Basın faaliyetinin özünde dün de sınıfsal boyut belirleyiciydi bugün de. 12 Eylül’den buyana süren yoğun baskılar, halka gerçekleri ulaştırmamız; kılı-kırk yararak edindiğimiz haberleri yayabilmemiz için bize basın faaliyetinin önemini dayattı Son bir yıl içinde yaşananlar emekçi halka bir şeyi, bir kez daha apaçık gösterdi: Artık basın derken iki ayrı basın ilişkisinden; basın özgürlüğü derken iktidarın […]
Basın faaliyetinin özünde dün de sınıfsal boyut belirleyiciydi bugün de. 12 Eylül’den buyana süren yoğun baskılar, halka gerçekleri ulaştırmamız; kılı-kırk yararak edindiğimiz haberleri yayabilmemiz için bize basın faaliyetinin önemini dayattı
Son bir yıl içinde yaşananlar emekçi halka bir şeyi, bir kez daha apaçık gösterdi: Artık basın derken iki ayrı basın ilişkisinden; basın özgürlüğü derken iktidarın yanında olmak kaydıyla gerçekleri çarpıtma özgürlüğü tanınan basından ve bunun karşısında özgürlüğü yok edilmeye çalışılan diğer bir basının varlığından söz ediyoruz. Başta Kürt halkı olmak üzere tüm emekçi halka karşı sermayenin yürüttüğü savaşta dördüncü kolluk kuvvet basına da önemli görevler verildi. Ya da günümüze göre sermaye basının sorumluluğu tazelendi demek daha doğru olur.
Zaten geçmişte de bunun aksi söz konusu değildi. Ancak gelinen aşamada siyasi iktidarın temsilcileri kanlı ve baskıcı yüzlerini halk karşısında gizlemek için sarıldıkları terörizm kavramının içine emekten ve özgürlükten yana gazeteciliği de yapıştırarak, emeğe karşı savaşta kendilerine psikolojik açıdan yeni bir üstünlük sağlama çabasındadırlar.
Gazetecilere yönelik operasyonlarda dün ellerindeki torbanın adı Ergenekon’du. 12 Eylül ve sonrasının işkencecileri katilleri aramızda dolaşır, meclis sıralarında yüzlerini gizlerken Ergenekon diye yutturulan torba operasyonun içine Ahmet Şık başta olmak üzere ilerici-demokrat başka gazeteciler de atıldı. Şimdilerde ise emek ve özgürlük basınına karşı ellerinde tuttukları torbaya ‘KCK operasyonu’ diyorlar. Kamu kesiminde çalışan işçi ve memurlar için çıkarılan namlı ‘Torba Yasa’ uygulamasını hepimiz biliyoruz. İstemediğin memuru istediğin statüye sıkıştır, istemiyorsan başka yere görevlendirme adı altında sürgün et! Yani ne yaparsan torbada onun bir yeri var. Şimdilerde de hazır halkı toptan susturma operasyonlarına başlamışken, Kürt halkını ve ondan yana olanları, gerçekleri duyurmaya çalışan gazetecileri, yayıncıları da bu torbaya atarak ezmeye, susturmaya giriştiler. Polisler evleri, gazete bürolarını basıyor; yetkililer “bunlar gazeteci değil terörist” diyor ve bağımlı basın olayı ya görmezden geliyor ya da “terör press” yaftası ile iktidarın emirlerini yerine getiriyor.
Gücünü halktan alan özgür gazetecilik
Kürt halkı da dahil olmak üzere halka karşı yürütülen savaşın özünde bir sınıf savaşı olduğunu gözden ırak tutamayız. Hiç kimse gelişmelere ak-kara mantığı ile yaklaşıp, basmakalıp ve yanlış sonuçlara ulaştığımızı iddia edemez. Basın faaliyetinin özünde dün de sınıfsal boyut belirleyiciydi bugün de. 12 Eylül’den buyana süren yoğun baskılar, halka gerçekleri ulaştırmamız; kılı-kırk yararak edindiğimiz haberleri yayabilmemiz için bize basın faaliyetinin önemini dayattı. Ve bizler halka ulaşabilmek için emeğin basınını, sosyalist basını yarattık. Ve bunun içindir ki on yıllardır baskı ve kuşatma altındayız. Gazete binalarının bombalandığı, gazetenin dağıtımcılarının kurşunlandığı, muhabirlerin kaçırılıp öldürüldüğü, binlerce toplatma kararının alındığı, gazete sahibi ve yazı işleri müdürlerinin onlarca yıl hapis cezasına çarptırıldığı bir ülkenin özgürlükten, emek ve sosyalizmden yana basını ve gazetecileriyiz. Emek basının gazetecileri ise tam anlamıyla bir basın emekçisidir. Bir kere hepsi emeğiyle geçinen özgür bir gazetecidir. Halktan ve halkın çıkarlarından yanadır. Çoğu bu işi gönüllü yapar. Faaliyetin yürütüleceği mekânı sağlamak için sağdan-soldan para denkleştirilir. Para-pul habere ulaşmak, ayakta kalmak için gerekli basit bir araçtır. Sermaye basınının görmek istemediği gerçeklerin peşinde, sanayi sitelerinde kapı önüne konulmuş işçilerin yanında soluğu alır. Haberi patron ve ya patron vekili beğenir mi kaygısı taşımaz çünkü onun patronu yoktur aksine gerçek haberciliği paylaştığı ortak bir dava arkadaşı vardır. Emekçinin gazetecisi halka gerçekleri anlatmak için özveride bulunur, bedel öder. Sözün özü emeğin ve özgürlüğün basını yoksuldur, onurlu ve özgürdür. Emeğin basınının kaygısı halkların kaygısı ve gelecek mücadelesiyle ortaktır. Bunun için üzerinde terör estirilir. Bugün hücrelerde tutsak olan 99 gazeteci bu terörün sonucudur.
Gücünü sermayeden alan bağımlı gazetecilik
Sermayenin kollarının kanatlarının altındaki basın bağımlı basındır. Yayın yönetmenleri, yayın müdürleri sahibinin sesidirler. Bugün bir kanalda “en büyük, en doğru x kanalı” deyip, yarın dolar karşılığı bir başka kanala transfer olduğunda da “en büyük, en doğru y kanalı” diyen onursuz, yalancı basındır. Sermayenin basını halkın yaşadıklarıyla ilgilenmez. Onun derdi yüzde 1 azınlığın yaşantısı, ekonomik trendi, gece hayatı, gönül ilişkileri vs. vs.dir. Sermaye basını sendikasızlaştıranların, işten atanların sesidir. Direnişleri görür de görmezler. Reklam gelirleri, iktidar teşvikleri onların habercilik ruhunu ipotek altına almış, köreltmiştir. Onların işi, idealist duygularla sermaye basınında muhabirlik yapan gazeteci arkadaşların yaptığı haberi budayıp ya kuşa çevirmek ya özünü değiştirmek ya da çöpe atmaktır. Elindeki hazır şablona göre iş yapar… Bir haberin girdisinin çıktısının nasıl olacağı önceden belirlenmiştir. Emekçi muhabirler ‘ben bu haberle manşete çıkarım’ diye boşuna beklerler. Yayın yönetmenleri yani patronların sesi, ya onların gerçek gazetecilik aşkını öldürür ya da kendileri gibi kör bakmayı öğretir. Yine sözün özü sermaye basını iktidar basınıdır. Emekçi halka ve Kürt halkına karşıdır; savaşın açık bir tarafıdır. Özgür değil, bağımlıdır. Sömürendir, sendikasızlaştıran ve gazeteciyi işten atandır. Gerçekleri ya görmeyen ya çarpıtandır. Sermayeden yana basının özgürlüğü icazete bağlıdır. Emeğin basınının ise özgür olmak, özgür kalmak için ezilenlerin safında mücadeleden başka bir umarı yoktur. Bağımlı basının sermayesi para, özgür basınınki bilinci ve onurudur.