenler arasında deyim yerindeyse, en görünmez olanları… En güvencesiz olanları… en korunmasız olanları… ve en yalnız olanları ise göçmen ev işçisi kadınlar. Hayatları bir evle sınırlı… Pasaportlarına çalıştıkları evlerin sahipleri tarafından el konulduğu için izin günlerinde bile dışarıya çıkamayan; memleketlerinden ve sevdiklerinden uzakta dört duvar arasında özlemle ve sadece çalışmakla geçen günlerini, üç farklı ülkeden üç göçmen ev çalışanından dinleyeceğiz… Biri Özbekistanlı, Diğeri Bulgaristan göçmeni, bir diğeri Ermeni… Üçü de İstanbul’da gurbeti yaşıyor…”
Özlem Devrim Bahar’ın hazırladığı Başka Türlü, bir radyo belgeseli… Satır aralarında kalan hayatların, görüntü kalabalığında kaybolan yüzlerin, duyulmayan seslerin; anlatılmayan olayların, unutulan tarihin peşine düşecek; her hafta hayatın içinden ve insana dair, başka türlü şeyler anlatacak. Bu programda, bildiğimizi sandığımız gerçeklerin “başka türlü” hali var denecek.
Sendika.Org