Daha önce Müsteşarı tartışma konusu olan, Uludere’de gündeme gelen ve son olarak Genelkurmay’ın dinleme üssünü devralan MİT ekseninde “baş döndüren” gelişmeler yaşanıyor. MİT yöneticilerinin ifadeye çağrılmasına “yanıt” Emniyet’in ağır toplarının görevden alınması oldu. Aynı gün Taraf yazarı Mehmet Baransu’yu izleyen MİT görevlilerinin gözaltına alındı. Restleşme yerini görüşmelere bırakırken, kavga kimi gazeteciler ve gazeteler eliyle sürdü […]
Daha önce Müsteşarı tartışma konusu olan, Uludere’de gündeme gelen ve son olarak Genelkurmay’ın dinleme üssünü devralan MİT ekseninde “baş döndüren” gelişmeler yaşanıyor. MİT yöneticilerinin ifadeye çağrılmasına “yanıt” Emniyet’in ağır toplarının görevden alınması oldu. Aynı gün Taraf yazarı Mehmet Baransu’yu izleyen MİT görevlilerinin gözaltına alındı. Restleşme yerini görüşmelere bırakırken, kavga kimi gazeteciler ve gazeteler eliyle sürdü
MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş ve eski Müsteşar Emre Taner’in KCK soruşturmasında şüpheli sıfatıyla ifadeye çağrılmasının doğurduğu krizin yankıları sürüyor. “Cemaat kaynaklı” görülen bu girişime hükümet İstanbul Emniyet İstihbarat Şube Müdürü Erol Demirhan ile Terörle Mücadele Şube Müdürü Yurt Atayün’ü görevden alarak yanıt vermiş, peşinden de polis 2 MİT’çiyi Taraf yazarı Mehmet Baransu’yu takip ederken gözaltına almıştı.
Cemaat’in MİT ilgisi nereden kaynaklanıyor
Türkiye’de kontrgerilla mekanizmalarında eski kadroların tasfiyesinin ardından kilit noktalarında varlığını sağlamlaştıran cemaatin MİT’e ilgisiz kalması zaten beklenmiyordu. Son olarak ‘Bayrak’ Garnizonu olarak bilinen Genelkurmay Elektronik Sistemler Komutanlığı’nın sahip olduğu teknolojik altyapı da MİT’e geçince kurumun önemi arttı. Afganistan’dan Somali’ye kadar kriptolu haberleşme ve tüm Balkanlar, Kafkaslar, Ortadoğu ve en önemlisi Türkiye’de elektronik izleme ve dinleme kapasitesine sahip uydu ve yer sistemleri, bu yılın başında MİT’in Elektronik Teknik İstihbarat biriminin kontrolüne verilmişti.
Soğuk Savaş döneminde NATO tarafından kurulan bu yapılanmayla güçlenen MİT’in İsrail ve ABD’nin çok da güvenmediği Hakan Fidan’a teslim edilmesi “zayıf nokta” olarak görünüyor. Fidan’ın PKK ile görüşmesinin basına sızdırılması, Uludere katiliamında cemaate yakın kimi yazarların ısrarla MİT’i işaret etmesi ve son olarak “KCK” kapsamında sanık sandalyesine oturtulmak istenmesi “tesadüfi gelişmeler” olarak görülmüyor. Türkiye kontrgerillasın dış bağlantılarında beliren Fidan’a güvensizlik üzerinden cemaat bir cephede daha kontrolü eline almak istiyor.
Paylaşım kavgası henüz kontrolden çıkmadı
Gerilimin büyüklüğüne rağmen kavga henüz kontrolden çıkmış değil. Krizin ikinci gününde daha dikkatli adımların atılması dikkat çekti. MİT yöneticileri özel yetkili savcılığa ifade vermeye gitmezlerken, MİT bir açıklama yayınlayarak savlılığın Başbakanlık’tan izin alınmadığı gerekçesiyle “yetkisizlik” itirazında bulundu. Siyasetçiler daha ihtiyatlı açıklamalar yapsalar ve yoğun bir görüşme trafiği sürdürseler de kimi gazeteciler oldukça sert açıklamaları ve daha açık cephe alışlarıyla dikkat çektiler.
Hükümete yakın gazeteciler İsrail ve ABD’nin Hakan Fidan’ı istemediğini hatırlatarak “cemaat” cephesini hedef aldılar. Özellikle Başbakan’ın eski basın sözcüsü, Radikal gazetesi yazarı Akif Beki kanal kanal gezerek “MOSSAD’ın yerli işbirlikçileri” olma ihtimalini anlattı. Beki ayrıca “görevini yerine getirmedeki başarısızlığı nedeniyle MİT yöneticilerinin yargılanması gerektiğini düşünen savcıların Hrant Dink davasında alınan istihbarata rağmen Dink’i koruyamayan polisi neden yargılamadıklarına işaret etmesi dikkat çekti. Beki’nin dışında Ali Bayramoğlu gibi hükümete yakın isimler, özel yetkili savcı ve polisin “otonomlaşma” eğilimine dikkat çekmeye devam ettiler. Cemaatin ülkeyi bu aygıtlar yoluyla yönetmeye kalkıştığına dair iddialar, çeşitli isimlerce üstü kapalı da olsa dile getirildi. Özel yetkili savcıların yetkilerinin sınırlandırılmasında dair bir yasa hazırlığı içinde olunduğu bilgileri de basına yansıdı.
“Cemaat”e yakın isimler ise Oslo görüşmelerinde KCK’nin her talebinin kabul edildiğine ve PKK içerisindeki MİT mensuplarının çeşitli eylemlerdeki rolüne dair iddialarını sıraladılar. Bugün gazetesi Oslo görüşmelerindeki “mutabakat”a dair maddeleri yayımladı ve Öcalan’ın KCK operasyonlarında ele geçirildiği iddia edilen bir mektubunu yayınladı. Böylece Oslo süreci nedeniyle MİT hedefe konurken, bir diğer iddia olarak KCK içerisindeki MİT ajanların yasadışı eylemlere katıldığını iddia edildi. Taraf yazarı Emre Uslu da twitter hesabından bu konuyu işledi. Mehmet Ali Birand’ın Kanal D haberde MİT’e yönelik soruşturmanın nedenleri arasında duyurduğu “MİT’çiler eylemlere katıldı” iddiası bugün cemaate yakın isimlerce gün boyu televizyon ekranlarında twitter hesaplarından tekrarlandı. Zaman gazetesi ise MİT’e karşı “militanlığı” Bugün gibi gazetelere bırakırken “KCK’yı çökerten iki şube müdürü görevden alındı” gibi daha ince mesajlar vermeye gayret etti.
Tarafların tezleri çok tanıdık
Bugünkü görüşme trafiği ile beraber düşünüldüğünde iki tarafın da birbirine “muhtaç” olması gerilimin şimdilik daha “ikinci el” isimler ve yayınlar üzerinden yükseltilmesine neden olmuş görünüyor. Ancak bir süredir gündemde olan “cemaat-hükümet” gerilimin, bir zamanların “ordu-hükümet” gerilimlerini anımsatan tezlerle yürütülmeye başlamaması dikkat çekiyor. Bir taraf “terörle mücadelede ihanetle/yetersizlikle” diğer taraf ise “vesayetçilikle” suçlanıyor.
Sendika.Org