Geçen cuma Ankara’nın buz kestiği gece, adliye binasının önünden yükselen taze ve temiz rüzgarın, Hopa’ya Metin Lokumcu’nun kabrine dek ulaştığına eminiz. Çünkü Hopa davasının ilk duruşmasında tahliye edilen 22 gencin savunmaları, doğduğu köyün yeşil derelerine HES yapılmasını protesto ederken hayatını kaybeden Metin Lokumcu’nun hatırasına da saygın ve dik duruşlu selamdı. 31 Mayıs’ta emniyet güçlerinin Hopa’da […]
Geçen cuma Ankara’nın buz kestiği gece, adliye binasının önünden yükselen taze ve temiz rüzgarın, Hopa’ya Metin Lokumcu’nun kabrine dek ulaştığına eminiz.
Çünkü Hopa davasının ilk duruşmasında tahliye edilen 22 gencin savunmaları, doğduğu köyün yeşil derelerine HES yapılmasını protesto ederken hayatını kaybeden Metin Lokumcu’nun hatırasına da saygın ve dik duruşlu selamdı.
31 Mayıs’ta emniyet güçlerinin Hopa’da yerel örgütlü muhalefete karşı başlattığı haftalarca sürdürülen olağanüstü hale rağmen, 6 ay sonra Hopa’nın dayanışmayla nasıl büyüdüğüne Ankara Adliyesi önünde şahitlik ediyorduk.
Hak arayışını ‘terör eylemine’, örgütlenmeyi ‘terör örgütüne üye’ olmaya, iktidarı eleştirmeyi ‘demokrasi düşmanlığa’ tercüme eden yani ‘muhalefet etmek terörizmdir’ diyen otoriter devlete, anayasada yazılı haklarını tek tek hatırlatan 22 genç çıkmıştı.
Ekonomisi sıcak parayla şişirilmiş, kalkınmasını bedavaya doğal kaynakları satarak sürdüren, Arap Baharı’na önerilen model ‘demokrasi’, AİHM’de hak ihlalleri başvurusunda 16 bin davayla birinci, dünyada tutuklu ‘terörist’ sayısında 13 bin kişiyle 1.5 milyarlık despotik Çin’i geride bırakan şampiyon ve varsıl Türkiye’nin fukaralığı, ‘siyasal/sosyal/ekonomik haklar’ 22 gençle mahkeme salonunda vücut bulmuş ve dile gelmişti.
Güçlü piyasa sisteminin varlığına zarar vermeyen, yeniden üreten milliyetçi/kültürelci siyasi angajmanların aksine piyasa tekerine ‘çomak’ sokan, hak temelli söylem, hanidir görüldüğü yerde ‘işte, işte teröristler’ diye ezilmiyor muydu?
Piyasacılığın kanı ve canı ‘vatandaşlık haklarından’ feragat ederek, bir yandan topyekun ‘işçileşirken’ bir yandan gönüllü kredi tüketicisi olmuş kitlelerden gelmiyor muydu?
Sinik-ironik zihin dünyamız ve medya dilinin her gün daha görünmez kıldığı ‘vatandaşlık hakları’, darbeci /sivilci çekişmesiyle unutturulup alınıp satılan, bedeli ödenen mallar halini almamış mıydı?
Ve hakların piyasaya katılmasındaki ‘rasyoneli’ bozanlar, 31 Mayıs’ta Hopa’da örgütlü/sosyalist HES karşıtlığı gibi ‘teröristleştirerek’ Anadolu’da binlerce HES yapımının önü polisiye şiddetle açılmıyor muydu ?..
Ondandır altı ay sonra mahkemeye çıkan çocukların savunmalarını konformist liberal ideolojinin siyasi lügatten attığı ‘hak söylemiyle’ temellendirmeleri post-modern zihinlere sıkı bir yapı-bozumdu…
Çocuklar diyorlar ki; eğitim, ucuz ve güvenli ulaşım, sağlık, kamusal haklarımızdır, ulaşıma ve üniversite harçlarına zamlara tepkimizi göstermek ifade, düşünce, örgütlenme özgürlüğümüzdür.
Siyasi partilerin ve iktidarların protesto edilmesi evrensel hukukun ve demokrasinin temel kodudur.
Okuduğumuz kitaplar, dünya siyasi tarihinin ana metinleridir ve bilimsel ve akademik çalışmanın gereği okuma listelerimizi oluşturur.
Toplumsal duyarlılığımız, ‘Okumuş insan halkının yanındadır’ kampanyasıyla da yoksul çocuklara yaz okulu faaliyeti düzenletir, HES dokümanı hazırlatır, Ege Mahallesi’ne geç gelen, yangın çıkan otobüsünü de, 17 yıldır metro yapmayan belediyeyi de sorgulatır.
Yani savunduğumuz haklarımızla daha insan, hak bilinciyle daha da onurlu yaşarız.
Büyüklerin ‘yapamadıkları’ ev ödevi de bu olsa gerekti!