Hrant Dink cinayeti ve Oda Tv davalarının seyri de göstermiştir ki, “Ergenekon’dan hesap sorma” siyaseti kontrgerillayı sorgulamamakta, aksine korumaktadır. Çünkü kontrgerilla, “Ergenekon” adlı bir çete değildir. Kontrgerilla gerçeği, AKP eliyle yeniden yapılandırılan devletin yine AKP eliyle sürdürülen şiddet geleneğinde gizlidir Etyen Mahçupyan, Ece Temelkuran’a ve onunla birlikte sola “parazitler” diye hakaret ettiği 2 Şubat tarihli […]
Hrant Dink cinayeti ve Oda Tv davalarının seyri de göstermiştir ki, “Ergenekon’dan hesap sorma” siyaseti kontrgerillayı sorgulamamakta, aksine korumaktadır. Çünkü kontrgerilla, “Ergenekon” adlı bir çete değildir. Kontrgerilla gerçeği, AKP eliyle yeniden yapılandırılan devletin yine AKP eliyle sürdürülen şiddet geleneğinde gizlidir
Etyen Mahçupyan, Ece Temelkuran’a ve onunla birlikte sola “parazitler” diye hakaret ettiği 2 Şubat tarihli yazısında, solcuların Hrant Dink cinayetini Ergenekon davası meşruluğunu yitirsin diye kullandığını söylemiş.[1] Solcular ne yaptı ki? Dink cinayeti davasının derinleştirilmesi AKP tarafından engellendi. Cinayette sorumluluğu olanlar soruşturulmadıkları gibi AKP tarafından milletvekili, vali, polis şefi katına yükseltildi. Cemaat’e yakınlığıyla bilinen polis şefi Ramazan Akyürek’in muhbiri ve tetikçilerin büyük abisi Erhan Tuncel serbest bırakıldı. Tetikçi Ogün Samast çocuk indiriminden faydalandı. Silah tutan ellere, milliyetçi duyarlılığı olan gençlere, muhbirlere ve amirlere korumasız olmadıklarını göstermek, kendi halkına silah doğrultmaktan vazgeçmeyen bir devletin yapması gereken bir işti. Solcular da tüm bunlar olurken, Dink cinayetinin ardındaki, AKP’yle ve Cemaat’le iç içe geçmiş kontrgerilla ağını deşifre eden Ahmet Şık ve Nedim Şener’in tutuklu yargılandığı “Ergenekon davası”nı bir demokratikleşme hamlesi olarak sunmanın saçmalığına dikkat çekti.
Mahçupyan’ın ideolojik Ergenekonculukla suçlayarak inceden tehdit ettiği Ece Temelkuran “akıllı olsa” ve solcular bir şey demese bile, Ergenekon davasının meşruiyet sorunu kaya gibi ortada. Ergenekon davası süreci, kontrgerilladan hesap sorulacağı yanılsaması ile meşruiyet kazanmış, solun önemli bir kesimi de bu yanılsamaya kapılmıştı. Ancak dava, miadı dolmuş bazı kontrgerilla eskilerini içeri alsa bile, kontrgerillanın canlı unsurlarını değil bu canlı unsurlara dikkat çekenleri hedef alınca yanılsama dağılmaya başladı. Kontrgerillayı hedef aldığı iddia edilen bu davanın meşruiyetini savunmak ironik biçimde yine kontrgerilla kadrolarına ve yeni devlet seçkinlerine kaldı.
Zaman gazetesi aracılığıyla Erhan Tuncel’e…
Mahçupyan’ın gazetesi, daha doğrusu Fethullah Gülen Cemaati’nin gazetesi Zaman’ın 20 Ocak tarihli nüshasını okuyanlar bu ironiyi bütün çarpıcılığıyla görür. Dink cinayeti tetikçilerinin beraat ettirilen büyük abisi, polis muhbiri Erhan Tuncel, gerçekleri açığa çıkaran bir kahramanmış gibi kapağa taşınmış.[2] Tuncel’i olumlayan bir ifade ile beraat ettiği belirtilip Zaman’ın sorularına verdiği yanıtlar aktarılmış. Tuncel, cinayetin arkasında “Ergenekon Terör Örgütü” olduğunu, Ramazan Akyürek’in ise cinayetin arkasındaki bu örgüte karşı mücadele ettiğini söylüyor.
Yazının devamı için gazetenin içine bakanlar ise çarpıcı bir detayla karşılaşıyor. Röportaj her ne kadar Tuncel’in serbest bırakıldığı 17 Ocak’taki karar duruşmasından 3 gün sonra yayımlanmış da olsa, sorular 17 Ocak’tan önce iletilmiş: “Erhan Tuncel, karar duruşmasından önce Zaman’ın sorduğu soruları el yazısıyla kaleme aldığı mektupla cevapladı.”[3] Haberde mektubun bir parçasının fotoğrafı da yayımlanmış. Fotoğrafta görülen sorulardan anlaşılıyor ki, Zaman soru sormamış, Tuncel’e demesi gerekenleri iletmişti. Mahkemede söylenecek ve manşete taşınacak söz ilk soruda tırnak içinde belirtilmiş: “Cinayetin arkasında Ergenekon var.” Devamını göremediğimiz bu yönlendirmeli sorulara verilen diğer bir çarpıcı yanıtta da Cemaatçi diye bilinen Ramazan Akyürek’in “Ergenekon Terör Örgütü” ile mücadelesi vurgulanıyor, polis şefi Dink davasından aklanıyordu. Tuncel, Zaman’ın sorularına verdiği yanıtların aynısını mahkemede tekrarladı.
Yani bir açıdan, Cemaat kendi kadrosunu korumak için, kendi gazetesi kanalıyla mahkeme sürecine müdahale etmiş, Mahçupyan’ın ifadesiyle “Dink cinayetini kullanmıştı.” İşin özü ise kontrgerilla içi bir yazışmanın gazetecilik faaliyeti diye yutturulmasıydı. Solculara parazit diyen Mahçupyan, bu “gazetecilik” başarısını sergileyen Cemaat için ne dedi acaba? Belki, Ergenekon davasının meşruluk kazanmasını hedefleyen bir faaliyet olduğu için takdirlerini sunmuştur.
Cemaatin ülkücü aşkı
Mahçupyan’ın gazetesi iki gün sonra da (22 Ocak) “Darbeciler hakim karşısına çıkacak, onlar hâlâ cezaevinde” başlığıyla bir haber yayımladı. Hala cezaevinde olmaları sorun olarak gösterilenler gazeteciler, aydınlar, milletvekilleri, belediye başkanları ya da öğrenciler değil Kemal Türkler ve 7 TİP’li genç de dahil onlarca kişinin katilleri olan ülkücü faşistler; Ünal Osman Ağaoğlu, Bünyamin Adanalı, Muhsin Kahya, Caner Erdinç, Mahir Kavalcı, İsmail Fuat Tarhan, Ramazan Çepni, Mahmut Gül idi. Kontrgerillaya dokunmadan darbecilerle hesaplaşmaya girişen Zaman’da faşist katiller 12 Eylül mağduru diye gösterildi.
Cemaat’in ilgisi, tetikçisinden henüz tetiğe dokunmamışına değin bütün ülkücüler için geçerli. Cemaat’in siyasi haber dergisi Aksiyon’da, ülkücü tabanla MHP yönetiminin ayrılması ve ülkücülüğe sahip çıkılması gerektiği yönünde yazılar yayımlandı. Yakın zamanda kimi üniversitelerde İslamcılarla ülkücülerin ortak eylem girişimleri oldu.
Ergenekon nefretinden kontrgerilla aşkına
Cemaatin ülkücülerle kurmak istediği ilişkinin basitçe bir siyasi taban genişletme hamlesi olmadığı, Metin Lokumcu’nun yaşamını yitirdiği olaylardan aylar sonra Hopa’da açığa çıktı. Ekim 2011’de Hopa’da yüksek okulda, faşist provokasyon sonucu çatışma çıkınca, polis solculara saldırdı. Kısa süre içinde olaylara karışan faşistlerin ilçe dışından geldiği, sivil giyimli bazı polislerin daha önce Hopa MHP teşkilatını ziyaret ederek solculara karşı harekete geçmelerini önerip, “bir şey yaparsanız arkanızdayız” dediği ifşa oldu.[4]
Bu ifşaattan üç ay önce, Temmuz 2011’de Radikal muhabiri Ezgi Başaran’a bir röportaj veren Murat Belge, Hopa’da ucu Ergenekon’a uzanan çevreler olduğundan bahsediyordu. Belge, “ucu Ergenekon’a uzanan” derken, Metin Lokumcu’yu öldüren üniformalı polisleri, tetikçi tedarik etmek için ülkü ocaklarını turlayan sivil giyimli polisleri, çatışma için ilçeler arası seyahat yapacak kadar hassas milli duygulara sahip sivil faşistleri değil; “Metin Lokumcu’nun çevresini, çevresinin çevresini, yumurtacı üniversitelileri” kastediyordu.[5] Belge, “Ergenekon” eksenli söylemiyle, halka yönelik devlet kaynaklı yasa içi ve yasa dışı şiddeti eleştirmiyor, haklılaştırıyordu.
Kontrgerillayı “Ergenekon adlı bir çete”ye indirgeyip her türlü AKP karşıtlığını da “Ergenekonculukla” suçlamak, Hrant Dink’in arkadaşlığını kimselere bırakmayan Etyen Mahçupyan ve Murat Belge’yi bugün Erhan Tuncel’le yan yana getirdi. Etyen Mahçupyan sola küfredip, muhalif gazeteci tehdit ederek çaresizliğini ortaya koyuyor. Ondan izahat beklemek boşuna. Ama en azından, Hopalıların AKP karşıtı tepkisinin ucunu hiç düşünmeden Ergenekon’a bağlayan Murat Belge kendi yolunun ucunun nereye uzandığını bir izah ediversin.
Dipnotlar:
[1] Etyen Mahçupyan’ın 2 Şubat tarihli Today’s Zaman’a yazdığı yazısının Türkçe çevirisi T24’te yayımlandı. http://www.t24.com.tr/etyen-mahcupyan-ergenekonun-mesrulugunu-yitirmesi-icin-dink-cinayeti-kullanildi/haber/195555.aspx
[2] Zaman gazete kapağı, 20 Ocak. http://www.t24.com.tr/basin/detay.aspx?yol=2012/01/20/kupurler/zaman_big.jpg
[3] “Erhan Tuncel, karar duruşmasından önce mektup yazdı: Cinayetin arkasında Ergenekon var.” http://www.zam
an.com.tr/haber.do?haberno=1232432
[4] Polis Hopa’da terör estiriyor, http://www.sendika.org/yazi.php?yazi_no=40538.
[5] Murat Belge: Bu hükümetten beklentim kalmadı artık, Ezgi Başaran’ın söyleşisi http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalYazar&Date=04.07.2011&ArticleID=1054992