MHP’ye yönelik son dönemlerde internet sitelerinde yayınlanan kasetler, bir bakıma Bahçeli’yi yalnızlaştırma politikasının bir parçasıdır. Burjuva siyasetinin en berbatlaşmış-yozlaşmış hali olarak karşımıza çıkan bu yöntemler, iktidar gücünü korumanın bir aracı haline getirilmiş bulunuyor. Burjuva siyasetinde bu tür araçlar sıkça kullanılır, dün de, bugün de ve yarın da kullanılacaktır. Teknolojinin iletişim aygıtlarının önemli bir parçası haline geldiği bir dünyada, bu tür şantajların etkili olması çok doğaldır. Toplumsal mücadelede bu tür araçların kullanılması esasen burjuva politik yaşam tarzının ve ilkelerinin bir parçasıdır.
MHP’nin temel yöneticileri olarak görev alan 10 kişi hakkında yayınlanan kasetlerin ise politik arka planı bulunuyor. Bu sadece iç politikaya yönelik bir durum olmayıp çok yönlüdür.
Kasetlerdeki görüntülerin bir şok etki yarattığı anlaşılıyor. Çok da doğal bir etkilenme. Çünkü MHP kendisini milletin ve devletin yerine koydu. Vatan için canını feda etmekten çekinmeyen bir politik anlayışa sahip görünürdü. Toplumun bütün manevi değerlerine sahip çıkan, koruyan bir politik anlayış olarak yansıtıldı. Kamuoyunda Türk-İslamcılığın gerçek sahibi olarak MHP ön plana çıkarıldı. Kaset skandalları kamuoyunda milliyetçi kesimlerin yaşam tarzına dair veriler ortaya koyunca, toplumun bir kesiminde ‘şok’ etkisi yarattı.
MHP hakkında yaratılan imaja inanlar bakımından bu çok doğal. Ancak ilericiler, devrimciler ve sosyalistler için ‘sürpriz’ olan hiçbir şey yok. Çünkü MHP’nin ideolojik ve politik kimliğine uygun olan bir sosyal yaşam tarzıdır. Dünyanın neresinde olursa olsun, milliyetçi-ırkçı-faşist hareketlerin sosyal yaşam tarzlarında toplumsal yozlaşmanın ve çürümenin en berbat özelliklerini bulursunuz. Türkiye’nin bütün pis ilişkilerinin içinde MHP’de somutlaşan ülkücü-faşist hareket vardır. Uyuşturucu ticaretine bakın, önemli bir kesimi MHP-Ülkücü kesimden gelenler yapar. Avrupa’ya bakın uluslararası uyuşturucu ticaretini örgütleyenlerin önemli bir kısmı ülkücü olarak tanınırlar. Kadın ticaretini ülkücü gelenekten gelenler yapar. Türkiye’de genel evleri çalıştıranlar, oradan rant yiyenlerin çoğunluğunu bu gelenekten gelenler oluşturur. Çek-senet mafyasını ülkücüler oluşturur. Adam kaçırıp fidye almak, şantaj yapmak, tehdit etmek yine bunların işidir. Binlerce sıradan insanı katledenler bu faşist zihniyete sahip olan katiller ordusunu oluşturanlardır. Bunun için faşist hareketi tanıyan bilen, onların politik-ruhsal şekillenmesini anlayanlar için sürpriz olmadı. Bunu bireysel yaşam tarzı olarak yapmaları dışında, esas kavranması gereken nokta: faşizm zihinsel olarak toplumsal çürümenin ve yozlaştırmanın merkezidir. MHP de Türkiye’de bu zihinsel yapının merkezidir ve yaşananlar bu politik zihinsel yapının bir parçasıdır.
Burjuva siyasetinin bir parçası olan bu yöntem, burjuva siyasetinin düzenlenmesinin önemli bir aracı olarak da kullanılmaktadır. Devlet politik değişimin kendi iç evrimsel sürecini yapma başarısını gösteremediği için şantaj yöntemini sık sık kullanır. Burjuva siyasetindeki rekabetin önemli bir aracı olarak dünyanın hemen her yerinde kullanılmaktadır. Örneğin IMF’nin Başkanı Dominique Strauss-Kahn’a karşı benzer bir yöntem izlendi ve Fransa Cumhurbaşkanlığına adaylığı böylelikle engellendi. Baykal’ın tasfiyesi ve Kılıçdaroğlu’nun getirilmesi de bunun somut birkaç örneklerinden biridir.
MHP’ye yönelik operasyonun birkaç politik yönü bulunuyor. Birincisi, ABD’nin Türk devletinin sınırlarına dayanan küresel politikalarının yaşama geçirilmesiyle doğrudan ilişkilidir. MHP, ajitasyon içerikli politik söylemlerini bir yana bırakırsak, küresel sermaye tarafından önemli ölçüde dizayn edildi. Ancak bunun yeterli olmadığı beklenilen ‘ehlileştirmenin’ sağlanamadığı ve küresel sermayenin değişim rüzgârına kendisini yeterince adapte edemediği ortaya çıktı. Kaset operasyonu hem cezalandırma hem de uyarma içeriğini taşıyor. Bahçeli’nin etrafının boşaltılması, bir bakıma politik olarak güçsüzleştirmesi, MHP’yi bütünlüklü dizayn etmenin önemli bir halkasıdır. MHP yüzde on barajını zor da olsa geçecek gibi görünüyor. Bazen bu tür saldırılar tersten etki yapar, toplumsal bir refleks oluşur. MHP, seçim barajını aşıp meclise girsin veya girmesin, asla eskisi gibi olamayacaktır. Kolu kanadı kırılmış ve üzerinde ciddi bir baskı yaratılan bir MHP’nin varlığı onu politik ilişkilerde silikleştirecektir. Eğer Bahçeli istenilen adımları seçim sonrası atmazsa bu kez kendisinin kaseti gündeme gelecektir.
MHP’ye yapılan uyarı, küresel sermayenin bölgesel politikalarına itaat etmesi istemidir. Baykal-Sav ikilisinin tasfiyesi ve Kılıçdaroğlu-Tekin ekibinin getirilmesi, küresel sermeyenin istediği bir politik değişiklikti. Bugün CHP’nin oy oranında belli bir artışın olmasında küresel sistemin güçlerinin vermiş olduğu desteğin bir etkisi var.
CIA Başkanı’nın Türkiye gelip 5 gün kalmasının, Türkiye’nin bölgesel ve iç politikalarının yeniden planlanması ve özellikle ABD-İngiltere’nin ihtiyaçlarına göre yeniden konumlandırmasıyla ilgili olduğunu artık herkes biliyor. İslamcı AKP iktidarının, bir dönem tek başına izlemek istediği bölgesel politikaları terk ederek, yeniden ve kayıtsız şartsız bu iki küresel gücün politikalarına adapte olması, kendisini ona göre ‘yeni’den şekillendirmesi CIA Başkanı’nın ziyaretiyle somutlaştı. Böylelikle Türkiye’nin Libya, Mısır politikası çok açık olarak değişti, Suriye için de bunun yolu açıldı. İran politikasını da sessizce değiştiriyor.
Ayrıca İslamcı AKP’den desteğini çekme uyarısı yapan küresel sermayenin tehditleri Türkiye’nin iç politikasında kendisini çok belirgin olarak hissettirdi. AKP’ye yönelik küresel politikalar genellikle ‘Gülen cemaati’ üzerinde yürütülüyor. Belirli aralıklarla Zaman gazetesinde veya ‘Gülen’in çizgisindeki bazı sitelerde AKP’ye yapılan uyarı ve eleştiriler aynı zamanda ABD’nin uyarılarıdır. Erdoğan ve AKP iktidarı, tehdit içerikli mesajları iyi okudular ve bölgesel ilişkilerde küresel sermayeye çok açık teslim oldular. Bunun karşılığı olarak da iç politikada çok daha güçlü olmak istiyor. Eğer AKP farklı bir rotada gitseydi, Erdoğan’a, bakanlarına ve hatta cumhurbaşkanı Gül’e yönelik çok kapsamlı bir kaset operasyonu yapılacaktı. Birkaç ay önce bunun ilk işaretleri verildi. Yerellerde AKP rüşvetlerine yönelik birkaç kasetin, üniversite sınavlarında soruların şifrelendirilmesinin basına sızdırılması AKP’ye yönelik çok açık bir uyarıydı.
Örneğin Erdoğan’ın oğlunun ve eniştesinin rüşvet kasetleri piyasaya sunulmadı. Köken olarak Kırım Yahudi’si olan Davutoğlu’nun uluslararası İslamcı örgütlerle olan gizli ilişkisinin belgeleri piyasaya sunulmadı. AKP’nin bazı bakanlarının ses kayıtlarının olduğu biliniyor. Geleneksel Müslüman değerlere bağlı biri olarak bilinen Gül’ün Dışişleri Bakanı’yken Strasburg’da ‘ayran’ gibi bir şeyler içken görüntülerinin çekilmesi kasalarda bekliyor. Erdoğan, küresel sermayeden kesin güvence aldığı için ‘varsa yayınlayın’ diyor. Teslim olduğu için yayınlanmayacağını biliyor. Ama üç ay önce sesi kesilmişti, aşırı tedirgindi.
Kürt politikası önemli ölçüde deşifre olan AKP’nin yeni hedefi MHP tabanı oldu. Bu nedenle AKP-Gülen-CIA ittifakı ile MHP’ye yönelik çok kapsamlı bir operasyon yapılmaya başlandı. Toplumun en hassas yanları dikkate alınarak başlatılan süreç, AKP’nin çok daha güçlü bir şekilde parlamentod
a temsil edilmesidir. Beklenen etki olur mu, bunu birlikte göreceğiz.
MHP’nin ciddi oranda etkisiz kılınması, CHP’nin orta düzeyde tutulması ve AKP’nin yeniden güçlendirilmesi, küresel sistemin bölgesel politikaları, Türkiye devleti tarafından bütünlüklü olarak uygulanacaktır.
Kasetlerin bireysel olarak politik bir hareketin yıpratılması aracı haline getirilmesi doğru değildir. Burjuva siyasetinin çirkin bir yönünü oluşturan bu yöntemler, ilerici, devrimci ve sosyalist güçlerin bir şekilde tercihi olmaz. Çünkü devrimciler, günlük siyasetini sosyal yaşamın gerçekleri ve kendi politik doğruları üzerine yaparlar.