Van’da yaşanan deprem sonrası Türkiye toplumunun -en azından doğal âfetlerin yarattığı- acılarda dâhî ortaklaşamadığını kötü bir şekilde tecrübe ettik. Şahsım adına şâhit olduğum, kan dondurucu nitelikteki korkunç yorumların şaşırtıcı olduğunu da söyleyemem ne yazık ki. Kezâ, Türkiye toplumunun vicdanının pek çok açıdan dinamitlenmiş olduğunun uzun bir süreden beri farkındayım. Faşizm ve onun beslediği düşmanlıkla beyinlerinden […]
Van’da yaşanan deprem sonrası Türkiye toplumunun -en azından doğal âfetlerin yarattığı- acılarda dâhî ortaklaşamadığını kötü bir şekilde tecrübe ettik.
Şahsım adına şâhit olduğum, kan dondurucu nitelikteki korkunç yorumların şaşırtıcı olduğunu da söyleyemem ne yazık ki. Kezâ, Türkiye toplumunun vicdanının pek çok açıdan dinamitlenmiş olduğunun uzun bir süreden beri farkındayım. Faşizm ve onun beslediği düşmanlıkla beyinlerinden irinli sözler akıtıp, kanlı kahkahalar atan bu gürûh, sayıca o kadar fazla ki, içinde bulunduğumuz bu acıklı durum, bize açıkça vicdanen ve ahlâken göçük
altında kalmış bir Türkiye tablosunu sunuyor. Tüm yakıcılığıyla hissedilen bu aşağılık ve patolojik vak’a ve düşkünlük kumpanyası karşısında insan kendini “nereye koşuyoruz?!” sorusunu sormaktan da alıkoyamıyor.
“Önce askere ve polise taş at, sonra yardım iste. Herkes haddini bilecek. Yeri geldi mi taş atacaksınız, kuş avlar gibi avlayacaksınız. Sonra yardım isteyeceksiniz. O
polisler yardımına koştu oradakilerin. O taş atanların elleri kırılsın.” Bu sözler, herhangi bir ultra-faşist grubun reisi ya da basın sözcüsüne değil, yıllardır televizyonda gördüğümüz ve bugün de ATV’de saçma sapan bir programı sunan Müge Anlı’ya ait. Ahmet Kaya’yı linç operasyonunda en ön saflarda yer alan magazinci Şenay Düdek’in çömezi olan bu kadın, sanki çok fazla sosyal meselelere dâir ilgi ve bilgiye sâhipmiş gibi böyle büyük büyük yorumlar yapıvermiş. İyi ve mantıklı şeyler söylediğini sanan Anlı, içindeki tüm faşizan cerahati tek nefeste böylece boşaltmış ve rahatlamış. Tüm bu sözleri bir anda böylece sarf ederken, birden, beynine oksijen akışında bir sorun oluşmuş olacak ki, kendi başını muhtemelen belâya sokabilecek bu sözler -T.C. anayasasına göre ırkçılık hâlen yasak- ağzından dökülüverdi hanfendinin. Benzer bir olaya daha, Habertürk ekranlarında, bu kez “dil sürçmesi” versiyonuyla şâhit olduk. Kanalın, Duygu Canbaş adlı sunucusu, depremle ilgili yorum yaparken, laf arasında “her ne kadar Doğu’da da olsa” gibi bir cümle kurarak, bilinçaltındaki Kürt düşmanının kırbacını depremzedelere indirmiş oldu. Canbaş, sonradan özür dilese de, ortada özürle telâfi edilemeyecek bir kusurun söz konusu olduğu gâyet açık.
Yâni şimdi bir düşünün, büyük ya da küçük herhangi bir televizyon kanalında haber sunan ya da yorum yapan Kürt kökenli biri, “sel her ne kadar Kastamonu’da da olsa üzüldük” dese, o insan üzerinde hemen bir linç kampanyası örgütlenmez miydi? Ya da söz konusu hayalî Kürt kökenli yurttaş, bu ifâdeyi yanlışlıkla veya dil sürçmesi sonucu kullandığını söylese anlayışla karşılanır mıydı?
Bu iki olay dışında, tâkip edebildiğim kadarıyla bir de Yeni Asya gazetesindeki İbrahim Özdabak adlı çizerin bir karikatürü[1] deprem ve nefret söylemi bağlamında büyük basında yer bulabildi. Sadece Nurcular’ın değil, genel olarak İslâmcıların doğal felâketlerle ilgili tutumlarını büyük Marmara depreminden beri “intikâm” ve “ders” bağlamında sürdürdüklerini bildiğimiz için bu karikatür, bir İslâmcının psikopatolojisiyle ilgili önemli ipuçları vermek dışında pek bir işe yaramaz.
Bu üç örnek olay dışında, bunlardan çok daha önemli olan sıradan insan fotoğraflarına da bakmak gerekiyor. Ben bu meseleyle ilgili küçük bir araştırma yaptım ve birkaç örnek yorumu sizlerle paylaşmak istiyorum. Öncelikle baktığım yer, facebook’taki 305,798 üyeli resmî Trabzonspor sayfası oldu. Şehrin ve kulüp taraftarlarının önemli bir anasırının güçlü faşizan eğilimlere sâhip oldukları bilinen bir gerçek[2], bu yüzden bu sayfanın düşmanlık edebiyatı açısından önemli bir araştırma sahası olabileceğini belirteyim. Sevinerek söyleyeyim ki, yazılan faşist içerikli yorumların çoğu sayfa sâhiplerince silinmiş; ancak yine de birçok yorum ve tartışma sayfada tâkip edilebiliyor. Trabzonspor kulübünün “Van’a Destek, Cana Destek” adlı yardım kampanyası haberinin altına yazılmış bir yorumla başlayalım:
Ö.A. : “% 94 oyla BDP’yi seçen Van’ın % 6’lık kısmına Rabbim yardım etsin.”[3]. Bu yorumda açıkça Van halkının PKK sempatizanı olduğu, bu açıdan ölümü hak ettiği; ancak BDP’ye oy vermeyenler için üzülmek gerektiği dillendiriliyor. Rabbinden yüzde 6’lık kesim için yardım dileyen bu şâhıs için diğer din kardeşlerinin canı -Van halkının çoğu, bölge insanının çoğu gibi mütedeyyin olsa da- bir önem arz etmiyor.
Aynı sayfada F.Ç. adlı kişinin bir yorumu var, ki bu “yorum”, tek bir elden çıkıp facebook’ta kullanıma sokulmuş ve pek çok faşist tarafından profil ve sayfalarda yazılmıştır, tıpkı solcuların önemli bölümünün Marx’ın insan olmak ve hayvan olmak arasındaki farkı anlatan bir sözünü, depremden sonra akıl tutulması yaşayanlara karşı kullanmış olması gibi. Faşistlerin söz konusu yeni ezbere lafları şöyle; “iş makinası gönderin! yaktınız! doktor yollayın! öldürdünüz! polis gönderin! şehit oldular!”
Bir başka yorumsa şu şekilde: “PKK’nın canı cehenneme. Dün de benim 26 şehidim vardı!” (S.Ç.). Yaşamını yitiren askerleri öne sürüp, deprem sonrası ortaya çıkan yüzlerce cansız bedenin bir rövanş malzemesi olarak görülmesi insanın gerçekten kanını donduruyor.
Yorumlardan devam edelim: S.A.: “Allah’ın sopası yok ki, devlet bir şey yapmazsa yüce Mevlâm alır şehitlerimin öcünü.” İ.A.: “Ne yardımı arkadaş! Bırakın yıllardır baktık onlara, daha ne yardımı edeceğiz. Elektriği kaçak kullandılar, biz ödedik. Vergi vermezler, zam oldu döndü bize.” Burada faşistlerin yorumlarıyla ilgili şunu da söyleyeyim, bu yorumları yazan çizenlerin çoğunun Türkçesi korkunç derecede kötü, yâni yazdıklarını imlâ ve anlatım bozuklukları açısından düzeltmeye çalıştım. Mâlumdur, Türk milliyetçilerinin ezici çoğunluğunun ortak özelliği Türkçeyi doğru dürüst yazıp, konuşamamaları!
Yine Trabzonspor sayfasında, “Başımız Sağolsun!” başlıklı haberin altında da beşeriyet incelemeleri açısından ilginç doneler mevcût. Bunlardan birinde, B.E. adlı kişi şöyle diyor; “Aslında bu Doğu’ya bir uyarı ama anlayana…” Ne kadar da zekîce bir yorum… Ama tabiî ki anlayana, biz daha B.E.’nin ulaştığı “süper mantıkî tahlil ve acayip çözümleyici yorum” düşünce spektrumu dilimine varamadığımız için, anlayamıyoruz… Aynı başlığın altında, demokrat olduğu anlaşılan U.K. adlı arkadaşın da sitemli “Bizim Eskişehir sayfasında ırkçılık diz boyu” yorumu yer alıyor, böylece Eskişehirspor sayfasında durumun Trabzonspor sayfasına göre çok daha kötü bir durumda olduğunu anlıyoruz. Kezâ Trabzonspor sayfasında aklı başında yorum sayısı da epey fazla ve daha önce de belirttiğimiz gibi ırkçı yorumların çoğu sayfa yöneticilerince siliniyor. Trabzonspor sayfasından örneklerimizi bu aklı başında yorumlardan biriyle bitirelim: U.M.B.: “Ulan salaklar, Kürtler’in ahı mı tuttu ki Marmara’da deprem oldu? Herhâlde bu kadar salak bir şeye hayatımda rastlamam. Kader, ecel gibi şeyleri unutuyoruz!” Biz, kayıpları ecel ve kaderden ziyâde ihmâl ve çıkarlar doğrultusunda yorumlasak da, söz konusu yorum, ortalama vatandaş, tepkisi açısından olumludur. “Müslüman kardeşinin uğradığı felâketi sevinçle karşılama, Allah, onu rahmetiyle o felâketten kurtarır, seni o musibetle imtihân eder!” sözü gibi.
Elbette ki bu sayfa dışında da akla gelip, gelmeyecek birçok yerde bu tip ahmakların, ahlâksızca ahkâm kesişlerine sıkça rastlıyoruz. “İyi bakın iyileşsinler, sonra bize kurşun atarlar
!” (E.E./ Sabah gazetesinin facebook sayfasında,”Bakan Atalay Ölü Sayısını Açıkladı” haberi altında). “Hayırsız olsanız da, sırtımızdan vursanız da kardeş deriz, kardeş bilmişiz.” (H.K./Cumhuriyet’in sayfasından bir yorum). “Rabbim Vanlı Türkmenleri ve kamu personellerini korusun !”
Depremin acısı, yarattığı travma ve açtığı acılar yetmezmiş gibi, bu insan müsveddelerinin ülkede bu kadar çok oluşu Kürt halkının yüreğini daha çok yakıyor olsa gerek. Bugüne kadar Batı’da yaşanacak herhangi bir felâketin, az sayıdaki hastalıklı kafa sâhibi insan dışında Kürtlerin hoşuna gideceğini düşünüp, söyleyemezdik. Ancak, zavallı komplekslilerin zehirli sözlerinin kitleselliğinin yarattığı etkinin aktifleştirebileceği bir başka psikojenik tepki Kürt cephesi açısından da artık mümkün ve yığınsal olabilir. Dayatılan böyle bir “Türk” imajı olunca, Kürtlerden de bu yönde refleksler beklemek olağan. Hele ki, bir de, devlet yardım konusunda bu kadar ağır davranırken, dış ülkelerin tâlep ettikleri yardımlar, ihtiyaç olmasına karşın, sırf şov için reddedilirken, şehir dışında bulunan vâliyi ve konuyla yeterince ilgilenmeyen devleti protesto eden depremzede halka polis gaz bombası ve coplarla müdahale ederken ve “geriye kalan nüfus” bu vahşeti yalnızca izlerken… Kürtlerle diğerleri arasındaki mesâfenin yarattığı fay hattının kırıklarının daha artıp, çatlayacağını tahmin etmek ve buradan yeni depremler öngörmek güç olmasa gerek.
DEPREMDE ZARAR GÖREN VE YAKINLARINI YİTİREN TÜM İNSANLARA DAYANMA GÜCÜ DİLİYORUM.
Dipnotlar:
(1) http://www.sabah.com.tr/Yasam/2011/10/25/tehlikeli-karikatur 25.10.2011 târihinde erişildi.
(2) Elbette ki tüm Trabzonsporlular ya da Trabzonlular için bunu söylemiyorum. Tersine Trabzonspor’un tarihîndeki “ihtilâlci” öge sebebiyle çok sayıda devrimci, demokrat, solcu taraftarı da var. Hatta bu özelliği sebebiyle Trabzonlu olmayan birçok Trabzonspor taraftarı da mevcut. Ayrıca, yeri gelmişken belirteyim ki, ben de bir Trabzonspor taraftarıyım ve Rize Pazarlıyım. Üstelik, Trabzonsporlu olmayı da açıkça devrimci ve isyancı olmakla birebir alakâlı görüyorum, çocuk yaşta üç büyükleri değil de Trabzonspor’u tercih etmiş olduğum için de kendimle gurur duyduğumu dâhî söyleyebilirim.
(3)Van’daki 2011 genel seçimi sonuçları: AKP % 45,7, BDP’li bağımsızlar % 41,7. Van’ın BDP’ye % 94 oranında oy vermesi terânesi bir kısım ulusalcı şovenin söylemi, yâni AKP’ye oy verenler de PKK’lı! İşte PKK’lı olmayan iyi insanların oranı; CHP % 3,7, MHP % 3, BBP % 1,2…