12 Eylül darbesine ilişkin 4 Nisan’da, Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek davanın duruşma günü yaklaşıyor. Davanın iddianamesinin sol düşmanı içeriğinden, 12 Eylülcülerin yargılanacak olmasına kadar birçok konu tartışılıyor. Sendika.Org olarak 18 Mart’ta Adana’da, Soner İlhan’ı anma etkinliğine konuk olduk. 12 Eylül’de Adana Devrimci Yol Davası’ndan idamla yargılanarak 11 yıl mahpus kalan Cabbar Gülşen, Fatih […]
12 Eylül darbesine ilişkin 4 Nisan’da, Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek davanın duruşma günü yaklaşıyor. Davanın iddianamesinin sol düşmanı içeriğinden, 12 Eylülcülerin yargılanacak olmasına kadar birçok konu tartışılıyor. Sendika.Org olarak 18 Mart’ta Adana’da, Soner İlhan’ı anma etkinliğine konuk olduk. 12 Eylül’de Adana Devrimci Yol Davası’ndan idamla yargılanarak 11 yıl mahpus kalan Cabbar Gülşen, Fatih Donma ve Veyis Sami Türkmen ile görüştük. Adanalı devrimcilerle Soner İlhan’ı andığımız sohbetimizde 12 Eylül davası ve AKP’nin başlattığı darbecilerle hesaplaşma söylemi üzerine konuştuk.
Soner İlhan üzerine başlayan sohbetimizde ilk sözü Cabbar Gülşen aldı.
Bize biraz Soner İlhan’dan ama ondan önce Adana ve Adana’daki devrimci mücadeleden bahseder misiniz?
Adana şöyle bir şeydir. Adana demek Mersin demektir, Antep demektir, Hatay demektir, kısmen Maraş demektir. Burada esen rüzgâr bu yerleri de etkiler. 77 den önce bu bölgede 50-100 kişi ya vardık ya yoktuk. İçimizdeki 3-5 kişi de Ankaralıydı. Yüksekokuldan gelen arkadaşlardı. Onların sayesinde biz Devrimci Yol hareketiyle buluşma şansı bulduk. Faşizme karşı mücadele ile de bölgede kitleselleştik. Devrimci Yol çevresinden arkadaşlar 77’de Ankara’dan Adana’ya geldiler. Soner abi (İlhan)sonradan gelen arkadaşımızdı. Ondan önce Behçet Dinlerer arkadaşımız vardı. O daha sonra Ankara’da işkencede öldürüldü. 77-79 sürecinde 79’da okullarda özellikle lisede üniversitede kısmen de fabrikalarda Devrimci Yol ismi, bakışı, duruşu yaygın olarak benimsenmeye başlandı. 79’da bir şey daha oldu. Türkiye’de kimi illerde kısmi sıkıyönetim ilan edildi, sivil faşist saldırılar öne çıkmaya başladı. Polisin devre dışı kaldığı sivil faşistlerle devlet kurumlarının içi içe geçtiği bir dönem yaşandı. Bu dönemde her yerde olduğu gibi Adana’da da siyasi hareket kabuk değiştirdi. Soner Abi, Adana’ya o süreçte geldi. Adana’da devrimci mücadelenin, siyasal hareketin, hareket misyonuna vecibelerine kavuşması tartışmalarının yürüdüğü bir dönemde Adana’da bulundu. Bu yönüyle Adana’da genişleyen bir hareket içerisinde örgütlenme çabasının başlangıcı Soner abidir.
Adana’da devrimci hareketi düşünecek olursak burada işgalin kırılması ve bunda bölge dışından gelen arkadaşların yarattığı tılsım neydi.
Öncelikle Adana bir sanayi kentidir. Bakmayın şimdi fabrikalar sönük. İkinci önemli şey devletin Kürdistan kapısı bizim Adana’dır. Üçüncü önemli nokta sivil faşist hareket kentte etkilidir. Alparslan Türkeş, Adana milletvekilidir. Sivil faşist hareket Adana’ya sanayi kenti olmasından dolayı özel önem vermiştir. Hareketlilikleri 60’ların ikinci yarısından başlayıp 70’lerde hız kazanmıştır. Bizim hareketimizin büyümesinde okulda fabrikada mahallede bu yapılara karşı iradi müdahalede bulunmasının payı vardır. Devrimci hareket o konuda gereği neyse silahlı mücadelenin gereği neyse onu yaparak toplum nezdinde meşrulaştı ve çok kısa bir süre içerisinde kitleselleşti. Bu durumda hem Ankara’dan gelen arkadaşların hem Adanalıların büyük katkısı var.
Behçet Dinlerer, Veli Eskili ve Soner İlhan bunlar üç arkadaş Çukurova’da devrimcilik yapan arkadaşlarımız. Sadece onlar değil eksik olur. Necdet Abi’ler (Necdet Erdoğan Bozkurt) Ayşe’ler Hafize’ler, İskenderun’daki Laz Memed’in ( gerçek adı neydi hala bilmiyorum) Erkan Kaya’nın azımsanamayacak katkıları olmuştur.
Darbeyi nasıl karşıladı Adana?
Buna cevap vermeden önce 12 Eylül geldiğinde hemen o günlerde Adana’da nasıl bir durum vardı onu anlatmak gerekir. 12 Eylül geldiğinde Sabancı’ya ait bir tane fabrika çalışmıyordu. Yaklaşık 20 ile 40 bin arası insan direnişteydi. Bossaların hepsi Marsa’sı Özbucak’ı. 12 Eylül 1980 zili çaldığında Kenan
Evren cuntası geldiğinde kentte bir tane fabrikada şalter çalışmıyordu. Bunu yaratan, örgütleyen, bunu kontrol eden bir devrimci harekettik biz. Fakat bu büyük gelişmeyi biz 12 Eylül sonrasına çok kolay taşıyamadık. O örgütlülüğün getirdiği yeni dönemin mücadelesine biz taşıyamadık. Sadece Adana’da değil Türkiye genelinde taşıyamadık. Bilinen eksiklikler sıralanabilir. Yalnızca Adana’da değil, Ankara’da, İstanbul’da, Trakya’da, Karadeniz’de de benzer şeyler yaşandı. Bir yıl içinde belki de o kadar bile değil hareket yenilgiye uğradı.
12 Eylül bugün de güncelliğini koruyor. Darbecilerle hesaplaşma söylemi anayasa değişikliği referandumunun temel gündemi oldu. Yakında Ankara’da 12 Eylül yargılaması başlayacak. Farklı davalardan 12 Eylül’de cezaevinde yatanlar bu davaya müdahil olma çağrısında bulunuyorlar. Darbecileri yargılama iddiasındaki bu dava için siz ne düşünüyorsunuz?
Şunun net olarak bilinmesi gerekiyor AKP’yi yaratan zaten bu düzendir. 12 Eylül’dür. 12 Eylül’le hesaplaşılacaksa bunu 12 Eylül’ün özel saksısında büyüten bir siyasal yapı 12 Eylül’le hesaplaşamaz. Bilakis o yönüyle Oğuzhan Müftüoğlu’nun söylediği çok önemli bir şey vardır basına da yansıdığı için söylüyorum. 12 Eylül’le hesaplaşacaksa 12 Eylül sola karşı yapıldı solcuların 12 Eylül’le hesabı vardır. Bu
yönüyle kafa karıştıran demogojoik söylemlere çok itibar edilmemeli. Kendisini var eden şeye karşı bir siyasal yapının mücadele etmesini beklemek kadar safdillilik olamaz. Nihayetinde bunlar düzenin devamı işte. Hala Türkiye bağımlı, hala Türkiye’de sömürü alabildiğine yaygındır. Hala gelir dağılımı arasındaki uçurum çok kalın çizgilerle bellidir. Daha iki gün önce evinde yakacak odunu kömürü olmadığı için fön makinasıyla çocuklarını ısıtmaya çalışan bir kadın intihar etti.
Bu yönüyle düzenin devamını isteyenlerin düzenle hesaplaşmasını beklemek kadar büyük bir yanılgı olamaz. Bir dönem kendini solda tanımlayan kişiler tırnak içine siyasal şahsiyetler bu değirmene su taşımışlardır. Bunlar doğru şeyler değildir. Düzenin bekasını savunanlar düzenle hesaplaşması kadar inandırıcılıktan yoksun söylem olamaz.
Sohbetimize Veyis Sami Türkmen’le devam ettik. Türkmen’de Cabbar Gülşen gibi Adana devrimci Yol davasından yargılanarak 11 yıl hapishanede kalmış.
Bize Soner İlhan’ı anlatır mısınız?
Soner İlhan faşizme karşı mücadelede etkin rol oynayan, önderlik yapan bir arkadaşımızdı. 79 yazına doğru Adana’ya geldi. Gelir gelmez Adana’daki mücadele ivme kazandı. Gerek gençlik gerek işçi örgütlenmesi gerekse de mahallelerdeki faşist işgalin kırılması sürecinde etkin olarak rol aldı. Maalesef onu İskenderun’da girdiği bir çatılmada kaybettik.
11 yıl cezaevi yattığınızı söylediniz. Biraz cezaevi koşullarını mahkeme sürecini anlatır mısınız
Mahkemede örgütsel faaliyet içerisinde yönetici konumunda olmak suçlamasıyla faşizme karşı mücadele sürecindeki eylemlerimiz nedeniyle yargılandık. Hepimiz idamla yargılandık. O süreçte biz bir harekettik. Kim ne derse desin Devrimci Yol siyasi bir hareketti. Bir örgüttük. Cezaevinde bulunduğumuz sürede dahi örgüt olma anlayışımızı sürdürdük. Mahkemede siyasi savunma yaptık. Örgüt olduğumuzu ifade ettik.
Adana davasından 5-6 arkadaş oturduk değerlendirdik bir örgüt olarak savunma yaptık. Devrimci Yol’un bir örgüt olduğunu, iktidar alternatifi olduğunu, çalışmasıyla mücadele anlayışıyla devrim anlayışıyla bir örgüt olduğunu anlatan bir savunma hazırladık.
Bugüne gelirsek AKP darbecilerle hesaplaştığını iddia ediyor. Bu hususta 4 Nisan’da Ankara’da bir mahkeme görülecek, Kenan Evren yargılanacak. Bu dava hakkında düşünceleriniz nedir?
AKP 12 Eylül’le hesaplaşamaz değil hesaplaşmaz. Bunu belirterek başlayayım. 12 Eylül’le hesaplaşılacaksa bunu devrimciler soracaktır. 12 Eylül’ün ürünü olan, onlarca yıldır Türkiye’de dinci-gerici hareket geleneğinden gelen bir hükümetin 12 Eylül’le hesaplaşma içinde olduğunu iddia etmesi saçmadır. 12 Eylül’den hesap sorulacaksa, işkenceden işkencecilerden bir bütün olarak 12 Eylül darbelerden hesap sorulacaksa bunu devrimciler soracaktır. 12 Eylül’de yapılan referandumda bazı arkadaşlarımız yanılgıya düştüler. Darbeden hesap sorulacaksa Türkiye devrimci hareketi soracaktır.
Ben Devrimci Yol geleneğinden gelen hiçbir arkadaşın davaya müdahillik çağrılarına kulak asacağını, bunları ciddiye alacağına inanmıyorum. Eğer öyle arkadaşlar varsa şimdiden bu düşüncelerinden vazgeçsinler. Dediğim gibi 12 Eylül’den hesap sorulacaksa, işkenceden, işkencecilerden, onca yaşanan faili meçhullerden hesabını devrimciler sormalıdır. AKP düşüncesindeki gerici faşist partiler bu anlayışa sahip olamazlar. AKP’nin siyasi yapısı göz önüne alınırsa bu bir kandırmacadır yutturmacadır diye düşünüyorum.