Seçim gecesi Başbakan’ın ‘göz yaşartıcı’ balkon konuşmasından tam iki hafta sonra, Şişli’de Hatip Dicle’nin YSK tarafından vekilliğinin düşürülmesini protesto eden Emek Demokrasi ve Özgürlük Blok milletvekilleri, çoluk çocuk katılımcılar ‘göz yaşatıcı’ zehirli biber gazına boğulmuştu. Tutuklu milletvekillerinin hiçbirinin tahliyesinin gerçekleşmediği ve Dicle’nin vekilliğinin düşürüldüğü seçim sonrası, yüksek yargının halk iradesini ‘rüştsüz kıldığı’ kararlarına, sokakları basan […]
Seçim gecesi Başbakan’ın ‘göz yaşartıcı’ balkon konuşmasından tam iki hafta sonra, Şişli’de Hatip Dicle’nin YSK tarafından vekilliğinin düşürülmesini protesto eden Emek Demokrasi ve Özgürlük Blok milletvekilleri, çoluk çocuk katılımcılar ‘göz yaşatıcı’ zehirli biber gazına boğulmuştu.
Tutuklu milletvekillerinin hiçbirinin tahliyesinin gerçekleşmediği ve Dicle’nin vekilliğinin düşürüldüğü seçim sonrası, yüksek yargının halk iradesini ‘rüştsüz kıldığı’ kararlarına, sokakları basan biber gazıyla destek gelmişti…
Anayasal hakları, YSK ve yargı kararlarıyla ipoteklenen bu milletvekillerinin Meclis dışı bırakılmaları, üstüne üstlük iktidar partisinin Diyarbakır 6. sıra adayının Dicle’den boşalan yer için alelacele mazbatasını alıp Meclis’e yollanması iktidar partisinin niyetini açığa çıkartmıştı.
Yepyeni bir Meclis’in meşruiyeti her geçen gün gölgelenirken iktidarın yargı kararlarına olan ‘serin’ duruşu hatta kayıtsızlığı, öngörülemeyen ‘belirsiz bir siyasi dönemi’ fazlasıyla işaret ediyordu.
Bu belirsiz dönemin siyasi dinamiklerinin ne tutuklu milletvekillerini Meclis’e taşımak ne de Meclis’in ‘sivil ve demokratik’ anayasa yapma gücünü içerdiğini söyleyebiliriz.
Aksine ‘milliyetçi-şovenist-ayrımcı-otoriter’ söylemiyle seçim meydanlarına ekilenlerin biçilme zamanının geldiğini daha fazla işaret ediyor.
Özellikle iktidar partisinin Emek Demokrasi ve Özgürlük Blok milletvekillerinin Meclis’in açılışına katılmayacak olmasından memnuniyet duyduğu ve ‘çözüm Meclis’teydi bakın halkın meclisine katılmadılar’ diyerek siyasi malzemeye çevirip üste çıkması sürpriz olmaz…
Çünkü AB, demokratikleşme, Kürt açılımı, Alevi açılımı,12 Eylül’le hesaplaşma gibi kullan-at projelerinden sonuncusu da ‘sivil anayasa’ başlığını taşıyacak…
İktidarın toplumsal kamplaşmayı keskinleştirdiği seçim ortamının ‘sıcaklığı’ soğumadan ortaya çıkan ‘tutuklu vekillere’ ilişkin eksik, Meclis meşruiyetiyle ilgili ‘hukukun gereği’ diye kenara çekilmesi ‘krizin büyüyeceği’ endişesini çoğaltıyor…
Nitekim ‘yüzyılın anayasasını’ yapmak üzere seçim ortamının son 53 gününde 2 bin 544 kişi tutuklanıp, 3 kişi yaşamını yitirmişti…
Tutuklanan 831 kişinin 198’i çocuktu ve sadece haziranın ilk dokuz gününde 309 kişi tutuklanmıştı…
Dolayısıyla seçime giderken ‘ifade ve örgütlenme özgürlüğü’ üzerindeki polisiye basınç artmış ve klişeleşmiş beklenti ‘toplumun her kesimini kucaklayan’ sivil anayasadan hayli uzağa düşmüştük…
Şimdi de halkın oyuyla seçilmiş tutuklu milletvekillerinin katılmadığı Meclis tablosunun yaralayacağı halk vicdanını ikna etmek için siyasi çaba falan gözükmüyor…
Özellikle Kürt seçmenin önüne konulan bütün antidemokratik bariyerleri ‘Meclis’e katılım’ için sabır ve emekle aşıp en sonunda yine YSK kararlarıyla dışlanması ‘sizin siyaset yapmanızı’ istemiyoruz demek değil mi?.
Esas bugün Meclis açılırken gündemdeki meşruiyet krizinin katmerleşeceği, sözde çözüm önerilerinin yetersizliği ve ortaya çıkan haklı halk tepkilerini bastırmak için ‘hukukun’ bu defa ‘asayiş’ adına rafa kaldırılacağı ihtimali daha da fazla.
Ve seçim mitinglerinde ‘BDP terör örgütü’ diye çınlatılan 2.8 milyon oy alan legal siyasi parti BDP’nin bağımsız milletvekillerine yönelik baskılar ve adaletsiz kararlarla Kürt gençlerinin öfkelerinin kışkırtılması siyasi krizi ve bloke Meclis’i bir yana bırakılıp özgürlük sorunundan bir ‘asayiş’ sorunu üretilebilinir…
Yani demokratikleşmeden ziyade ‘otokratikleşmede’ dev adımlar atılırken ‘sivil anayasa’ yine ertelenip başkanlık sisteminin yolu yeni Meclis aritmetiğiyle açılır…
Sonuç olarak da Meclis’in bugün temsil zafiyeti ve hak, özgürlük ihlalleriyle açılıyor olması Türkiye nereye doğru gidecek sorusunu büyütüyor…