Bilindiği ve kamuoyunun yakından takip ettiği gibi ilk önce Loç Vadisinde yaşanan saldırılar, Hopa Olaylarının gerekçesini oluşturan ‘Suya ve Çaya sahip çıkma’ protestolarının ardından yaşanan gözaltı ve tutuklamalar, Gerze’de köylülere yönelik saldırılar, Tortum’da HES’leri istemeyen köylülerin cezalandırılması, Tunceli Peri Vadisi ile İspir Aksu Vadisinde yaşanan gerginlikler ve son olarak Solaklı Vadisinde 2. kez Karçam ve […]
Bilindiği ve kamuoyunun yakından takip ettiği gibi ilk önce Loç Vadisinde yaşanan saldırılar, Hopa Olaylarının gerekçesini oluşturan ‘Suya ve Çaya sahip çıkma’ protestolarının ardından yaşanan gözaltı ve tutuklamalar, Gerze’de köylülere yönelik saldırılar, Tortum’da HES’leri istemeyen köylülerin cezalandırılması, Tunceli Peri Vadisi ile İspir Aksu Vadisinde yaşanan gerginlikler ve son olarak Solaklı Vadisinde 2. kez Karçam ve Köknar köylülerine yapılan saldırı ve yaşanan gerginlikler!..
Görmeyen gözler, duymayan kulaklar bizlerin; halkın, insanların, köylülerin, yaylacıların, yaşlı-genç kadın ve erkeklerin ve de çocukların HES’leri, doğal yaşam alanlarına verilen geri dönüşümsüz zararları, sularına, topraklarına el konulmasını istemediğini görmeli ve işitmelidir!
İktidarın, HES’lerin önünü açabilmek için yürüttüğü çeşitli çalışmalar, yapılan mesnetsiz, akıl ve bilim dışı açıklamalar, siyasi baskı ve sindirmeler, HES firmalarını cesaretlendirmiş, aymazca, yasa ve hukuk tanımaz saldırılarını daha da arttırmışlardır!
Solaklı Vadisi’ndeki Karaçam ve Köknar Köylülerinin HES’lere karşı verdiği yaşam mücadelesinde 2. kez bu saldırıları yaşadık. HES firması, siyasi iktidarın hamiliği, yerel idarecilerin de desteği ile asıl görevi halkın huzur ve güvenliğini korumak olan, bizlerin içerisinden çıkarak kolluk görevi verilen güvenlik güçlerini de arkasına alarak 2 bin 500 metre rakımdaki Derebaşı mevkiinde şantiye kurma çalışmalarına başlamak istemiştir. Köylüler, bu çalışmalar karşısında Anayasal, yasal ve demokratik hak ve ödevleri çerçevesinde yaptıkları eylem karşı, adeta HES firmasının özel güvenlik birimi şeklinde hareket eden kolluk kuvvetlerinin cop ve biber gazları ile saldırısına uğramıştır.
Bu durum, hiçbir şekilde yasa ve yönetmeliklerle olduğu gibi Anayasa, demokratik kurallar ve hukukla bağdaştırılamaz ve kabul edilemez…
Toplam 36 HES projesi ile ülke genelinde en fazla HES projesi planlanan vadilerden birisi olan Solaklı Vadisi’nin, Karaçam Beldesi Derebaşı Mevkiinde meydana gelen olaylar, artık HES firmalarının geldiği son noktayı ve aymazlıklarını bir kez daha ortaya koymuştur.
Derebaşı Enerji A.Ş.’ye ait 11,3 megavat kurulu gücünde, Büyükdere ve Dumlu Deresi üzerinde kurulması planlanan Derebaşı HES projesi için daha önce köylülerin Trabzon İdare Mahkemesi’ne açmış olduğu ‘yürütmenin durdurulması ve iptal’ istemli dava süreci devam etmektedir. Mahkeme, söz konusu HES projesi hakkında Bilirkişi İncelemesi ve Keşfe karar vermiş, köylüler söz konusu mahkeme masraflarını yatırmış, keşif ve bilirkişi heyeti ataması ile keşfin yapılacağı günü beklemektedir. Mahkemenin, Bilirkişi incelemesi ve keşfin ardından ‘yürütmenin durdurulması’ talebinin görüşülmesine hükmetmiş olmasına karşın; HES yapımcı firması iş makinelerini 2. kez bölgeye sevk etmiştir.
Önceki gün gece yarısı başlayan sevkıyata kolluk kuvvetlerinin de refakat etmesi oldukça düşündürücüdür.
Kaldı ki, Karaçam ve Köknar köylüleri gece gündüz, yağmur, kar ve soğuk havaya aldırmadan vadilerinde nöbet tutarak HES’lere izin vermediklerini herkese göstermiştir. Sabah saatlerinde iş makinelerinin şantiye alanı oluşturması ve çalışmasına engel olmak isteyen köylülerin uğradığı saldırılar sonrasında 6 kişi gözaltına alınarak sonradan hiçbir gerekçe gösterilmeden serbest bırakılmış, 16 köylü ise çeşitli şekillerde yaralanmıştır.
Yaşam alanlarını, yaşamı, sularını, vadi ve topraklarını koruyup kollamak, savunmak adına mücadele eden Karaçam ve Köknar köylülerine karşı yapılan bu saldırı, HES’lere karşı verilen mücadelenin nasıl bir zemine sürüklendiğinin de en açık göstergesidir! Asıl bu durum toplumsal endişeyi arttırmaktadır!
HES firmaları, siyasi gücü de arkalarına alarak vadilerimize dayatmış oldukları bu yıkım projeleri ile doğal yaşam alanlarımızın yanında, tarihi, sosyal ve kültürel değerlerimizi de yok etmektedir. İnsanlarımız arasına, çeşitli iş vaatleri, rüşvet protokolleri gibi uygulamalarla nifak sokmakta, rant uğruna bütün değerlerimize saldırmayı mubah görmektedir.
Kaldı ki, bizlerin içerisinden çıkan, kendi öz evlatlarımız olan ve asli görevleri, yasal ve hukuksal sorumlulukları gereği halkın huzur ve güvenliğini korumak olan kolluk kuvvetleri ile halkı, bizleri karşı karşıya getirmeye çalışan bu dayatmacılar, yasalara ve hukuka aykırılıkların yanında toplumsal huzursuzluğa yol açmakta ve halk güvenliğini de tehdit etmektedir!
Solaklı Vadisi’nde yaşananlar, üzüntü verici olmasının yanında endişe vericidir de. Mahkeme süreci devam ederken, enerji şirketinin adeta yangından mal kaçırır gibi 2. kez gece yarısı iş makinelerini vadiye götürmesi diğer vadilerde olduğu gibi tansiyonu yükseltmiştir! HES firmalarının bu tür aymazlıklarını daha öncede Rize’nin Çayeli ilçesine bağlı Senoz Vadisi, İkizdere Vadisi, Loç Vadisi gibi birçok vadide gördük.
Ancak hiç kimse unutmasın ki, vadilerimizde, yaylalarımızda derelerimizin boylarında, sularımızın etrafında doğal yaşam alanlarını kurup, üreterek var eden köylülerimiz ve yöre halkı vadilerine sahip çıkmaya devam ediyor. Bunu hiç kimse, hiçbir güç ve hiçbir suçlama engelleyemeyecektir!
Burada asıl sorumluluk yerel yöneticilerle, mülki amirlere, ilgili bakanlık ve hükümete yetkililerine düşmektedir. Toplumsal gerilime, huzursuzluğa ve yaşam alanlarımızın katledilmesine yol açan bu yıkım projeleri biran önce durdurulmalı ve çalışmaları engellenmelidir.
Loç’ta, Hopa’da, Tortum’da, Peri’de, İspir’de Gerze’de ve son olarak 2. kez Solaklı’da yaşananlar bıçağın kemiğe ne denli dayandığının en açık göstergesidir!
Bizler, doğal yaşam alanlarına, suyuna, toprağına, çayına, tütününe, fındığına, pancarına ve bütün tarım ürünlerine sahip çıkanlar; vadilerinde yüzyıllardır yaşayıp, koruyan, kollayan ve geliştiren, üreterek bu toprakları var edenler olarak yurtsuzlaştırılmak istemiyoruz!
Ülkemizin bütün verimli topraklarına, vadilerine, sularına, derelerine, ormanlarına, koruma alanlarına karşı başlatılan bu vahşi kapitalizmin gölgesindeki amansız emperyalist rant saldırıları bir an önce durdurulmalıdır!..
Bugüne kadar ülkemizin bütün vadilerini adeta bir kanser virüsü, kanserli bir tümör gibi sarmal altına alan HES projeleri bir an önce durdurularak, ‘Su Kullanım Anlaşmaları’ ve ‘Enerji Üretim Lisansları’ iptal edilmelidir!
Anayasal hak ve ödevlerimizin sorumluluğu ile yürütmüş olduğumuz yasal, demokratik ve hukuksal mücadelelerde alınmış olan yargı kararları, bilimsel raporlar ve yaşanan gerçekler; akıl, mantık, bilim ve hukukun üstünlüğü ışığında;
Yargı kararlarında yasa ve yönetmeliklere, uluslararası anlaşmalara, hukuka açıkça aykırı olduğu, doğal yaşam alanlarına geri dönüşümsüz zararlar verdiği, kamu yararından yoksun, gelişigüzel planlanan, bilimsel dayanaklardan yoksun olduğu vurgulanan ülke genelindeki bütün HES projelerinden derhal vazgeçilmelidir!