10 yıldan fazla bir süre önce Sonsuz Özgürlük Operasyonu adıyla terörizme karşı savaş başladı; ilk kurbanı Afganistan oldu. Bu savaş neredeyse unutuldu. Unutulan Savaş Afganistan’daki savaş, diğerlerinin yanı sıra, Libya savaşı, Suriye’deki durum, ABD-İran çatışması tarafından medya manşetlerindeki yerinden edildi. Yalnızca, Barack Obama veya Batı’nın herhangi bir lideri, askerlerin geri çekilmesinden, ABD ve Taliban arasındaki […]
10 yıldan fazla bir süre önce Sonsuz Özgürlük Operasyonu adıyla terörizme karşı savaş başladı; ilk kurbanı Afganistan oldu. Bu savaş neredeyse unutuldu.
Unutulan Savaş
Afganistan’daki savaş, diğerlerinin yanı sıra, Libya savaşı, Suriye’deki durum, ABD-İran çatışması tarafından medya manşetlerindeki yerinden edildi. Yalnızca, Barack Obama veya Batı’nın herhangi bir lideri, askerlerin geri çekilmesinden, ABD ve Taliban arasındaki herhangi bir diyalogdan bahsettiği ya da ABD askeri güçleri tarafından, hat üzerinde, Afgan halkına karşı yürütülen aşırı, acımasız ve insanlık dışı bazı eylemler ortaya çıktığı zaman büyük manşetlerde yer alabiliyor.
Savaş ne olursa olsun medyada ikinci veya üçüncü planda kalsa da, bu orada yaşananların ve bunun etkilerinin en aza indirildiği anlamına gelmez.
Geçenlerde, Amerikalı askerlerin Afgan toprağında gerçekleştirdikleri eylemlerinden bazıları, yine, internette yayınlanan videolardan teşhir edildi. Fakat en korkunç şey, bölgede, bu eylemlerin istisna değil, neredeyse askerlerin davranış kuralı olduğunun ortaya çıkmasıdır. Savaşın kendisi bir haksızlıktır ve tüm savaşlarda bir şekilde barbarca eylemler yapılır. Ama Afganistan’da asker ve sivillere karşı uygulanan vahşetin cezasız kalması, savaşta uyulması gereken temel etik kuralların ihlalinin sistemleştirildiğini gösteriyor. Bu durumu açıklayan faktörler nelerdir? Pek çok neden olabilir, ancak öne çıkanlar:
– ABD’li politikacıların ve üst düzey askeri yetkililerin davranışlarını kolaylaştıran ve sonuçta bu davranışları haklı çıkaran askeri dokunulmazlık, işkencenin onaylanması, gizli üsler ve diğerleri… Libya’da Kaddafi cinayetinin, ABD dâhil batılı hükümetlerin neredeyse en önemli isimleri tarafından alkışlanışını hatırlayın.
– “Medeniyet” üstünlüğü yaklaşımının egemen olduğu ve önemli bir ideolojik faktör haline gelen kitlesel medya vasıtasıyla yapılan propaganda; Müslümanlar düşmandır, Batı kültürünü ve değerlerini küçümserler ve yok etmek isterler, bu nedenle çocuk bile olsa her insan teröristtir. Onların kültürü barbarlıktır, onlar tehlikelidir. Her ne pahasına olursa Batı’nın “üstün” kültürünü kurtarmak gerek. “Medeniyetler çatışması” projesi her zaman geçerlidir.
Bu, bize Aryan “ırkının” saflığını ve Aryan olarak “sınıflandırılmamış” herkesin yok edilmesi gerektiğini savunan Hitler’in anlayışını ve İkinci Dünya Savaşı’ndaki toplama kamplarını hatırlatıyor.
– Bu eylemlerin yapılmasına sadece ordunun subayları, sözleşmelileri (paralı askerleri) ve bu durumdaki profesyoneller izin vermiyor, aksine bunları teşvik edenler, alkışlayanlar da izin veriyor; toplumda korku yaratmak zorunludur, ortamın nasıl olduğu önemli değildir, önemli olan nihai hedeftir ve sonunda zaferle çıkmaktır.
– Psikolojik bakış açısından disiplin ve sinir bozukluğu olarak ifade edilen; korkular ve psikolojik sıkıntılar bu eylemleri ne ölçüde etkiler? Bu konuda herhangi bir çalışma yok, ya da en azından biz onlara ulaşamadık, fakat var gibi görünüyor.
Günümüz savaşları, diğer özelliklerin yanı sıra, yönetimi ya da uluslararası hukukun ihlal edilmesi, büyük bir medya gücünün kullanılması ve yıkıcı kapasitesi açısından değişiklik gösteriyor. Her şey, canavarlaştırma faaliyetinin, emperyalist savaşların muhatabı olan halklara karşı baskın bir rol oynadığına işaret ediyor; saldırganların ödeyeceği bedel ne olursa olsun Amerikan yaşam tarzı ve onu temsil edenlerin çıkarları korunması gerek.
Bu, bize şu soruyu sorma hakkı veriyor; Afganistan’da gerçekleştirilen vahşi eylemler bir istisna mı, yoksa Irak ve Libya’da da tekrar etti mi? Cevap ortada.
Neden Afganistan?
Amerika Birleşik Devletleri’nde 11 Eylül 2001 saldırıları, diğer yönleri arasında, teröre karşı ilan edilen mücadelenin tetikleyicisi ve Amerikan halkı ile uluslararası dayanışma anlamına geliyordu. İlan edilen hedef, El Kaide’nin lideri Bin Ladin’in yakalanmasıydı. Eski CIA işbirlikçisini yakalamak için seçilen yer de Afganistan oldu. Taliban Hükümeti bir düşman haline geldi. Bin Ladin ve Taliban’la, Amerikan hükümetinin altın çağı sona erdi.
Amerikan kuvvetlerinin 2014 yılına kadar çekilmesinin tamamlanacağını ilan eden Barack Obama’nın desteklemeyi tercih ettiği Afganistan’daki savaştan on yıldan fazla bir zaman sonra Bin Ladin yakalandı ve öldürüldü ve de Afganistan’ın işgal edilmesinin amaçları giderek belirginleşti.
İşgalin gerçek amaçları nelerdi?
Orta Asya bölgesi Amerikan varlığına kapalıydı. ABD, SSCB’nin dağılmasıyla birlikte bölge ülkeleri ile yakınlaşmaya başladı. Belki de en somut cevabı, 2002 Şubat’ında, Uluslararası İlişkiler Meclis Komitesi önünde Colin Powell veriyordu: “Ülke, hayal bile edilemeyecek bir şekilde Orta Asya’daki çıkarlarını hayata geçirmeyi ve askeri varlığını yerleştirmeyi başardı”.
Başlangıcın sonu
Hedefin seçimi rasgele değildi; iyi hesaplanmıştı. Savaş ile Asya’nın kalbini ele geçireceklerdi. Yapılmak istenen:
– Değerli kaynakları kendi ellerine geçirmek;
– Rusya ve Çin sınırlarının yakınına yerleşmek;
– İran’ın doğu sınırına yuvalanmak idi.
Bu başlangıcın sonu oldu. Afganistan’ın konumu idealdi: anında Orta Asya Cumhuriyetlerine ulaşılabilir olması, Doğu Asya ve Orta Doğu arasında tam ortada bulunması, Rusya’nın güney kanadında yer alması.
Amerika Birleşik Devletleri, her anlamda, bölgeye yerleşmek istiyordu ve potansiyeli vardı. Çünkü Rusya 10 yıldan daha fazla bir zamandır bulunduğu uyku halinden henüz çıkıyordu, Çin reform ve açılma sürecine öncelik veriyordu ve Pakistan gibi bölgede kilit rol üstlenecek müttefiklere sahipti.
Daha sonra bölgede düşmanlarını ortadan kaldırmak için adım adım kuşatmaya geçişi adına onun ilk eylemi oldu. Saddam Hüseyin’in düşüşünden sonra sıra Muammer Kaddafi’ye geldi. Bugün de İran’a yönelik saldırıları ve Suriye üzerindeki baskıları gözlemliyoruz.
Ama aynı zamanda müteahhitler için yüksek kârların ve yeni tekniklerle savaşın sistematik olarak uygulanmasının başlangıcıydı; ancak hepsinden önemlisi, önceden Kosova’da yapıldığı gibi, demokrasi adına uygulanan aşırılıkların ve vahşetin sistematikleştirilmesi oldu.
Özgürlük ve demokrasiyi yerleştirmek için kurgulanan terörizme karşı savaşta bir laboratuar olarak Afganistan kılıçtan geçiriliyordu ve faşist mekanizmalar günlük olarak kullanılıyordu. Terör ve soykırım kurumsallaştırılıyordu.
Başlangıcın sonu kendi içinde, ABD’de birçok soruna yol açtı. Fakat uygulamada balkanlaştırma, bölgede istikrarsızlık, yeni arkadaşlar “yaratmak” ve orada kalmak için bir bahane olabilir. Barack Obama’nın, Afganistan’daki savaşı onaylaması hayırseverlik nedeniyle olmadı. Bunun ülkeyi temsil edenlerin çıkarları için olduğunu biliyordu. Bu başlangıcın sonu oldu ve o da bunu devam ettirdi.
zb>[www.cubadebate.cu sitesindeki İspanyolca orijinalinden Atiye Parılyıldız tarafından 5deniz.net (Sendika.Org) için çevrilmiştir]