(…)bütün bu reform, yeniden yapılanma ve temerrüt sürecinde uzun yılları kapsaması öngörülen ve Yunan halkına takılan bir boyunduruğun düğümünün atıldığına şahit oluyoruz. Bu düğümden sadece Yunan solunun bir kısmının açık bir şekilde dillendirdiği üzere borçların ödenmemesi sayesinde kurtulunabilir Yunanistan borçlarının tamamını ödeyemeyeceğini takas girişiminde bulunarak ilan etti. 9 Mart’ta ilan edilen yeniden yapılandırmada Yunan hükümeti, […]
(…)bütün bu reform, yeniden yapılanma ve temerrüt sürecinde uzun yılları kapsaması öngörülen ve Yunan halkına takılan bir boyunduruğun düğümünün atıldığına şahit oluyoruz. Bu düğümden sadece Yunan solunun bir kısmının açık bir şekilde dillendirdiği üzere borçların ödenmemesi sayesinde kurtulunabilir
Yunanistan borçlarının tamamını ödeyemeyeceğini takas girişiminde bulunarak ilan etti. 9 Mart’ta ilan edilen yeniden yapılandırmada Yunan hükümeti, ulusal hukuka göre çıkartılan tahvillerle ilgili olarak kolektif eylem maddesini uygulayacağını açıklayarak bu şekilde çıkartılan tahvilleri ellerinde bulunduranların % 85’lik katılımını (152 milyar avro) % 100’e tamamlama gücünü kullanacak (1). Bu nedenle gerçekleşen işlem gönüllü bir takas olmaktan çıktı. Başka bir hukuki sisteme göre çıkartılan tahvillerde katılım %69 olarak (20 milyar avro) gerçekleşti ve 9 milyar Avro değerinde tahvil tutanların kredi temerrüt takasının (CDS) getirdiği olanaklardan faydalanması bekleniyor. Yani, borcu temerrüde karşı sigortalamış olanlar, zararlarını sigorta yaptırdıkları finansal aracı şirketlerden alacaklar. Uluslararası Takas ve Türev Derneği (ISDA) bunun bir temerrüt durumu olduğunu tescil etti (2). Belirlenecek dönüştürme oranına göre CDS sahipleri takasa katılmayarak karlı bir pozisyonda kalmış olacaklar. Bu, aynı zamanda sınırlı bir kamu borcu CDS testi; birkaç milyar dolarlık bir CDS ödemesinin sigorta yaptıranlara sorunsuz bir şekilde ödenmesi bekleniyor (3).
Bu takasta anaparanın % 53,5’inin silinmesiyle tahmini indirim (saç kesimi) oranının %75’e varması bekleniyor. % 75 takasa söz konusu olan toplam 206 milyar avro üzerinden değil gelecekteki gelir akımları üzerinden yapılan bir hesaplama. Malumun ilanı gibi görünse de belirtmek gerekiyor: Borç takasının Yunanistan’daki gibi yüksek bir indirimi gerçekleştirebilmesi ancak o ülkenin borçlarının ödenemeyecek olması, başka bir ifadeyle takasın temerrüde dönüşmesi durumunda gerçekleşebilir ki bu da Avrupa Birliği teknokratlarının en başından beri engellemeye çalıştıkları bir durumdu. Tek başına ele alındığında borcun vadesinin uzatılması, Arjantin’de 2001’de Mega Canje örneğinde olduğu gibi borç yeniden yapılandırmalarının ilerleyen dönemde tekrar gündeme gelmesini ya da daha yüklü bir faturanın ortaya çıkmasını engellemez. Türkiye örneğindeki 2001 takası da Yunan takasının yanında devede kulak kalsa da bankaların açık pozisyonlarının kapatılması ve döviz kuru riskinin olduğu gibi Hazine’nin üzerine yüklenmesiyle borç ötelemenin gerçekleşmesini sağlamıştı. Yunanistan örneğinde ortadaki yekûnun aslında çok daha fazla olduğunun anlaşılması, Eurozone kurtarma paketlerine karşın borcun yüksek faiz nedeniyle birikmeye devam etmesi ve borcun GSYH’ye oranının ekonomideki şiddetli daralma nedeniyle aşırı şişmesi bu temerrüdü zorunlu kıldı. Aksi takdirde bankaların ya da özel sektörün böyle bir indirime tahammül etmesi mümkün değildi. Basitçe ifade etmek gerekirse yeni kağıtlarla finansal yatırımcıların kendilerini daha güvende hissetmesi sağlanacak. Bunu sağlamak için örneğin takas ve borç yapılandırma konusunda uzmanlardan Mitu Gulati ve Jerome Zettelmeyer Yunan hukukuna göre değil de İngiliz hukukuna göre çıkartılan tahvillerin takasta yatırımcıya sunulmasını dahi önerdiler (4).
Takaslar için bir genellemede bulunacak olursak şunu söyleyebiliriz: Borcun geri ödenme ihtimali olduğu müddetçe takas daha uzun vadede daha yüklü bir faturanın kesilmesi anlamına gelir. Bu faturanın şişkinliği uluslararası finansal gelişmelere bağlı olarak belirlenecektir. Yunanistan’da borcun ödenemeyeceği 2011 sonuna gelmeden tahmin edilebiliyordu (5). Buna ülkede merkez partilerin aşırı güç kaybı, ardı arkası kesilmeyen eylemler ve solun farklı kesimlerinden sosyalistler ve komünistlerin toplamda % 20’yi geçen bir desteğe ulaşmasını da eklersek bu “kredi olayının” bütün arzu edilmezliğine karşın neden yine de IMF başkanı Lagarde gibilerinde bir rahatlama duygusuna yol açtığını anlayabiliriz. Uluslararası finansal kuruluşlara göre borcun silinmesindense kısmen tahsil edilmesi her daim ehven-i şerdir.
Her borç yapılandırması bir laboratuar sunuyor. Yunanistan borcunun vadesi 30 yıla varan tahvillerle yeniden yapılandırılması ikili bir düğüm (perçinleme) girişimi: bütün bu reform, yeniden yapılanma ve temerrüt sürecinde uzun yılları kapsaması öngörülen ve Yunan halkına takılan bir boyunduruğun düğümünün atıldığına şahit oluyoruz. Bu düğümden sadece Yunanistan solunun bir kısmının açık bir şekilde dillendirdiği üzere borçların ödenmemesi sayesinde kurtulunabilir (6). Bugün söz konusu olan ise utangaç temerrüttür. İkinci düğüm finansal yatırımcılar ve sıradan vatandaşlar açısından farklı deneyimlenmekle birlikte Yunanistan borcu gibi karmaşık bir sorunun çözülme aşmasına gelmesinin piyasaya bağlılık duygusunu perçinlemesi, başka bir ifadeyle piyasayla göbek bağımızı düğümlemesi. Bankaların bilançolarına kayıp yazması, Yunan borcundan kaynaklı kayıpların hesaplanarak buna göre bir portföy oluşturulması için iki yıl yeterli bir zamandı. Ellerinde CDS tutanlar dahi baz puan yükseldiğinde ellerindeki sözleşmeyi devrederek kar elde edebilirler. Her borç yapılandırması aynı zamanda finansal yatırımcılara yapılandırmanın çeşitli aşamalarında karlı pozisyonlar edinme imkânı sunduğundan, homojen olmayan bir yatırımcılar bütününün bu süreçten farklı etkilenmesine karşın krizin piyasadaki aksaklıkları düzeltecek bir arızi durum olduğu inancı yayılmaya devam ediyor. Sıradan vatandaşlar içinse mekânsal bir ayırımla durumu özetleyebiliriz. Türkiye gibi ülkelerde Yunanistan kötü örnek olarak pazarlanır ve hükümetin harcama politikalarına itiraz karşısında “onlar gibi mi olalım?” sorusuyla gündeme gelirken, Yunanistan’da ise bir ön devrimci duruma karşın borç ödememe iradesinin hâkim olmaması, başka bir çarenin olmadığına yönelik inanç üzerinden piyasa ilişkilerine tabiiyeti perçinliyor. Piyasa oyuncularının biçimlendirdiği ve Yunanistan’ın öngörülebilir gelecekte yeniden kredi piyasasında borçlanabilir duruma gelmesini amaçlayan bu yapılandırma karşısında Yunanistan’ın borcunun iptalini (dört başı mamur bir temerrüdü) savunmaya devam etmek gerekiyor.
(1) Gürses, U. (12 Mart, 2012) “Başarılı bir Temerrüt”, Radikal, http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalYazar&ArticleID=1081457&Yazar=UGUR-GURSES&CategoryID=101
(2) ISDA’nın bu konudaki açıklamaları için bkz. http://www2.isda.org/greek-sovereign-cds/
(3) ISDA’dan David Geen’in beklentilere ve “kredi olayına” ilişkin açıklaması http://www.bloomberg.com/video/88138880/ üzerinden izlenebilir.
(4) Gulati, M. ve Zettelmeyer, J. (2012) “In the Slipstream of the Greek Debt Exchange”,http://www.voxeu.org/index.php?q=node/7695 . Buradaki argüman borçlanmayı kendi hukukuna göre değil de başka bir hukuksal sisteme göre gerçekleştirmenin ya da İngiliz hukukuna göre çıkartılmış tahvillerin takas sırasında önerilmesinin benzer yeniden yaılandırmalarda bir koşul olarak gündeme gelebileceğini gösteriyor.
(5) Erken bir değerlendirme için bkz. http://kriznotlari.blogspot.com/2011/08/bugunun-taka
s-yarna-kalrsa.html
(6) Yunan solunun pozisyonu ve Yunanistan’daki durumun değerlendirmesini sunan önemli bir yazı için bkz. Mihail, S. (11 Şubat, 2012) “Yunanistan: Avrupa Sosyalist Devriminin Muharebe Meydanı”, Gerçek, http://dip.org.tr/index.php/yazlar/uluslararasi/item/1182-yunanistan-avrupa-sosyalist-devrimi%E2%80%99nin-muharebe-meydan%C4%B1