Eğitim alanındaki son düzenleme sürecinde AKP ve Erdoğan ilk kez bu kadar açıktan din üzerinden bir karşıtlık yaratarak muhalifleri köşeye sıkıştırmaya çalıştı. MHP bu nedenle, yasanın çıkarılış şekline vs. şeklen itiraz etmek istese de, hiç sesini çıkaramadan teslim oldu. CHP ise Kılıçdaroğlu’nun yaptığı konuşmalardan anlaşılacağı gibi sanki işin esası yasanın içine sokulan ihale maddesiymiş gibi […]
Eğitim alanındaki son düzenleme sürecinde AKP ve Erdoğan ilk kez bu kadar açıktan din üzerinden bir karşıtlık yaratarak muhalifleri köşeye sıkıştırmaya çalıştı. MHP bu nedenle, yasanın çıkarılış şekline vs. şeklen itiraz etmek istese de, hiç sesini çıkaramadan teslim oldu. CHP ise Kılıçdaroğlu’nun yaptığı konuşmalardan anlaşılacağı gibi sanki işin esası yasanın içine sokulan ihale maddesiymiş gibi AKP’yi yolsuzluk, hırsızlık yapmakla suçlamayı tercih etti. Eğitimin dinselleştirilmesi konusunda ise dine, Kuran’a karşı olmadığını vurgulamak zorunda kalarak derdini anlatmaya çalıştı.
Kuşkusuz büyük çoğunluğu Müslüman olan ülkelerde siyasal İslam en önemli siyasal-toplumsal aktörken buna muhalif olan kesimlerin İslamcıların dini açıktan referans alarak yaptıkları hamlelere karşı bir söylem geliştirebilmeleri hayli zor. Erdoğan her zamanki başarılı hitabetiyle 28 Şubat sürecinde vatandaşların dini öğrenmelerinin engellendiğini, kendilerinin ise bu engelleri ortadan kaldırdığını, dindar nesiller yetiştirmek için bunun gerekli olduğunu vb. söylediğinde herhangi birisinin çok kolaylıkla kalkıp da “din düşmanlığı” damgasını yeme pahasına dini içerikli derslerin okullara konulmasına karşı çıkması hayli zor.
Siyaseti dini söylemle yapmanın kitleleri ikna etmedeki veya susturmadaki gücünü bilen AKP, sanırız bundan sonra yeni benzer hamlelerle yoluna devam edecektir. Son zamlarla temel ihtiyaçların kullanımı giderek zorlaşırken, Suriye konusunda arsızca bir tutum takınılıp her türlü belaya davetiye çıkartılırken, Kürt sorununda dolap beygiri gibi olduğu yerde dönüp dururken AKP’nin “din büyüsüne” her zamankinden daha çok ihtiyacı olacağı açıktır.
Bu süreçte dinci siyaset konusunda refleksleri zayıf olan solu iki esas hatalı tutum bekliyor: Birincisi dinsel hegemonyanın toplumsal hayatta çağdaş yaşam dinamiklerini sıkıştırması karşısında açıktan karşı durmayıp AKP’yi zayıf noktalarından vurmak adına bu dinsel-siyasal alanın dışından müdahalede bulunmak. İkincisi ise yasa meclisten geçtikten sonra bir CHP yöneticisinin gazeteye verdiği mülakatta olduğu gibi “aslında biz de müslümanız” deyip her lafa Elhamdülillah vs. diye başlayan bir söylem geliştirmek… Bu ikinci yolun hiçbir işe yaramadığı İran devrimi deneyiminden sabittir. İlki ise siyasal islamın bu kadar etkin olduğu bir dünya konjönktüründe topal ayakla sahaya çıkmak gibi bir şey olacaktır.
Öncelikle şunu söylemekte fayda var: Eğer AKP iktidarı bundan sonraki süreçte dinsel söylemi ve siyaseti açıktan ve çok daha etkin biçimde kullanacaksa bunun karşısında dinci söyleme dokunmadan karşı siyaset yapma imkanımız yoktur. Bunun yolu her lafa “Biz de müslümanız elhamdülillah….” diye başlamak ya da “esas çelişki burada değil” diyerek başka bir kulvardan AKP’ye yüklenmek olmamalıdır. Laiklik, sol siyasetin doğrudan savunmaktan kaçamayacağı çok önemli, olmazsa olmaz siyasal değerlerden birisidir.
İstersek “hak mücadeleleri”, istersek “emek eksenli” bir mücadele diyelim AKP’nin giderek azgınlaşacağı bir süreçte “laiklik” es geçilerek verilecek bir mücadele, ideolojik olarak son derece güçlü bir bileşeninden yoksun kalacak ve dinci iktidarın dinin toplumsal-siyasal hayattaki yeri konusundaki güçlü hamlelerine karşı toplumsal bir karşılık üretemediğimizden ciddi bir inandırıcılık sorunu yaşanacaktır.
Kuşkusuz bu saptama, “bu dönem mücadelenin temel ekseni Cumhuriyet devriminin ülkemize kazandırdığı laikliği savunmak” olmalıdır şeklinde anlaşılmamalı ve fakat devrimci solun yeni bir toplum tahayyülünde dinin ve toplumsal ve siyasal hayattaki yerini yeniden ele alıp ideolojik-politik bir duruş oluşturması anlamına gelmektedir. Bu duruş kısmen burjuva devrimlerinin eseri olan laiklik-laisizm argümanlarından etkilenerek ama esas olarak 300 yıllık burjuva ve 70 yıllık sosyalizm deneyimlerinin gözden geçirilmesiyle oluşturulmalıdır.