New York Times, ‘Türkiye’nin meydan okumaları’ başlığını kullanarak bir başyazı yayınladı. Yazıda oldukça önemli tespitler var. Kargaşa içindeki bölgenin ‘öyküsü” olarak taçlandırılan lideri Türkiye’ye ve elbette Başbakan’a çok önemli övgüler dikkat çekici. NY Times bu övgü dolu cümlelere ‘Ne var ki…” diyerek bir virgül koyuyor ve bakın neler söylüyor: ‘Türkiye’nin demokrasisi, farklı ve kutuplaşmış bir […]
New York Times, ‘Türkiye’nin meydan okumaları’ başlığını kullanarak bir başyazı yayınladı. Yazıda oldukça önemli tespitler var.
Kargaşa içindeki bölgenin ‘öyküsü” olarak taçlandırılan lideri Türkiye’ye ve elbette Başbakan’a çok önemli övgüler dikkat çekici.
NY Times bu övgü dolu cümlelere ‘Ne var ki…” diyerek bir virgül koyuyor ve bakın neler söylüyor:
‘Türkiye’nin demokrasisi, farklı ve kutuplaşmış bir halkın haklarını ve özgürlüklerini garanti etmekten hala uzak. Bu zayıflıklar, yeni bir anayasayla başlayarak düzeltilmelidir.
Önümüzdeki birkaç ay hayati olacak.’
Bu cümle bence yazının tüm ruhunu veriyor. Yani asıl mesajı…
AKP, Kürt meselesini anayasal zeminde çözecek mi çözmeyecek mi? Tüm soru ve sorun bu kadar basit.
Fakat paragrafın finalindeki, ‘Önümüzdeki birkaç ay hayati olacak” vurgusu dikkatlerden kaçmamalı. Altının siyah bir kalemle iki defa çizilesi bir vurgu.
KCK operasyonları ve medyaya yönelik tüm antidemokratik uygulamaları ise şu cümleyle vurguluyor başyazı:
‘Hükümet, terörü fazla geniş biçimde tanımlıyor ve sık sık Kürtleri ve diğer eleştirenleri gözaltına almak ve tutuklamak için bahane olarak kullanıyor.’
Oslo süreci, KCK operasyonları ve Nevruz fotoğrafının bize sunduğu gerçekleri tek bir zemine oturtarak şu sorunun yanıtını ısrarla aramalıyız:
Başbakan Erdoğan Kürt meselesinin halli konusunda nasıl bir yaklaşım sergileyecek?
Gerçekten iddia edildiği gibi bu süreç şahin politikaların devreye sokulacağı, diyalog yolunun tamamen kapatılacağı bir evre ise geçmiş olsun.
Bakın son birkaç gündür ekranları gene o arşiv görüntüleri kaplamaya başladı.
Dağlara mermi ve bomba yağdıran helikopterler, havalanan jetler, cemse cemse askerler ve uçsuz bucaksız dağlar…
Bunlar kırsaldan… Ya ‘bölge”den gelen görüntüler? Yani Diyarbakır, Hakkari, Şırnak, Van gibi illerin kalbinden yansıyan görüntüler? Panzerler, akrepler, yüzü maskeli özel timler, göz yaşartıcı bomba atan çevik kuvvet bir yanda… Öte tarafta taş atan çocuklar…
Bıkmadık mı? Hala mı göremiyoruz? O dağların insan kaynağı bu şehirlerde dövülen, gazlanan, itilen o çocuklar. Taş atan çocuklar.
’15 kadın terörist öldürüldü” manşet buydu dün medyamızda…
Cizre, Şırnak, Hakkari kırsalında havai fişekli katılım törenleri yapıldığını necip medyamız gösteremiyor… Ama bölge muhabirlerine bir sorun bakalım o görüntüleri.
Onar onar değil yüzer yüzer, kızlı erkekli dağa çıkıyor o çocuklar.
Bunu nasıl kesmeyi düşünüyorsunuz?
Bu birkaç ay hayati… New York Times’ın başyazısındaki vurgu son derece isabetli.
Korkum o ki Suriye ve İran süreçlerinden bağımsız hesaplanan bir Kürt meselesi bizi böler.
Çok derin endişe duyulası bir evreye girdik. Ve umarım ”Türkiye’nin meydan okumaları”nda vurgusu yapılan ülke Almanya seviyesinde bir bölge oyuncusu olmuş ama topraklarının çok ciddi bir kısmını da vermiş bir Türkiye değildir.
Bunu düşünenlere ama henüz yüksek sesle dillendirmeyenlere bir tavsiye…
Hindistan’da ”Müslüman Birliği” Cinnah liderliğinde ayrıldı. Cinnah Hindistan’daki tüm Müslümanları temsil etmiyordu. Pakistan’ın Hindistan’dan ayrılması 1 milyon kişinin hayatına mal oldu. Hindistan’da hala Müslümanlar yaşıyor ve Keşmir sorunu aşılamadı.
O nedenle diyalogsuz bir sürecin maliyeti hiç kimsenin tahmin edemeyeceği kadar ağır olur. Gidişat maalesef tam da bu yönde…