Giorgio Agamben, “Zaman ve Tarih” yazısına şöyle başlar; “Her tarih anlayışının içerisinde mutlaka kendisinde örtük olarak bulunan, onu koşullandıran ve bu nedenle de açığa çıkarılması gereken belli bir zaman deneyimi yer alır. Aynı şekilde, her kültür her şeyden önce, belli bir zaman deneyimidir ve bu deneyimde bir değişiklik olmadan yeni bir kültür mümkün değildir. Bu […]
Giorgio Agamben, “Zaman ve Tarih” yazısına şöyle başlar; “Her tarih anlayışının içerisinde mutlaka kendisinde örtük olarak bulunan, onu koşullandıran ve bu nedenle de açığa çıkarılması gereken belli bir zaman deneyimi yer alır. Aynı şekilde, her kültür her şeyden önce, belli bir zaman deneyimidir ve bu deneyimde bir değişiklik olmadan yeni bir kültür mümkün değildir. Bu nedenle, özgün bir devrimin ilk görevi sadece dünyayı değiştirmek değil, aynı zamanda zamanı değiştirmektir.” (Çocukluk ve Tarih, Giorgio Agamben, Kanat yayınları.) Agamben’in itirazı zamanın dakik ve türdeş bir süreklilik şeklindeki vülger temsiline olan itirazdır.
Hapishanenin çatısında “… ve melek haykırdı: üçüncü kanat!” dizelerini okuyan kadın ve onun dizelerini okuyarak kendini soğuk sulara gömen bir ihtiyarın zamanla ilgili bir Angelopoulos filmi olan Zamanın Tozu’ndaki anlatısı, Agamben’in itirazı ile aynıdır. Zaman, eskatolojik “son” fikrinden koparılmış bir düz çizgi değildir. Geçmiş ve gelecek arasında kurulacak ilişki bugünün üzerindeki tozu kaldırmalıdır öncelikle.
Geçmişin Tozu; Açılan Mezarlar…
Onların hepsi “boyalı bir kuştu”.
Hürriyet Planet, 9 Mayıs 2011 tarihli sitesinde II. Dünya Savaşı sonrası Nazi ordularına karşı kazanılan zaferin 66. yıl dönümü öncesi açılan Kızıl Ordu askerlerinin mezarlarıyla ilgili haberi bu başlıkla veriyordu.
-Rus araştırma ekipleri Velikiy Novgorod şehrinin 40 km ötesindeki Myasnoy Bar köyünden 337, St. Petesburg‘un 50 km uzağındaki Sinyavino’dan ise 500 Kızıl Ordu askerinin kemiklerini çıkardı.
-Kazı ekibinde yer alan Nikolay Makarov, “bir askerin Leningrad’ı savunurken gösterdiği başarı sebebiyle verilen madalyasını” gösterdi.
-İsimsiz askerlerin canlanan anıları İkinci Dünya Savaşı’nda sahip olduğu her şeyi kaybeden bir çocuğun öyküsünü anlatan “Boyalı Kuş” kitabını hatırlattı.
-Sinyavino’daki askerler, Ortodoks rahiplerin yönettiği cenaze töreni ile toprağa verildi.
Leningrad, Sovyetik çözülüş sonrası adını ve kimliğini kaybeden kentlerden. Şimdiki adı St. Petesburg. Emperyalizm de bu adı çok beğendi. Altı çizili yerler önemli. Cümle şöyle de kurulabilir… St. Petesburg’un 50 km ötesinde, Leningrad’ı savunurken ölen Komünist askerler, “bir boyalı kuştu” kitabında Kosinski’nin Mayakovski’den aktardığı “Ve Tanrı, ulu Tanrı bildirdi yalnız, Ayrı ırktan geldiklerini, memeliler olduklarını” şiirini anımsatır şekilde Ortodoks rahiplerce yeniden ve törenle gömüldü.
Hürriyet Planet dış haberlerinin nasıl yazıldığını bilmeyiz ama, Komünist Kızıl Ordu erlerinin kemiklerini çıkaran araştırma ekiplerinin yukarda altı çizili noktalara itirazı yoksa, bizim var. “Kemik Tin’dir”. Bugün çıkardığınız kemiklerin üzerindeki tozu Ortodoks rahipler değil, ancak Komünistler kaldırabilir.
30 yıl önce ölen öğretmenin mezarı açıldı.
CNN Turk.com’un 6 Mayıs 2011 tarihli haberi.
Kahramanmaraş’ın Afşin ilçesinde 1981 yılında intihar ettiği bildirilen ancak işkenceyle öldürüldüğü iddia edilen öğretmen Ali Ekber Yürek’in Tunceli Ovacık ilçesi Güneykonak köyündeki mezarı, ailesinin isteği üzerine açıldı.
-Mezar Ovacık Cumhuriyet Savcısı, Sivas Cumhuriyet Üniversitesinden bir antropolog, Adli Tıp Kurumundan bir uzman ve Bingöl’den bir arkeolog gözetiminde açıldı.
-Ali Ekber Yürek’in ağabeyi Mehmet Yürek, 12 Eylül darbecileriyle hesaplaşmaya giden süreçte, ilk mezar kazısının referandumda en yüksek “hayır” oyu çıkan Tunceli’de yapılmasını ironik bulduğunu ifade ederek, “darbecilerin yargılanmasına imkan veren Anayasa refandumunda ‘evet’ oyu verenlere, AK Parti hükümetine sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum” diye konuştu.
-Gazete haberindeki mezar açılışına katılanlar arasında adı geçmeyen ya da unutulan şahıs rütbeli bir askerdir. Adı bilerek mi yazılmadı bilinmez ama görevi bellidir. Açılan mezardan çıkartılacak kemiklere hala suçlu muamelesi yapmak, olayın gerçek faili olanların gücünü temsil etmek için seçilmiştir. Her seçilmiş gibi, geçmiş ve gelecek arasında kurulacak ilişkide bugünün üzerindeki tozun kaldırmamasını engellemek için oradadır. Varlığı, belki de Ali Ekber Yürek’in ağabeyine kendi kardeşinin mezar kazıcılarına teşekkür ettiren sebeptir.
Salvador Allende’nin mezarı otopsi için açıldı…
BİA haber Merkezinin 23 Mayıs 2011 tarihli haberi.
-Şili’nin eski Sosyalist Devlet Başkanı Salvador Allende’nin, 11 Eylül 1973’deki darbe günü öldürüldüğünün mü yoksa intihar mı ettiğinin tespit edilmesi için başlatılan adli bir soruşturma çerçevesinde, mezarı açılarak cenazesi çıkarıldı.
-Salvador Allende’nin kızı senatör Isabel Allende, ailesi adına babasının ölümünün aydınlatılması için 16 Nisan 2011’de mahkemeye başvurmuş ve otopsi yapılmasını istemişti. Şili resmi tarihinde Allende’nin askerlerin devlet başkanlığı sarayına baskını sırasında teslim olmaktansa intihar ettiği kabul ediliyor.
“Geçmiş” üzerindeki toza eklenmeye çalışılan, “şimdinin” kirine müdahale Agamben’in değişiyle mevcut tarih anlayışında örtük ve içsel olarak bulunan “zaman” deneyimine de müdahaledir. Geçmişe yönelmiş antropolojik mezar kazıları bükemedikleri bileklerin öcünü almak için ayinlere dönüştürülmek isteniyor.
Unutmasınlar!…
Tin Kemik’tir
Isabel Allende teşekkür etmeyen ve unutturmayanlardan.
Bizde de unutturmayanlar var. Aşağıda ki fotoğrafın söylediği budur.