Sendika.Org’un 10. yıl etkinliğinin yurtdışından da bir konuğu vardı; Mısırlı sosyalist devrimci gazeteci, blog yazarı Ayman Abdel Moati. Kendisi, aynı zamanda Mısır Sosyalist Akım Hareketi’nin üyesi ve şu anda kuruluş aşamasında olan Sosyalist Halk Dayanışma Partisi’nin bir militanı. Moati, Mısır isyanını, emek hareketinin ve solun bu isyandaki konumlanışını anlattı. “Mısır Devrimi bir işçi devrimi olmasa […]
Sendika.Org’un 10. yıl etkinliğinin yurtdışından da bir konuğu vardı; Mısırlı sosyalist devrimci gazeteci, blog yazarı Ayman Abdel Moati. Kendisi, aynı zamanda Mısır Sosyalist Akım Hareketi’nin üyesi ve şu anda kuruluş aşamasında olan Sosyalist Halk Dayanışma Partisi’nin bir militanı. Moati, Mısır isyanını, emek hareketinin ve solun bu isyandaki konumlanışını anlattı. “Mısır Devrimi bir işçi devrimi olmasa da, işçi sınıfı taleplerinin etkin bir şekilde dile getirildiği bir halk devrimidir” diyen Moati, kimilerinin devrimin niteliğini çarpıtmaya çalıştığını kimilerinin de devrimin kazanımlarını geri almaya çalıştığını söylüyor. Şu anda iktidarın ordunun ve sermayenin eline geçtiğine ve bir karşıdevrim süreci başladığına dikkat çeken Moati, Mısır’ın tek şansının solun birliği olduğunu belirtiyor. Aşağıdaki yazı Moati’nin sunumunun gözden geçirilmiş tam metnidir
Birçok kişi Mısır’daki devrim için değişik tarifler kullanıyor. Bunlardan bazıları Mısır devriminin halk hareketi özelliğini arka plana atmaya çalışıyor. Bu devrimin halk hareketi özelliğini yok saymak isteyen güçlerin bazı niyetleri var. Bunu, bir halk hareketi ve toplumsal hareket olma tabiatından dışarı çıkartıp sınırlamaya çalışıyorlar. Bu nedenle, birçok gazetede ve basın yayın organında basit bir gençlik hareketi gibi yani bir halk hareketi değilmiş gibi gösterdiler. Sanki bu devrime işçi hareketi ve diğer halk hareketleri katılmamış gibi sadece gençlik hareketinden ibaret olduğunu yansıtmaya çalıştılar.
On yıllık bir olgunlaşma evresi
25 Ocak Mısır devriminin temellerini çeşitli yollardan anlayabiliriz. On yıl önceki olaylara göz atmamız lazım. 90’lı yılların sonunda bir halk hareketi başladı. 2000 yılında Filistin İntifada hareketine büyük bir teveccühü oldu Mısır halkının. Onlarla birleşme yönüne gittiler. Bu, Mısır’daki yeni halk hareketini tetikleyen bir nokta oldu. Mısır halkını tetikleyen bir önemli nokta da ABD’nin Irak’a yaptığı müdahale ve Mısır halkının Irak halkına gösterdiği teveccühtür. 20-24 Mayıs 2003’te Mısır halkı “Hüsnü Mübarek’i, onun düzenini ve bu düzenin devamını istemiyoruz” sloganıyla ortaya çıktı.
2004-2005 yıllarında Mısır halkının demokratik talepleri çoğalmaya başladı. Bu dönemde birçok yeni örgütlenme kuruldu. Bunlardan biri de demokratik talepleri olan Kifaye (Yeter) hareketiydi. Yine Mısırlı yargıçların kurduğu bir örgüt aynı şekilde demokratik talepleri güçlü şekilde dile getirdi ve bu da çok etkili oldu. Bu hareketlerin en büyük eksikliği ise halkın taleplerine tam olarak cevap verememeleriydi. Bu nedenle yapılan seçimlerde Mübarek’in partisi yine seçildi ve bu hareketler gerileyerek silindi.
İşçi hareketi yükseliyor
2006’da ise işçi hareketi daha fazla ilerlemeye ve etkisini göstermeye başladı. 2006-2008 döneminde Mısır’daki işçi sınıfı hareketi yeni talepleriyle ortaya çıktı ve bayağı etkili oldu. Bu hareketin en önemli sonucu, 2008 yılında grev yapılması ve yeni işçi sendikalarının kurulması oldu.
’90’lı yıllar işçi hareketinin bastırıldığı hükümetin işçi sınıfının üzerine gittiği bir dönemdi ve bu dönemde işçi hareketinin istekleri ve demokrasi talepleri bir rüzgarla savruldu gitti. Ancak 90’lı yıllardaki bu başarısızlıktan sonra 2007-2009 yıllarında çok güçlü bir şekilde bu hareketler tekrar ortaya çıktı. Öyle bir dereceye geldi ki, artık hükümet güçleri ile polise karşı mücadeleler verildi, bunlarla çatışmalara girildi ve meclis binası önünde gösteriler yapıldı grevler yapıldı.
Mübarek terörü
Bu dönemde kolluk güçleri, özellikle polis teşkilatı bu halk hareketine müthiş bir baskı uyguladı. Halk hareketlerinin çoğu polis teşkilatı tarafından vahşice bastırıldı. Sadece bununla yetinilmedi. Birçok arkadaşımız hapishanelerde katledildi, işkencelere maruz kaldı. İskenderiye’de Halis Sayıt adlı işçi arkadaşımızın öldürülmesi bardağı taşıran son damla oldu. İşte bu olanlar ve yapılanlar Mısır halkını mevcut düzene karşı hareket etmeye iten olaylardır.
Bu koşullar altında 25 Ocak’ta mevcut hükümete karşı halk hareketleri fiilen başladı. Polisin vahşi saldırısına rağmen halk yılmadı ve özellikle halkın Tahrir Meydanı’nda toplanmasıyla devrime yönelimi daha da şiddetlendi. Emperyalist güçler ve Mübarek hükümeti Mısır halkının böyle güçlü bir şekilde ortaya çıkabileceğini tahmin edemiyordu. Bu nedenle hareketin başlangıcında Mübarek’in çekilmesi hiç gündemde değildi ve bu nedenle Mübarek hükümetinin çekilmesini hiç kimse düşünmüyordu. Ama bu halk hareketinin devamı ve diğer Arap ülkelerindeki halkların Mısır halkıyla dayanışması sonucunda Mübarek yavaş yavaş makamını bırakmayı düşünmeye başladı.
Ayrıca direnişin son günlerinde Mısır işçi hareketinin genel greve gitmesi Mübarek’in çekilmesi için güçlü bir faktör oldu. Mübarek düzeninin ve Mısır’daki emperyalist güçlerin sonunun geldiğini gösteren bir işaret oldu. Bu halk hareketinin başlangıçta demokratik ve sosyal talepleri vardı fakat son dönemde işçi hareketinin bu harekete dahil olması isteklerin çok daha farklı olduğunu gösterdi. 30 yıllık zulüm ve sömürüden sonra işçi hareketinin bu şekilde devrime giriş yapması artık mevcut sistemin sonunu getirmişti.
Devrimde İslamcıların ve solun rolü
Tabii bunu tam olarak bir sosyalist devrim, işçi devrimi olarak tanımlayamayız. Kimileri bu devrimi sadece demokratik talepleri olan bir hareket ya da ülkedeki bir tür fesat hareketi olarak yorumlamaya çalıştı. Bunu yapanlar da emperyalist güçler ve onlarla beraber hareket eden bazı İslami kesimlerdi. Halkın taleplerini ve beklentilerini tam olarak dile getiren sadece Mısır’ın sol hareketi oldu. Halkın beklentisi sosyal hayatın değişmesi yönündeydi. Servet dağılımının adil bir şekilde yapılması ve ücretlerin yükseltilmesi işçi hareketinin genel taleplerindendi.
Diğer talepleri de sağlık hizmetlerinin genişletilmesi gibi sosyal hizmetlerin genişletilmesi yönünde talepler oluşturdu.
Bunlar Mübarek döneminde tam yerine getirilmeyen şeylerdi. Milyonlar olarak sokaklara dökülen halkın basit reformlarla geriye çekilmeyeceği açıktı. Devrimden sonra ortaya çıkan işçi grevlerinin en büyük talepleri ve istekleri; sosyal hakların genişletilmesi, işçi ücretlerinin arttırılması, sağlık hizmetlerinin genelleştirilmesi… Bu talepler işçi grevlerinin ortaya çıkışının en büyük sebeplerindendi. Genel olarak Mısır’dan anladığımız şu ki, bu devrim halkın meydanlardaki basit bir gösterisi değildi.
Bu, çalınan haklarını geri almak için yapılan bir halk hareketinin süre gelen neticelerinden biriydi. Devrimin özü benim görüşüme göre bu.
Yeni dönem, eski düzen
Mübarek’ten sonra yönetimi eline alan ordu da işçi hareketinin isteklerini yerine getirmiş değil ve bu noktada çok çekinceli davranıyorlar. Ordu yönetimi ele aldıktan sonra sokaklarda halkı katleden güvenlik güçlerine karşı hiçbir soruşturma açmadı. Ordu, hükümeti eline alır almaz sokak gösterilerini sınırlayacak bir kanun çıkarttı ve bu gösterileri yapanlara ağır cezalar getirdi. Partilerin hareket hürriyetini kısıtlayan kanunlar çıkarttı.
Yeni hükümet sadece iş adamlarının ve borsanın menfaatlerini düşünmekle meşgul. Maliye Bakanı, halkı desteklemeyi
kesinlikle düşünmediklerini ve zengin kesime vergileri yükseltmenin aleyhinde olduğunu beyan etti.
Ordu devrimin ruhunu değiştirmeye, hareketi şiddetle bastırmaya çalışıyor. Ordunun menfaatleri ile işadamlarının menfaatleri birbiriyle çakışıyor. Mübarek’in hükümetten çekilmesinden sonra durum eskisinden çok farklı değil. Şu anda da kapitalist güçler Mısır’daki duruma hakimler. Yani yapılan devrimin halkın durumunu iyileştiren bir etkisi olmadı. Karşı devrimi çok net bir şekilde görüyoruz. Şu anda ne grev yapılabiliyor ne miting, ne de hürriyet kaldı. Yeni sistem yeni bir elbiseyle eskisinden pek farklı olmadan karşımıza çıktı. Düşünüyorum ki bu emperyalist güçlerin istediği bir şeydi ve bunu uygulamaya koydular. Onlar açısından Mısır’daki yönetimi sivillere teslim etmek mümkün değildi. Eğer bunu sivillere devretselerdi mevcut kapitalist sisteme ya da İsrail’e karşı gelen isimler bulunabilecekti.
Karşıdevrim cephesi
Hükümeti ordunun ele alması onlar için en büyük kazanım. Esas olarak Mısır’da ordu iki kısma ayrılmış durumda. Askeri kararları elinde tutan ve askeri şirketleri elinde tutan generaller ve bu nimetlerden yararlanmayan alt rütbeliler. Mısır ordusunun Camp David anlaşmasından sonra askeri bir faaliyeti olmadı. Üretici olarak sermaye piyasasına girdi ancak orduya ait firmalar hiçbir denetime tabi değil ve bütün gümrüklerden muaf olarak faaliyet gösterdiler. Bu firmaların üzerinde sanki bir sis perdesi var, hiç kimse bu firmalarda ne var göremiyor. Böyle bir yöntem izlediler. Tabiî ki bu halk hareketinden diğer sermaye grupları gibi ordunun kendisi de etkileniyordu. O zaman tek çözüm devrimi alttan kontrol etmekti ve onun sosyal bir yapı olarak ortaya çıkmasını engellemekti. Bunu yapmaya çalıştılar.
Devrimi bu sınırda tutmaya çalışanlar var. Bunlar tabii ordu, sermaye sahipleri ve eski düzenin kalıntıları.
Maalesef devrimi yapanlar arasında da bunlara katılanlar var. Liberaller ve İslamcılar halkı sadece bir oy sandığı olarak görüyorlar. Ama halkın kendi iradesini ortaya koyması kendi örgütlerini ortaya çıkartması, işte bu durum onlar için kabul edilemez bir durumdu.
Sol ne yapıyor?
Şu anda bu fikri savunanlar sadece devrimi hedefine ulaştırmaya çalışan sol güçler. Maalesef Mısır’daki sol hareket de eskiden beri bazı hastalıklara tutulmuş vaziyette. Bu hareketlerden bazıları SSCB yıkıldıktan sonra varlığını devam ettirmeye çalışan hareketler. Bunlar tam olarak halk hareketine katılmadılar. Çok az bir kısmı sadece 90’lı yıllardaki bazı halk hareketlerine ve mitinglere katıldılar. Yalnız şu dönemde yeni bir sol anlayış çıktı ve bunlar bu devrime katıldılar ve desteklediler. Yani bizim sol hareketten kastımız sadece sol sloganlar atanlar değil. Halkların taleplerini elde etmek için alanlarda ve sokakta mücadele edene biz gerçek solcular diyoruz.
Bazı solcuların ana fikirleri şuydu; Mübarek’in çekilmesinden bir gün sonra yeni bir sol parti. Yani bütün solcuları kapsayacak yeni bir sol parti kurmayı hedeflediler. Sosyalist Halk Dayanışma Partisi fikri de işte buradan çıktı. Bu halk hareketi bu haliyle başarı sağlayamaz ve devamlı olamaz; ancak bütün devrimci hareketler tek bir bayrak altında toplandığı takdirde bu halk hareketi hedeflerine ulaşabilir.
Mısır’da yeni bir sol parti fikri 2005’te ortaya çıktı. Bütün solcuların birleştiği tek bir parti sesimizi daha gür çıkaracaktı. Öncelikle Mübarek’e karşı birlik hedefi vardı. Bu, beş yılda gerçekleşti. Şu anda birleşen solcular arasında elbette sorunlar var.
Birleştiğimizde sorunların biteceği gibi bir beklentimiz yoktu. Devrim stratejisine ilişkin ayrılıklarımız var. Ama çözeceğiz.
Daha önce de farklılıklarımız olduğunun farkındaydık. Bir araya gelince bunların sandığımızdan da büyük olduğunu gördük. Ağırlıkla demokratikleşme hedefiyle hareket edenler var, silahlı mücadeleye ağırlık verenler var. Yani farklılıklar çok.
Ama birleşmemiz lazım. İslamcı ve liberal kanatlara karşı sesimizi çıkarabilmemiz için birleşmemiz gerekiyor.
Yeni parti bu ayaklanmada çok sayıda üye kazandı. Partinin programının dört temeli var: 1) Halkın doğrudan katılımına dayanan bir demokrasi istiyoruz. 2) Demokratik haklar ekonomik haklardan ayrılamaz. İnsanca yaşam koşulları sağlanmalı. 3) Ulusalcılığa, din, dil, ırk, mezhep ayrımına karşıyız. 4)Anti-emperyalistiz.
Gelecek aylarda birçok mücadeleler verilecek. Eğer sol hareketin önünde sağlam bir görüş olmaz ve halkın beklentilerini tam olarak algılayamazlarsa yine tarih tekerrür eder. Sol hareketler, ’80’li ve ’90’lı yılların sonunda düştüğü hataya tekrar düşer. Alanı tekrar radikal İslamcı hareketlere bırakmış olurlar. Ve bu hareketin gerçek liderleri de bu harekette başı çeken yeni devrimci arkadaşlar olacaktır.
Biz tabiî ki İslamofobiye yakalananlardan değiliz. Ancak halkın taleplerini İslami hareketler karşılayamaz. İslami hareket değişken bir hareket olarak karşımıza çıkıyor. Devrimin başarıya ulaşabilmesi için hedeflerini iyi kavrayan yeni örgütlenmeler geliştirmemiz lazım, bu da doğal olarak bizi sistemle çatışmaya götürecek. İşçi hareketinin genel taleplerini hiçbir kapitalist hükümet karşılayamaz. Mısır sol hareketi bu mücadelede birincil rol oynamalı.
Bu konuda en önemli şey işçi hareketini ve demokratik hareketi kapsayabilecek bir temel kurulması. Şu anda bu hareketi kurmak için Mısır’da zemin çok uygun ve önemli fırsatlar var. Karşı devrim hareketinin yeni uygulamalarına ve yasaklamalarına rağmen önümüzde bu binayı kurmak için çok önemli fırsatlar var.