AKP’nin başarısı sadece varoşlardan aldığı destek mi? CHP’ye oy veren insanlar, dağıtılan kömürlerin, gıdaların seçimlerde insanların oylarını satmasına neden olduğunu düşünüyor. CHP yönetimi de yeni siyasi hattını varoşlara yani halka ulaşmak olarak belirlemiş; oy tabanını oluşturduğu kesimle, yeni orta sınıfla, mühendisler, doktorlar, öğretmenler reklamcılar ile varoşların dar gelirlilerin ittifakını sağlayacakmış. Bunu sağlarken de cumhuriyetçilik ve […]
AKP’nin başarısı sadece varoşlardan aldığı destek mi?
CHP’ye oy veren insanlar, dağıtılan kömürlerin, gıdaların seçimlerde insanların oylarını satmasına neden olduğunu düşünüyor. CHP yönetimi de yeni siyasi hattını varoşlara yani halka ulaşmak olarak belirlemiş; oy tabanını oluşturduğu kesimle, yeni orta sınıfla, mühendisler, doktorlar, öğretmenler reklamcılar ile varoşların dar gelirlilerin ittifakını sağlayacakmış. Bunu sağlarken de cumhuriyetçilik ve halkçılık ekseninde bu iki kesimle buluşacakmış. Kendisini yöneteni seçerken akıl tutulması yaşayan, algısına durmadan müdahale edilen, gericilikle, ekonomik kaygılarla hareket eden bu toplumda cumhuriyet ne anlam ifade ediyor? Cumhuriyetin çözülmesinde sesini çıkarmayan CHP tabanını konsolide ederken Cumhuriyetçiliğe yeniden sarılacak. Halkçılığa gelince bu kavramın içerisinde kimler yer alıyor. TÜSİAD’a bağlı sanayiciler giriyor mu? Suriye meselesini NATO’ya havale etmek de halkçılığa dahil mi? (1) Dahil ise vay halimize.
Ankara’nın Altındağ ilçesinde bu iki kesimin ayrışmasını anlamamıza yardımcı olacak bir yer var. Şunu belirteyim, orta sınıf ve varoşlarla ilgili yeni tanımlamalar getirme niyetinde değilim. Yeterince birbirine girmiş durumda, Sadece varoşlar düzen partileri için neden önemli onu anlamaya çalışalım. Örnek Mahallesi sınırları içerisindeki Babür Caddesi, hastane ve liselerin yoğun olduğu bir cadde. Otobüsle geldiğin zaman caddenin sağ tarafında kalan bölge, hastanelerdeki ve okullardaki temizlik ve güvenlik işlerini yapan emekçilerin yaşadığı bir yer… Burası aynı zamanda Ankara’daki ‘gayri meşru’ işlerin yapıldığı bir bölgedir. Varoş diye tarif edilen bölgeler genelde şehir merkezine uzaktadır. Şehrin kirliliğini barındıran bu bölge AKP’nin en fazla oy aldığı bölgelerden birisi. Caddenin sol tarafında kalan bölge ise doktorların, hemşirelerin, öğretmenlerin, yoğun yaşadığı bir yer. CHP bu bölgeden yüksek oylar alıyor.
Varoş diye tarif edilen yerde yaşayan bu toplumsal kesim düzenli bir üretimden gelen güce sahip olmasa da, dönemsel olarak çalışan insanlardan oluşuyor. Orta sınıf kültürüne sahip emekçilerin ise üretimden gelen güçlerinin dışında başka şansları yok. Yaşam tarzları itibariyle orta sınıf yaşam tarzına sahip olmaları, onları ait oldukları işçi sınıfının dışına itmiyor. Varoşlarda yaşayan insanların gecekondularda yaşamaları da onları farklı bir konuma getirmiyor. İşçi oldukları gerçeği değişiyor mu? Sınıfsal olarak farklı olmayan bu iki emekçi toplam yan yana gelmekte güçlük çekmekte. Düzenin bilinçli olarak bu ayrımı kaşıdığını söylemek hatalı olmaz. Varoşlarda yaşayan insanların ötekileştirilmesi, devletin izlemiş olduğu politika varoşlardaki insanları kimliksizleştiriyor. Eğitimli iş gücüne sahip insanlar da, bireysel yaşam alanlarını varoşlarda yaşayan insanların kısıtladığını düşünüyor. Bireysel yaşam tarzının müdahale edilme korkusu insanın aklına girmeyiversin insan aklını ‘bennnnnnnn virüsü’ gibi yer bitirir. Birlikte yaşamak zorlaşır, birlikte hareket edememeye başlarsın birlikte düşünemezsin. Sonunda bir de bakmışsın evde tek başına haberlerin karşısında seni o hale düşüren iktidara küfür etmenin dışında bir şansın kalmamış.
Bu mahallerde eskiden sosyalistler, devrimciler vardı. Kendi siyasetlerini emekçi halka anlatmanın kaygısını taşırlardı. Hissettikleri ölçüde emekçi mahallerinde varlık gösterirlerdi. Emekçilerin nefes aldıkları mahallerde bireysellik yerine dayanışmacılık ön plandayken, bugün bu mahallelerin cemaatlerin, ülkü ocaklarının kaleleri durumuna gelmesiyle toplumsal dokuda değişikler oldu. Düzenin sadık kapı kulları kendilerini bu mahallerde var ederken sosyalistler kendi dost sofralarında kendisine benzeyene ve anlayana derdini anlatmanın hazzını yaşamaya devam etti. Oysa bizi anlamayana da derdimizi anlatmak bizim işimiz.
Bu mahallerde yeniden sosyalizmi somut bir seçenek haline getirebilmek için kolları sıvayalım.
Gorki der ki:
Bir devrimcinin görevi kendi gibilerle değil, ötekilerle konuşmaktır.
(1) CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun açıklaması: “Eğer Birleşmiş Milletler karar alırsa, BM’nin bir üyesi olarak Türkiye Cumhuriyeti’ne eğer bir yükümlülük duyarsa o yükümlülüğünün gereğini yerine getirir. Ancak onun dışında kendi iradesiyle Suriye’ye girmesi, savaş ilan etmesi, tampon bölge oluşturması doğru değildir. Bunu uygun görmüyoruz.” Bilindiği gibi BM operasyonları büyük oranda NATO tarafından yürütülüyor ve Türkiye’nin pekala NATO üyesi olarak da yükümlülükleri olabilir