Çapraz ateş arasında sıkışmış sivillerin kaybına yol açan tüm dehşet verici askeri saldırılara karşın, Esad rejimi aslında “teröristlere” karşı savaşmakta olduğunu söylerken, gerçeği tam olarak da çarpıtmamakta Yakın zamana kadar Irak’ta Kalaşnikof 100 dolardan satılırdı. Şimdi değeri en az 1.000 dolar ve büyük olasılıkla da 1.500 dolar. (Ki o zamanlar, Sünnilerin direnişe katıldığı 2003 yılında, […]
Çapraz ateş arasında sıkışmış sivillerin kaybına yol açan tüm dehşet verici askeri saldırılara karşın, Esad rejimi aslında “teröristlere” karşı savaşmakta olduğunu söylerken, gerçeği tam olarak da çarpıtmamakta
Yakın zamana kadar Irak’ta Kalaşnikof 100 dolardan satılırdı. Şimdi değeri en az 1.000 dolar ve büyük olasılıkla da 1.500 dolar. (Ki o zamanlar, Sünnilerin direnişe katıldığı 2003 yılında, Romanya yapımı sahte bir Kalaşnikof 20 dolardan satın alınabiliniyordu).
2012 yılında, Kalaşnikofun 1.500 dolardan tercih edildiği yer: Suriye. Network: “iki nehir arasındaki topraklar”da (Mezopotamya; ç-n) bulunan El Kaide, AQİ olarak ta bilinir. (Irak El Kaidesi; ç-n). Alıcılar: Özgür Suriye Ordusu (FSA) ile yan yana faaliyet gösteren Cihatçı ajanlar.
Ayrıca, geçen Cuma Halep’te yapılan intihar saldırısı ve Şam’ın banliyölerinde yapılan son bombalama olayları gibi, araba bombalamaları ve intihar saldırıları ile Suriye ve Irak arasında mekik dokuyanlar.
Kim düşünürdü ki, Suudi ailesinin Suriye’de olmasını istediği şey (İslami bir rejim), el Kaide’nin de tam olarak arzuladığı şey olsun?
El Kaide’nin bir numaralı adamı, “Cerrah” Ayman el-Zevahiri, “Suriye Aslanları, İleri” başlıklı sekiz dakikalık bir videodan, Beşar Esad’ın, “pernisiyöz, kanserli rejimini,” devirmek için Irak, Ürdün, Lübnan ve Türkiye’deki Müslümanlara destek çağrısı yaptı. Onlar, zaten Cerrah’ın ortaya çıkmasından öncede tepki göstermekteydiler. Sadece onlar da değil, önceden “isyancılar” olarak bilinen, özellikle nakledilen Libyalı “özgürlük savaşçıları da” var.
Kim düşünürdü ki, NATO-CCG’nin (NATO-Körfez İşbirliği Konseyi) Suriye için istediği şey El-Kaide’nin istediğiyle tam olarak aynı şey olsun?
Çapraz ateş arasında sıkışmış sivillerin kaybına yol açan tüm dehşet verici askeri saldırılara karşın, Esad rejimi aslında “teröristlere” karşı savaşmakta olduğunu söylerken gerçeği tam olarak da çarpıtmamakta. Hatta şu her zaman her yerde var olan meşhur varlık, anonim “ABD yetkilisi”, yeni bombalamalardan AQİ’yi suçladı. Bu durum Irak İçişleri Bakan Yardımcısı Adnan El-Assadi için de geçerli: “Çok sayıda Iraklı mücahidin Suriye’ye gittiğine dair istihbarat bilgisine sahibiz.”
Yani Suriye, NATO’ya insani bombalama yetkisi veren BM kararı -BRIC ülkelerinden Rusya ve Çin tarafından veto edilmesi nedeniyle yeni bir Libya olmadıysa da, Suriye Cihatçı Selefiler ve “isyancılar” arasındaki iğrenç bağlantılar anlamında yeni bir Libya oldu.
Ve Batı kazan-kazan durumlarını sever, üretilen ne olursa olsun, Pentagon’un müdahalesi için mükemmel bir casus belli (savaş nedeni) olabilir; müdahaleye başlamak ve hiçbir zaman orada bulunmamış “El Kaide”nin Suriye’yi özgürleştirmesi için. Ortadoğu’dan Doğu Asya’ya Obama Hükümeti ve Pentagon’un “dayanağı” üzerine çıkarılan tüm bu yaygara, teröre karşı küresel savaşın (Teröre Karşı Küresel Savaş, GWOT), Obama tarafından “deniz aşırı operasyonlar (COT)” olarak yeniden adlandırıldığını ve hala canlı ve hareketli bir biçimde devam ettiğini unutmayın.
Öldürebilme zevki için özgürleştirin beni
Geçen yıl Asia Times Online “kurtarılan” Libya’nın -NATO’nun sözde isyancıları tarafından- milisler cehennemine dönüşeceğini geniş bir şekilde haber yapmıştı. İşte bugün tam olarak olup biten: İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne göre, sadece Misrata’da farklı gruplardan oluşan en azından 250 milis var; tümü bir arada, yargıç, yok edici, devriye polisi gibi davranıyorlar. “Kurtarılan” Libya’da konuşabilen bir Adalet Bakanlığı yok. Eğer hapse düşerseniz, ölümle tamamlarsınız; şayet Sahra-altı Afrikalıysanız, aynı kaderden muzdarip olmadan önce özgürleştirilmiş bir tatil beldesinde kapsamlı bir işkence ikramiyesi kazanırsınız.
Suriye’de, Libya’da olduğu gibi, Katar/Suud ailesi ekseni için stratejik bir mesele olan ayaklananlar (silahlı) ve Esad rejimi arasındaki gerçek diyalog ihtimali bertaraf edildi. Sonuçta, ana hedef rejim değişikliği oldu. Yani büyük ölçüde Suudiler ve Katarlılar tarafından kontrol edilen Arap medyasının kaba propagandası egemen oldu.
Örneğin, Körfez İşbirliği Konseyi (CCG) ve entrikacı Batılı bağışçılar tarafından finanse edilen Dubaili bir kuruluşun fonlarını ele geçiren, uluslararası üne sahip İngiltere merkezli İnsan Hakları Suriye Gözlemevi, hükümetin “katliamları” -hatta “soykırımı”- konusunda doğrulanmamış sayısız istatistik çıkardı.
Ekstra olarak, “muhalefetin” tamamıyla non-stop (aralıksız; ç-n) söylemi, Batılı medya şirketlerinin kapsama alanında bir lazer indikatörü gibi fırıl fırıl dönmekte. CNN, Halep’teki son saldırıyı, tırnak içinde, “teröristlere” atfediyor; 2000’li yılların ortalarında Sünni direniş hareketi, Irak’taki ABD’nin Yeşil Bölgesi’ne saldırmış olsaydı, histeriyi hayal edin. BBC Müslüman Kardeşlerin, Suriye’nin gerçekten kendisine karşı saldırıda bulunduğu iddiasına inandı; bu, Pentagon’un Yeşil Bölge’ye kendisinin saldırması gibi bir şey olurdu. Arap kitle iletişim araçlarına gelince, büyük ölçüde Suudiler ve Katarlılar tarafından kontrol edilen bu iletişim araçları, AQİ’nin bağlantısını tamamen görmezden geldi.
CCG ligi -daha önce Arap Birliği olarak bilinen- tek taraflı olarak kendi halkını bombalayan, “kötü” bir rejimin ürettiği anlatıya uymadığı için Suriye üzerine kendi hazırladığı raporu ihlal ettikten sonra, şimdi güya insani bir B planı sunuyor: “Ateşkes uygulanmasına nezaret edecek” ortak bir BM / Arap barış koruma misyonun oluşturulması. Aman kimse yanılmasın; rejim değişikliği gündemde olmaya devam ediyor.
Prens Suud el Faysal, Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı, insani nedenlerle aracılık yapmayı dışlayarak söylemek zorunda olduğu şeyleri söylüyordu. Aynı zamanda, çok ilerici Suudi ailesinden, Suriye’deki durumun ne ırkçı ne mezhepçi ne de bir gerilla savaşı olduğu, aksine herhangi bir insani değeri dikkate almayan büyük bir tasfiye hareketi olduğu fikrine imam sıfatı ile katılması ve “Suriye hükümetinin bağlılık eksikliğini” eleştirmesini duymak ferahlatıcı oldu.
Çoğunluğu Şii olan doğu eyaletinde demokrasi yanlısı bir hareket ortaya çıktığı zaman Suudi ailesinin “insani değerlerini” hayal edin (böyle bir hareket ortaya çıktı ve acımasızca bastırıldı). Daha da iyisi: onların Bahreyn’in işgalindeki “insanlıklarına” bakın.
NATO-CCG’nin gündemi aynen devam ediyor: mümkün olan herhangi bir yolla rejimi değiştirmek. Hatta savaşçı şef, Amerikan Başkanı’nın kendisi Barack Obama, bunu ifade etti. CCG’nin köleleri mümkün olan en iyi şekilde tepki gösterecekler. Öyleyse, daha fazla bombalamayı, çapraz ateş altında daha fazla sivil ölümünü, daha fazla intihar saldırısını, sınırları aşan bir Kalaşnikof enflasyonu gösterisini ve Suriye’nin yavaş ve son derece trajik bölünmesini beklemek gerek.
[Rebelion’daki İspanyolca orijinalinden Atiye Parılyıldız tarafından 5deniz (Sendika.Org) için çevrilmiştir]